Başbakanlık tarafından hazırlatılan “Sessiz Devrim” kitabı son günlerde kamuoyunda tartışılan birçok meseleye ışık tutuyor. <br/>Kitap, Gezi...
Abone olBaşbakanlık tarafından hazırlatılan “Sessiz Devrim” kitabı son günlerde kamuoyunda tartışılan birçok meseleye ışık tutuyor.
Kitap, Gezi Parkı olayları sırasında gündeme gelen ‘Orantısız Güç’ ve ‘Gösteri Hakkı’ konularında detaylı bilgi verirken; Şanlıurfa’daki çocuğa ‘Kürdistan’ ismi verilmesi tartışmalarına da, kanunlardaki düzenlemeyi hatırlatarak açıklık getiriyor.
Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından hazırlanan ve hükümetin 10 yıllık reformlarına yer verilen “Sessiz Devrim” kitabında, son zamanlarda gündemde yer alan tartışmalı konular da yer alıyor. Taksim Gezi Parkı olayları, orantısız güç konusu ve Şanlıurfa’daki bir kız çocuğuna ‘Kürdistan’ ismi verilmesi gibi kamuoyunda tartışmalara neden olan bazı olayların geçmişteki yasal düzenlemelerine dikkat çekiliyor.
Taksim Gezi Parkı olayları sırasında gündeme gelen “Toplantı ve Gösteri Hakkı” konusu ile polisin orantısız güç kullanması konusuna kitapta detaylı şekilde yer veriliyor. Gezi Parkı olaylarına katılan eylemciler polisin orantısız güç kullandığını ve cezalandırılmadığını iddia etmiş, polisin tavrı kamuoyunda uzun süre tartışılmıştı. Başbakanlık tarafından Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı’na hazırlatılan 255 sayfalık “Sessiz Devrim” kitabında ise orantısız güç kullanan polise uygulanacak cezanın artırıldığı hatırlatılıyor.
Kitapta, geçmişte orantısız güç kullanan kolluk kuvvetine uygulanacak caydırıcı bir yaptırım bulunmadığına dikkat çekilerek, bunu ortadan kaldırmak için Türk Ceza Kanunu’ndaki bir değişiklik yapıldığı belirtiliyor. Değişiklik ile polise artık caydırıcı bir yaptırım uygulanabildiği vurgulanarak, orantısız güç kullanan polisin ‘Kasten Yaralama’ suçundan yargılandığı hatırlatılıyor. Kitabın ilgili bölümünde şu ifadelere yer veriliyor:
“Kolluk güçlerinin müdahale ettikleri olaylarda orantısız güç kullanmalarından doğan hak ihlalleri, mağduriyetler ve buna ilişkin yeterince caydırıcı bir yaptırımın bulunmaması, karşı karşıya olduğumuz sıkıntılardan biriydi. 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu ile; zor kullanma yetkisine sahip kamu görevlisinin, görevini yaptığı sırada, kişilere karşı görevinin gerektirdiği ölçünün dışında kuvvet kullanması halinde, kasten yaralama suçuna ilişkin hükümlerin uygulanması öngörülmüştür. Böylelikle alt sınırı üç ay olan cezada artırıma gidilmiştir.”
GEÇMİŞTE TOPLANTI VE GÖSTERİLER KEYFİ BİR BİÇİMDE YASAKLANABİLİYORDU
Kitapta dikkat çeken bir başka başlık ise “Toplantı ve Gösteri Hakkının Kullanılması İmkanlarının Genişletilmesi” konusu. Bu konu da yine Gezi Parkı protestolarını akla getiriyor. Eylemciler, Gezi Parkı protestolarının engellenmeye çalışıldığını iddia etmiş ve Taksim’de toplanmaya kalkmıştı. Kitapta da Gezi Parkı protestolarını akla getiren düzenlemelere yer veriliyor.
Geçmişte ‘Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’ çerçevesinde; toplantı ve gösterilerin kolaylıkla ve keyfi bir biçimde yasaklandığı hatırlatılarak, bu durumun ortadan kaldırıldığına vurgu yapılıyor. Kanunda yapılan bir değişiklik ile barışçıl amaçlı toplanma ve gösteri hakkının güçlendirilmeye çalışıldığı belirtiliyor. Ayrıca yabancıların da Türkiye’deki toplantı ve yürüyüşlere katılmalarının kolaylaştırıldığı ifade edilerek, konuyla ilgili olarak şu bilgilere yer veriliyor:
“Geçmiş dönemlerde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu çerçevesinde toplantı ve gösteriler kolaylıkla ve keyfi bir biçimde yasaklanabiliyordu. İlgili kanunda yapılan değişikliklerle barışçıl amaçlarla toplanma ve gösteri hakkını güçlendirmeye ve daha demokratik temele dayandırmaya yönelik önemli iyileştirmeler yapılmıştır. Bu kapsamda; toplantı ve gösteri yürüyüşlerinin ertelenme süreleri kısaltılmış, yasak fiillerle ilgili cezalar yeniden düzenlenmiş ve yabancıların Türkiye’de toplantı ve gösteri yürüyüşüne katılmaları ve etkinliklerde yer almaları kolaylaştırılmıştır. Bu bağlamda toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkının kullanılmasında ‘fiil ehliyetine sahip olmak ve 18 yaşını doldurmuş olmak’ yeterli hale getirilmiştir.”
ÇOCUĞA ‘KÜRDİSTAN’ İSMİ VERİLMESİNİN ÖNÜ 2003 YILINDA AÇILDI
“Sessiz Devrim” kitabında gözden kaçmayan bir başka noktaysa, vatandaşların çocuklarına istedikleri ismi verebilme konusu… Bu sorun son olarak Şanlıurfa’nın Hilvan ilçesinde yaşayan 1,5 yaşındaki bir kız çocuğuna ‘Kürdistan’ isminin verilmesiyle gündeme gelmişti. Yunus ve Elif Toprak çifti, yeni doğan çocuklarına ‘Kürdistan’ ismini vermiş, Hilvan Asliye Hukuk Mahkemesi ise, çocuğu ve toplumu rencide edebileceği gerekçesiyle çocuğun isminin ‘Helin’ olarak değiştirilmesine karar vermişti. Toprak çifti bu karar üzerine temyize gitmiş ve Yargıtay 18. Hukuk Dairesi çocuğun isminin ‘Kürdistan’ olabileceğine karar vermişti.
Kamuoyunda büyük yankı uyandıran bu davanın konusu da “Sessiz Devrim” kitabında yer alıyor. Kitapta, anne ve babaların geçmişte çocuklarına Türkçe olmayan isimleri koymalarının yasak olduğu hatırlatılarak, bu yasağın ise gayri insani olduğuna vurgu yapılıyor. Bu durumun geçmişle olan bağların kopmasına ve kültürel zenginliğin zarar görmesine yol açtığı belirtilerek, “2003 yılında Nüfus Kanunu’nun ilgili maddesi değiştirilerek vatandaşlarımızın çocuklarına diledikleri adı koyabilmelerinin önü açılmış ve bu konudaki mağduriyetlere de son verilmiştir” deniliyor. Kitapta da yer aldığı üzere Yargıtay’ın onay verdiği ‘Kürdistan’ ismi gibi Türkçe olmayan isimlerin 2003 yılında yapılan kanun değişikliği ile çocuklara verilebilmesinin önü açılmıştı.
(İHA)