BIST 9.721
DOLAR 35,22
EURO 36,80
ALTIN 2.975,91
HABER /  GÜNCEL

Şevki Yılmaz'dan müthiş itiraflar

Hakkında birçok dava açıldı. Bu yüzden, 7 yılını Almanya'da geçirdi. Ve Türkiye'ye döndü. Şimdilerde, nefis muhasebesi yaparken de herkesi şaşırtan sözler söyledi.

Abone ol

Darbeden sonra Almanya'da kaçan eski milletvekili Şevki Yılmaz, Tercüman'a konuştu. Şimdi koltuğun dini var. Dinin koltuğu olur, koltuğun dini olmaz. Dini kullandık. Din cebe girdi. Din kullanıldı. Ona hasta, buna hidayeti kararmış dendi. Benim partimden olmayan kafirdir dendi. 28 Şubat'ı kendi içimizde yapmıştık zaten. Koltuk kavgası ile birbirimize girmiştik. O günlerde 'Allah bize tokat indirecek' diyordum. İndirdi de. Peygamber'e torpil yapmayan Allah bize mi yapacaktı? Bize görün veren kitlelerle aramızdaki yaşayış değişiyordu. Lüks içinde yaşıyorduk. İsraf içinde. Doktor acı konuşur. Biz dışardaki Karunlar'la, Nemrutlar'la uğraşırken içerdeki Yezitler'i unuttuk. Çöküş sebeplerimizden biri de hezimetleri Siyonizme maletmek. Hezimetler Siyonizme, galibiyetler kendilerine. Hazreti Hüseyin'i Siyonistler kesmedi. 'Dini temsil ediyoruz' diyenler kesti. Uyarıyorum: Bugünlerde gençlere din adına cinayetler işletebilirler. Hazret-i Ali'ye yapmışlar bunu. Hazret-i Hüseyin'e yapmışlar... İslam Alemi, İislam'ı temsil hastalığını bırakmadan iyileşmez. * * * Postmodern darbe döneminin en çok konuşulan isimlerindendi. Sivri eleştirilerinden dolayı, hedef haline geldi. Şimdilerde, nefis muhasebesine yoğunlaşan Yılmaz'ı ziyaret ettik... Bir dönemin en çok tartışılan isimlerinden Şevki Yılmaz'dan şok ifadeler: "İslamı temsil hastalığını terk etmemiz lazım. İstisnalar çok azdır, cemaat, parti lideri, 'Bu dini ben temsil ediyorum' havasında. Afganistan'da bu hastalık, adam 'bana biat etmeyen kafirdir', diyor. Türkiye'de de temsil hastalığı var. İslam'ı temsilin İslam'da olmadığını bunun şirk olduğunu herkesin bilmesi lazımdır..." KENDİ ŞAHSİ EMELLERİNE ALET ETMEMEK ŞARTI İLE!.. Yılmaz, bu sözleriyle "dini temsil iddiasında" bulunanları hedef alıyor... Peki ya "Ulu'l Emr'e itaat?.." Yani; İslam'da, halife adına hareket ettiklerini söyleyenlere, önderlere itaat yok mu?.. Yılmaz'a sorduğumuzda şunları söylüyor. "Var, Allah ve Resulüne uymak şartıyla. Ve bir takım kavramları kendi şahsi emellerine alet etmemek şartıyla. İstişareye dayanmak ve Şura'nın vereceği karara uymak şartıyla. Dini ben temsil ediyorum diyorsan, Kerbela'da Hazret-i Hüseyin'i şehit edenlerden olursun!.." Şevki Yılmaz'ın işaret ettiği çevrelerde, "Ulu'l Emr" denilen, "biat edilen" şahsın sorgulanması ters kaçar. Dışlanmaya vesile olur. Bu doğru bir tavır mı?.. Yani, liderin sorgulanması yanlış mıdır?.. Şevki Yılmaz'ı dinlemeye devam: "Hayır, sorgulaması değil, sorgulamaması yanlış olur bireyin. İslâm'ı temsil hastalığı kolay kolay ortadan kaldırılamaz, yüzyıllardır yer etmiş bir gelenek. Yezid'den sonra, maalesef 1300 senedir bir gelenek var. Yezid, 'Allah'ın yeryüzündeki gölgesi' imzasını kullandı. Bu papazlıkta ve hahamlıkta olan bir durumdur. Yezid zulmün örneği olarak tarihe geçmiştir. Yezidi zihniyet, hala Müslüman cemaatlerin içinde az veya çok mevcuttur. Dışarıdaki zulümlerin kalkmasını istiyorsanız, içerideki zulmü kaldıracaksınız..." HESAP SORACAKSINIZ! " 'Emir ne derse doğrudur' anlayışı Yezidi bir anlayıştır. Papazlar Allah'ın gölgesi olduklarını söylerler, Hahamlar da öyle. Din temsil edilmez, yaşanır. Ben kimim ya!..Bende bir yamukluk görüldüm mü, genç benim şahsımda, İslam'dan soğuyor. Bugünkü gencin şaşırıp kalmasının