Kalp krizinin en belirgin belirtilerinden olan göğüs ağrısı, sol kolda, sol omuzda, sırtta ve göğüste hissedilen baskı nefes darlığı ve aşırı terleme olarak bilinir. Ancak bu belirtiler olmadan da kalp krizi gerçekleşebilir.
Abone olHerhangi bir belirti olmadan geçirilen kalp krizinden korunmak için, düzenli olarak doktor kontrolüne gitmekte fayda olacaktır. Memorial Sağlık Grubu Kardiyoloji Bölümü uzmanları, sessiz kalp hastalığı ve dikkat edilmesi gerekenler hakkında merak edilenleri cevapladı.
Kalp krizinin belirtileri: Kalp, vücuda kan pompaladığı sürece hayat devam etmektedir. Ancak kalpte bazen sıkıntılar olabilir ve bunun sonucu vücutta bazı şikayetler meydana gelir. Göğüste, sol kolda ağrı ve baskı, çarpıntı en sık görülen şikayetlerken; bazen bunların hiçbiri olmaksızın yorgunluk, uykusuzluk gibi müphem belirtilerle de kalp krizi gelebilir. Sessiz kalp krizi olarak tanımlanan bu tabloda, en riskli grubu; diyabet, kronik böbrek hastaları, özellikle 70 yaş üstündekiler ve kadınlar oluşturur.
Farkında olmayabilirsiniz: Kronik iskemik kalp hastalığı olanlarda oluşabilen köprü damarlar sayesinde hasta kalp krizi geçirdiğini bilmeden, uzun yıllar hastalığının farkında olmadan yaşayabilir. Bu hastalarda kalp yeterince beslenemediği için sessiz iskemiler söz konusu olabilir. Bu grup hastalarda kalp yetersizliği, aritmi ve ani kalp ölümleri görülebilir.
Sadece yaşlılar değil: Ani kalp ölümü; iki saat içerisinde hastanın bilinen bir hastalığı olmaksızın yaşamını kaybetmesi olarak tanımlanır. Bunların önemli bir kısmında sessiz seyreden iskemik tablolar olduğu bilinir. Sessiz iskemi tablosuna bilinen riskli grupları dışında genç, diyabeti olmayan, erkek hastalarda da rastlanabilir.
Sessiz kalp krizi neden olur: Hastalığın ortaya çıkmasında tıkanan damarın büyüklüğü, beslediği miyokard alanı ve kalbin fonksiyonlarına etkisi gibi birçok değişik faktör önem taşır. Sessiz iskemiye neden olan tıkanmalar, damarların daha alt bölümlerinde ve ana damar yerine yan dalların ya da daha az önemli olan dalların tıkanması sonucunda çoğunlukla ortaya çıkar. Miyokardın o bölgesini kanlandıran başka küçük dalcıklar olduğundan ve ana dal da çalıştığı için hasta bunu hissetmeyebilir. Kalbin en önemli damarı LAD, bazı insanlarda doğuştan ikili olur. İkili LAD damarında, bir dal tıkandığında diğeri onun çalıştığı alanı beslediği için hasta bunu da hissetmeyebilir.
Erken teşhis için ne yapılabilir: Hiçbir belirti vermeksizin ortaya çıkan sessiz iskemi, çoğu zaman tesadüfen yakalanmaktadır. Check-up sırasında, ekokardiyografi veya elektrokardiyografide kalbin bir bölümünün daha yavaş çalıştığı, daha az kasıldığı görülür. Elektroda buna ilişkin değişiklikler saptanır. Nedene yönelik araştırma yapılırken hasta kalp krizi öyküsünden söz etmese de görüntüleme yöntemleri buna ilişkin bulgular ortaya çıkarabilir. Hastada belirti olmasa bile özellikle koroner arter hastalığı için risk faktörlerine sahip insanlarda ileri tetkiklere başvurulmalıdır. Efor, miyokard perfüzyon sintigrafisi, stres eko kardiyografi gibi testlerden biri yapılarak hastalığın tanısı konulur. Tanı sonrası kalpteki problemin ciddi, damardaki sorunun ise yaygın olduğu birtakım kriterlerle anlaşılırsa hastaya anjiyo önerilir.
Risk faktörlerine yönelik önlemler alınmalı
Yapılan tetkiklerde kalp damar hastalığı saptanmadığı takdirde gelecek yıllarda kalp damar hastalığına yakalanmayı önlemek amacıyla risk faktörlerine yönelik iyileştirici önlemler alınır. Diyabet, sigara kullanımı, hiperkolesterolemi (kötü huylu kolesterolün belli düzeyin üzerinde olması), tansiyon hastalığı gibi birden fazla risk faktörüne sahip hastalarda hastanın göğüs ağrısı yakınması dikkate alınarak bazen doğrudan koroner anjiyografi önerilir. Hastaların bir bölümü standart koroner anjiyografi yaptırmaya karşı direnç gösterebilir. Bu durumda halk arasında ‘sanal anjiyo’ da denilen koroner CT anjiyo tavsiye edilir. Böylece koroner hastalığı saptanır.
Koruyucu önlemler...
Koroner arter hastalığının tedavisi, girişimsel ve koruyucu olarak iki şekildedir. Girişimsel tedavilerde; stent, balon, bazen de by-pass’a varabilen tedaviler uygulanır. Hastalığın kendisinin girişimsel yöntemlerle cerrahi olarak, stent balonun yanında diğer damarları korumaya yönelik tedavileri de olabilir. Koruyucu tedavi kapsamında ise haftada beş gün, kişinin sağlık durumuna uygun olarak hafif ve orta düzey egzersizler önerilir. Sigara içenlerin bu alışkanlığı bırakması, diyabet hastalarının mutlaka bir endokrinoloji uzmanının takibine girmesi, obezite halinde diyetisyen kontrolünde kilo verilmesi ve alkol tüketiliyorsa bunun sınırlandırılması önem taşımaktadır.