BIST 9.636
DOLAR 34,64
EURO 36,40
ALTIN 2.931,92
HABER /  GÜNCEL

Sevgisiz çocuk tehlike altında

Uzman sosyal pedagog-psikolog Hanım Demirbaş, ’’Sevgi ve şefkat gibi duygusal ihtiyaçları yeterince giderilmeyen çocuklar daha çok tehlike a...

Abone ol

Uzman sosyal pedagog-psikolog Hanım Demirbaş, ’’Sevgi ve şefkat gibi duygusal ihtiyaçları yeterince giderilmeyen çocuklar daha çok tehlike altındadır’’ dedi.
Son olarak Kars’ta 9 yaşındaki Mert Aydın olayıyla gündeme gelen ’çocuğun cinsel istismarı’ konusuyla ilgili olarak açıklamalarda bulunan Hanım Demirbaş, "Bir çocuk kaçırıldı, istismar edildi ve öldürüldü" gibi haberlerin anne ve babaları çok korkuttuğunu ve derinden huzursuz ettiğini belirterek, ’’Fakat bir çocuğun öyle bir suçun kurbanı olmasının olasılığı oldukça düşüktür. Buna karşın gün ışığına kavuşmamış akraba ve tanıdık çevresi içindeki cinsel istismar vakaları daha yaygındır. Çocuk cinsel istismarı nerede başlar, nerede biter, sınırları nedir? Şefkat ve cinsel istismar arasındaki sınır nedir? Bunun genel geçerli tanımlaması yoktur. Nedeni ise bir taraftan farklı kültürel ve tarihi nedenlerdir, diğer taraftan da araştırma ve açıklama teorilerine dayanan zorluklara bağlıdır. Birçok tanımlamada ortak özellikler mevcuttur. Bunlar cinsel eylemin şekli, gücün kötüye kullanımı, kurbanın ve istismarcının yaşı, gizli tutulma baskısı ve bilimsel olarak çocuğun isteği dışında gerçekleşmesidir. Eğer bir ergen veya yetişkin gücünü ve üstünlüğünü, çocuğun güvenine ve bağımlılığına fiziksel ve ruhsal şiddet uygulamak için cinsel eylemlere başvuruyorsa cinsel istismar söz konusudur’’ ifadelerini kullandı.
Suçluların hedefe yönelik ve planlı hareket ettiklerini vurgulayan Hanım Demirbaş, şunları kaydetti:
’’Cinsel istismar hiçbir zaman tesadüf gerçekleşmez. Her zaman suçlunun eylemi planlıdır. Bu niyet çoğu zaman çevre tarafından kolay algılanmaz. Daha küçük yaştaki çocuklar saldırıları yaşlarından dolayı anlayamazlar. Bazı çocuklar bununla baş edebilmek için kendilerince bir strateji geliştirirler ve bu cinsel eylemleri kendileri istediklerine inanmaya başlarlar. Bu şekilde eylemlerin acıtan etkilerinden, acziyetlerinden, çaresizliklerinden kurtulmak için ve suçlunun davranışlarına kendilerini rahatlatacak bir şekilde kendilerine açıklama getirirler. Suçlu kötü niyetini kurnaz bir şekilde şefkat ve ilginin arkasında gizlemektedir. Çocuklar kendilerini ne koruyabilecek ne de karşı çıkacak durumdadırlar. Çocuklar gelişimsel evrelerinden dolayı güç bağımlılığını ve ona bağlı olarak tehditlere karşı duygularını ifade edemezler. Çocuklar kesinlikle cinsel eylemleri bilinçli veya istekli bir şekilde kabul edecek durumda değillerdir. Bu nedenle bilinçli bir şekilde bir erişkinin planlanmış cinsel eylemleri cinsel istismar olarak değerlendiremezler. Tehdit, baskı ve suçlama gibi yöntemlerle suçlu çocuğun korkmasını, çaresiz kalmasını, itaat etmesini, savunmasız hale gelmesini sağlar. Sonunda çocuk kendi algısına güvenemez, yakınlarına bir şey söylemez, söylese bile yakınları ona inanmaz düşüncesine sahip olur. ’Bu bizim küçük sırrımız’ diyerek başkalarına anlatmayacağına dair çocuğa söz verdirir.’’
Uzman sosyal pedagog-psikolog Hanım Demirbaş, ’’Suçlu, çocukların ilgi ve istek alanlarından bağlantı kurar. Sevgi ve şefkat gibi duygusal ihtiyaçları yeterince giderilmeyen çocuklar daha çok tehlike altındadır. Bakımıyla yükümlü olan kişilerin sorumluluklarından rahatlama arzuları suçluların işini kolaylaştırmaktadır. Bonkörlüğü, ilgisi ve çabaları ile çocuk için çok değerli ve yeri doldurulamaz bir kişi haline gelmektedir’’ dedi.

