BIST 10.025
DOLAR 35,16
EURO 36,68
ALTIN 2.956,54
HABER /  MAGAZİN

Şeval Sam'ın linç ediliyorum feryadı

“Başörtüsü bir tekstli ürünüdür” şeklindeki sözleri nedeniyle eleştirilere hedef olan sanatçı Şevval Sam, sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi.

Abone ol

Van'da öğrencilerle yaptığı konuşmadaki türban söylemi nedeniyle eleştiri yağmuruna tutulan sanatçı Şevval Sam, hakkındaki eleştiriler için "sosyal linç yaşıyorum" diyerek, yaşadıklarını Hürriyet yazarı Ayşe Arman'a anlattı.

O GAZETECİ DE BİR GÜN TUTUKLANIRSA..

"O cümleyi oradan cımbızlayıp servis eden her kimse ona sesleniyorum... O da bir gün, içerideki gazeteciler gibi, düşüncelerinden dolayı tutuklanırsa, nasıl dün Silivri'de olan gazetecilere destek verdiysem, gün geldiğinde onun düşünce özgürlüğü için de yapılan eylemde ön saflarda olacağımdan emin olabilir!"

SOSYAL LİNÇ YAŞIYORUM

Şu anda yaşadığın ne?
Çok açık değil mi? Evet.. "sosyal linç" yaşıyorum. Ama sadece ben değil, toplum olarak hepimiz bir "korku imparatorluğu"nda yaşıyoruz. Bugün bana, yarın sana...

O GÜZEL SOHBETTEN BİR İKİ CÜMLE CIMBIZLAYIP..

Karamürsel ve Düzce konserlerinin iptal edilmesine ne diyorsun?
Van'daki üniversite öğrencileriyle olan o güzelim sohbetten, sadece bir iki cümle cımbızlayıp, yanlış bir mana çıkarıp, "Bu kadın aslında ne demek istiyor?" aldırmadan değerlendirme yapan, daha doğrusu o "cımbız cümleler"i servis eden insanlar oldu. Canları sağ olsun! Onlar, benim konserlerime gelmek istemeyebilir. Onların düşüncesidir, saygım var. Ama ya peki gelmek isteyenler? İsteyenlerin sesini, istemeyenlerin sesi bastırıyorsa bu mahalle baskına somut bir örnektir!

DÜŞÜNCE, İFADE VE İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜNÜ SAVUNUYORUM

Senin Van'da anlatmak istediğin neydi?
"Hepimiz için bu ülkede düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, inanç özgürlüğü olmalı. Ama yok" dedim. Şu anda, orada anlattıklarımın sağlamasını yaşıyorum. Bu ülkede, "Eğitim haktır" dediği için, cezaevinde olan öğrenciler var. Düşüncelerini açıkça yazıp çizdikleri için yine cezaevinde olan gazeteciler var. Benim durduğum yer aynı ve hep aynı olacak. Düşünce, ifade ve inanç özgürlüğünü savunuyorum. Şu anda da farklı bir şey söylemiyorum. Orda da söylemedim...

YASAKLAR BİZİ BUGÜNLERE GETİRDİ

O sohbet esnasında tam olarak ne söyledin?
Söylediğim o kadar açık ve net ki, "20 yıl önce başörtüsü serbest bırakılsaydı, bugün bunları tartışmıyor ve yaşamıyor olacaktık" dedim. Yasaklar bizi bugünlere getirdi...

TEŞBİH YAPTIM

Peki "Başörtüsü bir tekstil ürünüdür" dedin mi?
Ben, "Başörtüsü bir tekstil ürünüdür" derken, bir teşbih yaptım. İnsanları başörtülü veya başörtüsüz diye ayırmam. İnsanların başlarına taktıkları tekstil ürününe bakmam kalplerine bakarım.. İnançlarına saygım sonsuz diye orada da dile getirdim. Şimdi kendi uğradığım haksızlık doğrultusunda, anlıyorum ki, bırakın düşünme özgürlüğünü, düşünce yetilerimizi bile kaybetmişiz...

GERÇEKTEN MAHALLE BASKISI VARMIŞ

Yaşadığın şeylerden dolayı endişeleniyor musun?
Benim için kötü hadise yoktur, iyi tecrübe vardır. Bir şaşkınlık ve üzüntü yaşıyorum. O gün tam da bunu eleştiriyordum. Demek ki, gerçekten mahalle baskısı varmış, gerçekten korku imparatorluğunda yaşıyormuşuz.. İnsanlar bu ülkede düşüncelerini açıkça söylediği zaman, devlete gelene kadar, kendi etraflarından baskı görüyorlar. Ama ben, kullandığım teşbihin ne anlama geldiği anlamak istemeyen biri için ne yapabilirim. Haksızlığa, yapan kim olursa olsun karşıyım. Aynı haksızlık başörtülülere yapıldığında da, başka bir dinden, başka bir ideolojiden olanlara yapıldığında da. Bizim artık bunları çoktan geçmiş olmamız lazım.. Müslüman, Yahudi, Kürt, Türk, kadın, erkek, zengin, fakir, güzel, çirkin, beyaz, siyah fark etmeksizin, insanların gözünün içindeki ışığa ve gönüllerine bakmanın derdindeyim. Kalplerindeki sevgiye...

Geri kalan her şey "şekil." Hayatım boyunca özgürlüğü savundum. Oradaki çocuklara söylediğim bir cümle var, "Düşüncelerinizi açık ve net ifade edin. Düşüncelerinizin, inançlarınızın arkasında durun, onları savunun, ama lütfen provakatif olmayın, cümleleriniz barışa dair olsun..." Şimdi bunu söyleyen biri nasıl olur da, "Başörtüsü bir bez parçasıdır, tekstil ürünüdür" diye hakarete varacak bir şey söyler? Cümlenin önüne, arkasına ve içeriğine bakmaksınız, bir cümleyi çekip bir değerlendirme yapmak yanlış...

YARATICIYA TASARIMCI DEMİŞİM.. NE ÖNEMİ VAR

Üniversite öğrencileriyle yaptığın sohbette Allah yerine, tanrı yerine, tasarımcı kelimesi geçiyor...
Kelimelere değil, işin özüne takılmamız, anlatmak istediklerimin özünü anlamamız gerekiyor. İnsanlar tabiata da mı bakmıyorlar? Baktıkları zaman bunun müthiş bir sanat olduğunu görebilirler. Müthiş bir mucize var tabiatta, müthiş bir zeka var. Tanrı, Allah, tasarımcı, yaratan bunlar sadece kelime. Allah'ın 99 ismi yok mu? İçindeki anlam mühim. Benim tasarımcı diye tanımladığım kavrama, müthiş bir hayranlığım var. Tabiata, 24 saat, sadece bakarak ibadet eden bir insanım. Gördüğüm her çiçeği, gökyüzündeki her yıldızı sonsuza kadar izleyebilirim. Rüzgarı dinlemekten aldığım keyif, bir hayvanın uyurken çıkardığı mırıltı, tabiatın bütün işleyişi sistemi... Yaratıcıya duyduğum hayranlığı çoğaltıyor. Ben ona "tasarımcı" demişim, Allah demişim, tanrı demişim ne önemi var? Bunlar da takılmamak lazım. İşin özünü anlamak lazım. Ama bunlar, benim düşüncelerim. Kimse benim gibi düşünmek zorunda da değil. Sadece birbirimizin farklı düşüncelerini kabul etmemiz gerekiyor. Ama bugünün Türkiyesi'nde farklı seslere tahammülümüz bile yok. Beni üzen de bu oldu.