sebebi O'dur. Lideri, İslam'ın aynası zannediyor. Bir eksiklik görünce de soğuyor. Halbuki, İslam temsil edilmez. Biri çıksa, dese ki 'Ben aspirini temsil ediyorum' gülersiniz. İslam, bir ilaçtır, temsil edilmez. Yaşanır, şifa verir. Peygamberler dahil, din temsil edilemez!..Her kardeşim bilecek ki, bulunduğum yerdeki liderim de hata yapabilir, günah işleyebilir." SİZ YILLAR YILI KAYITSIZ ŞARTSIZ İTAAT ETMEDİNİZ Mİ? Evet... Bu soruyu yönelttik, "Kayıtsız şartsız itaat"e karşı çıkan Şevki Yılmaz'a... "Hayır" diye cevap verdi. "Benim yakın mesai arkadaşlarım çok iyi bilir ki, çok ciddi konularda uyarıcı olmuşumdur. Bunun için de üzerimdeki ambargolar devam etmektedir. Eğer, baş üstüne anlayışı içinde olsaydık böyle bir ambargo da söz konusu olmazdı. Katiyetle boynumu kimseye teslim edecek türden bir insan değilim. Ben, kimseye 'Bulunduğunuz yerden ayrılın' tavsiyesinde bulunmuyorum. Aksine, 'Bulunduğunuz yerde uyarı görevinizi yerine getirin' diyorum. İnanacaksın, inandığını yaşayacaksın, yanlışlıklar karşısında hakkı tavsiye edeceksin. Liderin dahil herkese hakkı tavsiye ile memursunuz. İslam alemi, İslam'ı temsil hastalığını bırakmadan iyileşmez." İTAAT ETMEDİLER "Ehl-i sünnetin imamları, kitapları çok olduğu için tarihe geçmediler. Ya?..Zalim, istibdat yönetimlerine itaat etmedikleri için tarihe geçtiler. İmam-ı Azam, Halife Mansur'a biat etmediği için tarihe geçti, örneğin." ÇÖKÜŞ SEBEPLERİ "Ben, bir kitapçık hazırladım; Çöküş sebeplerimiz. Bizim çöküş sebeplerimizden biri de, hezimetleri Siyonizme mal etme lüzumsuzluğuna düşmemizdir. Bir yerde bir mağlubiyet varsa, Yahudi yaptı, Siyonist yaptı. Zafer olursa kendiliğinden, zafer olursa başkasından. Hazret-i Hüseyin'i Kerbela'da Siyonistler kesmedi. 'Dini biz temsil ediyoruz' diyenler kesti. Hareketin öncüleri, suçu kendi nefsinde arama erdemini göstermelidirler. Suçlu biziz aslında. Ne olur ki 'Yarabbi biz nefsimizden dolayı mağlup olduk" desek. Peygamberler utanmadı, bizim liderler utanıyor. Adem (AS) 'Yarabbi nefsime zulmettim, beni bağışlamazsan mahvolurum' diyor.' Demek ki, pişmanlık duymak bir kusur değil. Biz bakıyoruz, bugün İslam aleminin başındaki yöneticilere, hezimetler siyonizme, galibiyetler kendi karizmalarına. Allah'a bir şey kalmıyor!.. KÜÇÜLÜRLER!.. Şevki Yılmaz, göndermelerine devam ederken... Soruyoruz: "Acaba, liderler mi büyük, yoksa etrafındakiler mi büyütüyor. 'Şeyh uçmaz, Mürit uçurur'derler ya.." Yılmaz'ın cevabı çarpıcı: "Hayır, kimse büyütmez onlar da büyümez. Bu gibi hastalıklara yakalananlar hep küçülürler. Ve tarih sahnesinden silinirler. Biz eğer, liderlerimizi seviyorsak, dalkavukluğu bırakmalıyız. Osmanlılar, "Padişahım gururlanma senden büyük Allah var" sözüne tahammül edildiği günlerde yükselirdi. Bu sözü söylemeleri için bazı görevlilere para verilirdi. Sonra, bu sözden sıkılmış Padişahlar. Amigolar değişmiş bu kez "Gururlanma padişahım, çok yaşa!" olmuş. Ondan sonra yaşayamamışlar, zaten." YEZİDİ BİTİRENLER DALKAVUKLARDI "Dalkavuklardan kurtulmamız gerekiyor. Hazret-i Hüseyin'i katleden Yezid'i de dalkavuklar bitirdi. O gün, Yezid'i âlimler uyarsaydı, o zulmü yapmayacaktı. Yezid kafir değildi. İstanbul'un fethi için, ordunun iki defa komutanı olmuş, Eyyub El Ensari gibi bir zat emrinde asker olmuş, Resulullah'ın halası emrinde asker olmuş... Ancak, ömrünün üç yılı, etrafındaki dalkavukluklar yüzünden rezillikle doluydu. Herkesin Yezid'in sonundan ders alması lazım. Bu kadar büyük Sahabe emrinde askerken sonuca bak. Hazret-i Hüseyin'in katili oluyor ve İslam