İLİŞKİNİN SİNSİCE CİNSELLEŞTİRİLMESİ
Suçlunun cinsel değerlendirmelerle çocuğun bedeniyle ilgili düşünceleri veya izinsizce özel alanına girerek çocuğun tepkisini ölçtüğünü belirten Demirbaş, ’’Çoğu zaman oynayarak ya da spor aktivitelerinde veya günlük aktivitelerde sınırları yavaşça aşmaya başlar. Bu test ritüelleri sinsice başlamasının ve zamanla keskinleşmesinin nedeni çocuğa ve çevreye normal olduğu imajını vermeye çalışmasındandır. Böylelikle çocuğun dokunuşlar ve kişisel sınırlar ile alakalı algısı manipüle edilmektedir. Suçlu, çocuğun zamanını ve kiminle iletişime geçtiğini kontrol eder. Bu şekilde çocuğu en yakın çevresinden soyutlar. Yakın çevresindekilerin algılarını etkiler ve çevre böylelikle çocuktaki belirtileri farklı yorumlar veya bunlara inanmazlar. Genellikle suçlu üstünlüğü nedeniyle çocuğun direncini umursamaz gerektiğinde de şiddet uygular. Bunlar çocukta kendisinin de aktif olduğunu düşünmesine yol açar, utanır. Şaşkındır ve kendini suçlu hisseder. Bu duygular çocuğun erişkinlere güvenmesini ve yardım istemesini zorlaştırır’’ diye konuştu.
Cinsel istismarın şekilleri hakkında da bilgi veren Demirbaş, bunların, görünüşte masum bakışlar, ima ve dokunuşlar, mecbur koşulan dokunuşlar, erişkinin cinsel eylemlerinde çocuğun katılmasını zor koşmak, erişkinin genital bölgesine dokunması için zorlama, çocuğu porno materyali olarak kullanmak ve bunu kayıt altına almak, oral vajinal veya anal tecavüz olarak sıralanabileceğini vurguladı.

İSTİSMARIN NEDENLERİ
Hanım Demirbaş, cinsel istismarın nedenlerinin çok yönlü olabileceğini, ’’Genelde suçluların yapısıyla alakalıdır ama genel olarak zayıf benlik değeri, sosyal izolasyon, psikolojik bozukluklar, cinsel gelişimde bozukluklar, kendisinin cinsel istismara uğramış olması tipiktir’’ dedi.
Uzman sosyal pedagog-psikolog Demirbaş, ’’Sexuolugie dergisinde K. Beier ve J. Neutze’e göre çocuklara cinsel saldırılardan dolayı tutuklanan zanlıların yüzde 60’ında pedofili teşhis edilememiştir. Yani bir çocuğun kaçırılması, tecavüze uğraması ve öldürülmesi ender gerçekleşen bir durumdur. Suçlular, farklı nedenlerden dolayı erişkinlerle arzu ettikleri ama gerçekleştiremedikleri cinsel etkileşimlerde çocukları yedek olarak kullanmakta çekinmemektedirler. Bu bilimsel anlamda pedofil olmamaları, psikolojik anlamda bozukluk sahibi olmadıkları anlamına gelmez. Bu bozuklukların nedenleri çocukluk gelişiminde yatmaktadır. İlk yaşam yıllarında bakımıyla yükümlü insanla ilişki kuramayan, onun tarafından sevgi ve güven hissedemeyen, sonraki hayatında ilişki kurmakta zorluk çekebilmektedir. Kriz anlarında cinsel partner yerine çocuğa kaymasının tehlikesi daha yüksektir. Başarısızlık korkusuyla erkeklik potansiyelinin tehlike altında olduğunu düşünen, cinsel obje olarak çocuğa ulaşımı daha kolaydır. Çocuğun ondan beklentileri yoktur. Bu şekilde zayıf yönlerini güce çevirebilirler ve kendilerine kanıtlamış olurlar’’ ifadelerini kullandı.

İSTİSMARIN ÇOCUKTAKİ BELİRTİLERİ VE SONUÇLARI
Demirbaş, ’’Cinsel istismara uğrayan çocuğun üzerinde hem fiziksel hem ruhsal gelişiminde ciddi tahribatlara yol açmaktadır. İstismardan dolayı çocuğun sevdiği ve bağımlı olduğu kişilere güveni derinden zarar görür ve yıkılır. En çok güven duyduğu kişi tarafından kullanılmakta, yaralanmakta ve aşağılanmaktadır. Suçlu ile kurban arasındaki ilişki ne kadar yakınsa sonuçları o kadar travmatiktir. Çocuklar sadece çevresindeki insanlara değil, kendi gücüne olan güvenini yitirmektedir. Bu yüzden kendilerini savunmasız, izole, değersiz hissederler. Sorumluluk duygusu aşılandığı için kendinden nefret etme duyguları oluşur. Çocuk yaşındaki cinsel istismarın etkileri erişkin yaşına kadar uzayabilir. Yaraları çoğunlukla çok derinde oturmaktadır. Hayat boyu psikiyatrik hastalık tabloları oluşabilir. Depresyondan intihar tehlikesi görülmektedir. Her zaman psikolojik tedaviye rağmen ruhunda açılan yarada çalışılabilir ama ruhunda her zaman bir izi kalacaktır’’ ifadelerini kullandı.

