BIST 9.640
DOLAR 34,65
EURO 36,65
ALTIN 2.926,87
HABER /  MEDYA

Sezer düğmeye basacak

Yazar İlhan Selçuk Cumhurbaşkanı Sezer ile görüştü. Ertuğrul Özkök bu görüşmenin şifrelerini kırdı.

Abone ol

Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Cumhurbaşkanı Sezer ile görüşen Cumhuriyet Gazetesi Başyazarı İlhan Selçuk'u aradı. Selçuk'un sözlerini köşesinde aktaran Özkök, Son paragrafa dikkat başlıklı yazısıyla 2007 yılının çok zor geçeceğini söyledi.

Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: www.hurriyet.com.tr  

-DÜN "Cumhuriyet" Gazetesi’nin imzasız başyazısında bir bölüm çok dikkatimi çekti.

Yazılara, gerçekleri aşan anlamlar verilmesini hep mesleki bir hastalık olarak görürüm.

Ancak bu yazıyı dikkate almamın bazı nedenleri var.

Bu yazıyı genellikle İlhan Selçuk yazar.

İlhan Selçuk, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’le çok özel ilişki kurabilmiş az sayıda gazeteciden biridir.

Bir başka ayrıntı daha.

İlhan Selçuk, geçen cuma günü Cumhurbaşkanı Sezer’le baş başa bir görüşme yaptı.

Dün Cumhuriyet’te yayınlanan imzasız başyazı, işte bu son görüşmenin ışığında değerlendirildiğinde, bana siyasi açıdan ilginç göründü.

* * *

"2007’ye doğru Türkiye Cumhuriyeti büyük bir sınav yaşayacak ve gerilimden geçecek gibi görünüyor. Çünkü Başbakan ve Meclis Başkanı, takıyyeyi bir yana bırakarak geleceğe dönük programlarını ilan etmişlerdir."

Şimdi şu son bölüme dikkat:

"Bu yolda yürürlerse, Sayın Cumhurbaşkanı ister istemez anayasal görevinin gereğini yerine getirmek zorunda kalacaktır ki Çankaya’nın bu tutumunu ’taraf tutmak’ diye nitelendirmeye çalışmak hukuk devleti mantığına aykırı davranmaktan gayrı bir içerik taşımaz."

Bu sözler ne anlama geliyor?

Bir ihtimal "laiklik" maddesinin değiştirilmeye kalkışılması halinde Cumhurbaşkanı çok aktif bir şekilde devreye girecek.

* * *

İkinci ama daha yoruma açık bir değerlendirme ise şu olabilir.

Cumhurbaşkanı Sezer, Erdoğan veya Arınç’ın Çankaya’ya çıkmasının önünü kesecek bazı girişimlerde mi bulunacak?

Öyleyse ne yapacak?

Tayinleri, kararnameleri ve kanunları geri çevirmekten başka ne silahı var?

Üstelik, 2007 yılından itibaren bir tür "topal ördek" olacak.

Yani, "bavulunu toplayan" bir Cumhurbaşkanı haline gelecek.

Böyle bir ortamda Cumhurbaşkanı’nın elinde ne gibi yetkiler bulunabilir?

İlhan Selçuk’un bu yazıyı, cuma günkü görüşmenin ışığında yazdığına eminim.

O nedenle kendisi arayıp, bu üstü kapalı sözlerin ne anlama geldiğini sordum.

İlhan Selçuk, "Ben Cumhurbaşkanı’nın sırdaşı değilim. O nedenle ne düşündüğünü elbette bilemem. Ama daha önce Harp Okulu’nda yaptığı görüşmeden ve söylediği sözlerden şunu çıkarıyorum: Anayasal sınırlar içinde kalmak kaydıyla elinden gelen her şeyi yapacak" dedi.

Bunlar yine üstü kapalı sözler.

Ama üstü ne kadar kapalıysa, ifade ettiği "kararlılık" da o kadar açık.

Yani Ankara’da "devlet ricalinde", "bir şeyler" için mücadele konusunda belirgin bir çaba var.

* * *

O nedenle Cumhurbaşkanı Sezer ile İlhan Selçuk’un baş başa görüşmesinde nelerin konuşulduğunu doğrusu çok merak ediyorum.

Bu konuda her ikisi de ketum.

Ama AKP kanadına tavsiyem şu:

İlhan Selçuk’un dünkü yazısını ve benim bugünkü yazımı kesip bir kenara koysunlar.

O üstü kapalı sözlerin şifreleri, 2007 Mayıs’ına yaklaşıldıkça tek tek açılacak.

İlhan Selçuk ile Sezer arasındaki bu sohbeti değerlendirirken, Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer arasındaki "yakınlaşmayı" da bu çerçeve içinde değerlendirmek lazım.

Bana sanki Sezer ile Demirel arasında da bir dirsek teması var gibi geldi.

Ankara’da başka şeyler de oluyor.

Mesela, Kamran İnan ve arkadaşlarının kurduğu "Diyalog Grubu" gazetelere bir ilan vermek istiyor.

Bu ilanda "cumhuriyet ve laik rejimin"in "tehdit altında olduğu" vurgulanarak herkes birleşmeye davet ediliyor.

* * *

Ben cepheleşme politikalarının hem çokpartili siyasi hayatın hem de toplumun kimyasını bozduğuna inanıyorum.

Geçmişte, "Milliyetçi Cephe" siyasetlerinden çok çektik.

Ayrıca bu tür zorlama politikalarla insanları bir çatı altında toplamanın mümkün olmadığını düşünüyorum.

Çünkü insanların tehdit algılamaları farklı oluyor.

İşte o yüzden AKP yöneticilerinin, son zamanlarda kafalarda soru işaretleri yaratan demeçlerini gözden geçirmelerinin yararlı olacağını düşünüyorum.

Toplumu yumuşatmada birinci görev, hükümet olarak onlara düşüyor