alemini bölüyor. Biz aynı hataları yapmayacağız. Günümüz alimleri Hüseyin" ruha sahip olmalı. Yalnız kal, zulme boyun eğme." "BENİM PARTİMDEN OLMAYAN KÂFİR!.." "Yeryüzünde din adına cinayet işletiliyor. Hazret-i Ali'yi Şehit etmeye gelen Amerikalı değil. Ya, gece teheccüd namazını bırakmayan bir mü'min. Din adına öyle beynini kirlettiler ki, Hazret-i Ali'nin kâfir olduğuna inandılar. Şimdi sorarım, o gün Hazret-i Ali'nin kâfir olduğuna gece namazlarını kılan bir mü'mini inandıran ekol, bugün kimi neye inandırmaz. Benim partimden olmayan kafir, benim mezhebimden olmayan dinsiz demez mi!..Demek ki, aklımızı kiraya vermeyeceğiz. Endonezya'da bir genç, turistleri yaktı. Zafer işareti yapıyor şehit olacağını zannediyor. Ne şehidi?.." "UYARIYORUM..." Şevki Yılmaz, bunları neden anlatıyordu?.. İşte cevabı: "Bugünlerde gençlere din adına cinayetler işletebilirler. Hazret-i Ali'ye yapmışlar bunu. Hazret-i Hüseyin'e yapmışlar. Onları öldürenler de, liderlerinin emrini yerine getirmiş oluyorlar. Liderlerinin dini temsil ettiğine inanıyorlar. "Lider Allah'ın yeryüzündeki gölgesidir" diyorlar." BABADAN OĞULA SALTANAT Yılmaz, konuşması boyunca göndermelere devam ediyor: "Hazret-i Hüseyin, itaat etse, Yezid'in sağ kolu olacak. Rahat edecek, köşklerde yaşayacak. Ama o, itaat etmektense, Kerbela'da çocukları ile ölümü tercih ediyor. Niçin itaat etmiyor, Yezid'e. Üç sebebinin olduğunu söylüyor: 1-Babadan oğula Saltanat kapısını açmaktansa ölümü tercih ederim. (Bugün tarikatlara varıncaya kadar babadan oğula saltanatı başlattılar.) 2-Sen ara sıra içki içmektesin. Fâsıklara saltanat kapısını açmam. 3-Sen, ümmetin malını ailene peşkeş çektin. Emin sıfatına sahip değilsin. Bu üç sebepten dolay itaat etmiyor. Bugün, liderlere bakın, servetlerine bakın. "KALPLERDEKİ ŞÜPHELERİ GİDERECEK AÇIKLAMALAR YAPILMALI" "Peygambere soru soruluyor, liderlere sorulamayacak. 'Sorma' diyorlar. Karanlığın sona ermesini istiyorsak, içteki despotizmi kaldırmak zorundayız. Mazlumların gözyaşlarını seyreder oluşumuz, fakirle beraber ağlayıp fakirle beraber gülmeyi terk etmeye başlayışımız. Ya Kur'an'ın mesajı ile uyanırız, ya da zalimler tarafından eziliriz. Kalplerdeki şüpheleri giderecek açıklamalar yapılmalı. Cehalet, körü körüne bağlılık ve dünyayı davadan çok sevmek... Bunları terk etmezsek, eziliriz. Efendim, her tarafta suçlu filan, suçlu filan. Öyle bir anlatıyorlar ki, korkudan evden çıkmayacaksın. Peygamberler, düşmanı büyüterek Sahabe'yi korkutmadılar. Allah'ı sevdirdiler. Şeytan'ı büyütmediler, Şeytan'ın yardakçılarını büyütmediler. Şimdi, koltuğun dini var. Dinin koltuğu olur, koltuğun dini olmaz. her şeyimizde dini ölçü alacağımıza, çıkarlarımızda dini ölçü aldık. Dini kullandık. Dünya kalbe girdi, din cebe girdi. Birini ezmek için, birini dışlamak için din kullanıldı. Ona hasta dendi, buna kafir dendi, buna hidayeti kararmış dendi. Çünkü din cepte. Bozdur bozdur harca!..28 Şubat'ı kendi içimizde yapmıştık zaten. Koltuk kavgası ile birbirimize girmiştik. O günlerde, görüyordum: Allah bize tokat indirecek. İndirdi de!.. Peygamber'e torpil yapmayan Allah bize mi yapacaktı?..Bize gönül veren halk kitleleriyle aramızdaki yaşayış habire değişiyordu. Lüks içinde yaşıyorduk, israf içinde. İsim vererek herhangi bir ismi suçlamıyorum. Gönül dostlarımı seven, onlarla gönül diyalogu olan bir kişiyim. Doktor acı konuşur. Ben insanlara kızmış değilim, hastalığa, mikroba kızmışım. Biz dışarıdaki Karunlarla, Nemrutlarla uğraşırken içteki Yezitleri unuttuk!.. Serdar Arseven/Dünden Bugüne Tercüman