FİZİKSEL YARALANMALAR
Birçok fiziksel yaralanmanın cinsel istismarı işaret edebileceğini kaydeden Demirbaş; bacağın iç kısmında yaralanmalar, morarmalar, genital bölgede yaralanmalar, yırtıklar, lekeler. Cinsel hastalıklar. İçsel yaralara bağlı enfeksiyonlar. Boğaz ve gırtlakta gözde iltihaplanmaların cinsel istismarın fiziksel göstergeleri olabileceğini bildirdi.
Demirbaş, ’’Sorunlarını dile getiremedikleri için herhangi bir organik nedene bağlı olmaksızın baş, boğaz, mide, kasık ağrıları gibi semptomlar gösterebilirler. Ayrıca yeme bozukluğu, ağır uyku bozukluğu, kabuslar, boğulma atakları, konuşma bozuklukları da eşlik edebilir. Konuşma isteği ve konuşamama farklı konuşma bozukluklara yol açabilir. Cilt hastalıkları, astım, legasteni hormon ve menstürasyon bozuklukları da gözlemlenebilmektedir. Çocuklar cinsel istismardan utanırlar, kendilerini kirli hissederler. Çoğunlukla takıntı şeklinde sürekli yıkanma isteği gibi tepki gösterebilirler. Bunun dışında erkeklerden, karanlıktan, kapalı alandan korkma, suçlunun tehditlerini gerçekleştirmesinden korkma, ailesinden ayırt edileceğinden korkma gibi farklı korkular geliştirebilirler. Bazı çocuklar birden çevresinin anlam veremediği semptomlar gösterebilir. Çocuklar tekrar altını ıslatabilir, ağır aşağılık kompleksi yaşayabilirler. Daha küçük çocuklar normalin üstünde cinsel davranış gösterebilir, istem dışı mastürbasyon yapabilir. Fazlasıyla başka çocuklarla bunu deneyimleyebilir. Bu arada cinsel tacize uğrayan çocuk diğerlerine zarar verir ve yaşa uygun olmayan ifadeler kullanır. Bu arada garip fobiler geliştirebilirler örneğin yoğurda, arıya karşı. Çocuklar bu şekilde farkında olmadan gerçeği anlatırlar’’ dedi.

SOSYAL ANORMALLİKLER
Cinsel istismara uğramış çocuklarda görülen sosyal anormallikler konusuna da değinen Hanım Demirbaş, ’’Okul başarısında düşme, okulda davranış bozuklukları, konsantrasyon bozuklukları, hiperaktif davranış, agresif davranış, özellikle kendinden küçük çocuklara karşı. Kız çocukları daha çok içine kapanmaktadırlar. Eşyalara zarar verme. Anne babaya bağırma, dövme. Çocuklar ilgi çekmek için kendilerine zarar verebilirler veya kendilerine ceza vermek için de olabilir. Küçük yaşta cinsel istismara uğrayan çocuklar farklı davranışlar geliştirebilirler. Takıntılı bir şekilde mastürbasyon, çocuksu exibisyonizm, fuhuş, yaşına uygun olmayan cinsel davranış, korku, ilişki kurmakta zorlanmak, bazen tersi durum kızlar daha fazla cinsellik düşkünü olabilir çünkü duyguları eksik olan sevgi ve şefkati yaşamak isterler ama bunu yaşayamazlar. Bebeksi konuşma, uyuşturucu/alkol kullanımı, okuldan kaçma’’ diye konuştu.

"ÇOCUKLARI GÜÇLENDİRMEK VE ONLARI DESTEKLEMEK GEREKİYOR"
Demirbaş, ’’Büyükler, çocukları cinsel şiddetten koruma sorumluluğunu taşıyorlar. Bu, çocuğu sadece aydınlatmak ve güçlendirmek, dolayısıyla saldırılar karşısında kendisini korumak sorumluluğunu yüklemekten başka bir şey değildir’’ dedi.
Suçlunun stratejilerine karşı çocuğa verilmesi gereken mesajları da anlatan Demirbaş, ’’Bu beden benim. Duygularıma güvenebilirim. Hangi dokunuşların benim hoşuma gittiğine ben karar verebilirim. Hayır diyebilirim. Yasaklansa bile yardım çağırabilirim. Bana veya başkasına zarar veren sırları paylaşabilirim. Bana şiddet uygulandığında suçlusu ben değilim’’ ifadelerini kullandı.
Yasaların var olmasının, istismarın kabul edilemeyeceğinin göstergesi olduğunu belirten Hanım Demirbaş, ’’Yasalar her vatandaşı korumak için vardır ve suçlulara uygun cezayı vermekle yükümlüdür. Bu nedenle suçlular adalete teslim edilmeli. Suçluların yaşı ne kadar küçükse o kadar terapi başarıları iyidir. Yaş ilerledikçe, uzun süren suçlu biyografisiyse terapi güçleşmektedir. Ergen cinsel istismarcılara terapi şarttır ve önemlidir. Tekrar istismara başvuranlardan toplum korunmalı’’ şeklinde konuştu.
(İHA)