Yoğun bakımda olan eski Başbakan Bülent Ecevit'i öldüren Akşam'a tepkiler çığ gibi.
Abone ol"Akşam Ecevit'i öldürdü" haberimizden sonra mail yağmuruna tutulduk. Telefonlarımız kilitlendi, yüzlerce faks mesajı aldık. Ecevit'i diri diri mezara gömen Akşam'a çığ gibi tepki geldi.
Birçok okurumuz, Akşam Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut'un istifa etmesi gerektiğini vurgularken, bazı okurlarımız da "Böyle bir şey Avrupa'da olsa, haberin sorumluları hemen görevden alınır" görüşünü savundu.
Bugün Akşam'a baktığımızda, "Ecevit'i kaybettik" haberinin altına imza atan Ercan Yavuz, gazetecilikte yeri olmayan bir savunma yaptı. "İlk defa bir haberim yanlış çıksın istiyorum" diyen Yavuz şunları söyledi:
"Önce DSP muhabiri olarak Ecevitler'i izlemeye başlamıştım. Zor anlarında, dirençli günlerinde, kimi zaman özel anlarında yanlarında oldum. Yakından tanıdıkça, onlarla bağım gazeteciliğin de ötesine taştı. Hayatın nasıl bir cilvesi ki 'Ecevit'i kaybettik' diye yazmak da bana düştü. İçim kan ağlayarak ve belki de hayatta hiç istemeden yazacağım bir haberi kaleme aldım. Şimdi 'Yaşam fonksiyonları sürüyor' açıklamaları en çok beni sevindirir. İlk defa haberim yanlış çıksın istiyorum.
Gece saat 23.30'da Ecevit'in Gülhane'ye kaldırıldığını öğrendiğimde, koruması ve özel kalem müdürü Recai Birgül'ü aradım. Birgül, GATA'da olduklarını, Bülent Bey'in ameliyata alındığını, ameliyatın devam ettiğini anlattı.
Ecevit'e evde ilk müdahaleyi yapan özel doktoru Mücahit Pehlivan, suni solunum dahil Ecevit'e tüm müdahaleleri yapmış ancak olumlu bir tepki alamamıştı.
GATA'ya ulaştığımda, DSP yöneticileri kapıda bekliyorlardı. İçeride sadece Rahşan Ecevit, DSP Lideri Zeki Sezer ve Recai Birgül bulunuyordu. Can Dündar, Fikret Bila ve Mehmet Çetingüleç gibi Ecevit'i yakından takip eden gazeteciler de oradaydı. Can Dündar'ın gözleri dolu doluydu, Fikret Bila ise sigara üstüne sigara yakıyordu.
Saat 01.30 olmuştu. Sürekli içeriden olumsuz haberler geliyordu. Mustafa Vural, boynuma sarılıp, ağlamaya başladı. Herkes gözyaşları içerisinde birbirini teskin etmeye çalışıyordu. Süleyman Yağız'ın gözlerinden yaşlar dökülüyordu. Derken Rahşan Hanım'dan 'Arkadaşlar sakin olsun' mesajı geldi. Ameliyat bitmişti.
02.30'da sadece DSP yöneticilerinin içeriye alınmasına izin çıktı. Sabah ezanıyla birlikte gün ağarırken, Zeki Sezer ve içeriye alınan kurmayları Ecevit'in sağlık durumuyla ilişkin açıklama yapmak üzere hastane kapısına geldi. Sezer, her türlü tıbbi müdahalenin yapıldığını, Bülent Bey'in sağlığının ciddiyetini koruduğunu açıkladı. O sırada partililer, sonradan gelen arkadaşlarına sarılarak, kendi aralarında Ecevit'in vefat ettiğini konuşmaya başladılar. Birbirlerine başsağlığı diliyorlardı. Süleyman Yağız, Hasan Erçelebi, Hasan Macit, Mustafa Vural birbirlerine ve bana başsağlığı dilediler.
ZEKİ SEZER: MAALESEF!
BASIN açıklaması bittiğinde DSP Genel Başkanı Zeki Sezer arabasına yöneldi. Göz göze geldik, 'Kocatepe'de görmüşsün. Ben uzak kaldım. Nasıldı?' diye sordu. 'Kötüydü' dedim. Elimi bırakmadan, beni teskin etmeye çalıştı. Gözleri dolu bir şekilde dudaklarını ısırıyordu. Benim de gözlerim doluydu. 'Nasıl' diye sordum. Kolumu tutarak 'Maalesef' dedi. Artık Bülent Bey, aramızda değil, diye düşündüm. Gazetedeki sorumlularımızla pek çok kez telefonla görüştüm. Açıklama öyle demiyordu ama partililer bana ve birbirlerine başsağlığı diliyorlardı. Ve hiç istemeyeceğim bir durumun haberini yazdırdım. Yanılmış olmak istiyorum."
İNSANİ BİR HATA
Akşam Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Serdar Turgut ise, yapılanın insani bir hata olduğunu kaydetti:
"Önceki gece gazetemizin basımı sürerken Bülent Ecevit'in beyin kanaması geçirdiği ve son derece kritik bir halde hastaneye kaldırıldığı haberi geldi. Muhabirlik deneyimi olan bir insan olarak bu tür durumların, olayı izlemeye çalışan gazeteci açısından ne kadar da zor olduğunu, birçok tuzaklar içerebileceğini bilirim.
Olayı takip eden arkadaşımız, Ecevit'lere manevi evlatları olacak kadar yakın olduğundan onun vereceği bilgilere güvenim tamdı. (Ona inancım hala sürüyor) DSP'nin üst düzey yetkililerinden ve Ecevit'lere çok yakın bir isim, o saatlerde Bülent Bey'in yanından çıkıp bizim arkadaşımızın yanına gelip sarılmış ve 'hepimizin başı sağ olsun demiş'. Arkadaşımız da hastane içinden 'Durum son derece kritik' ve Rahşan Hanım 'Eldeki tüm imkanlar kullanılarak Bülent Bey'in hayatta tutulmasını istedi' haberi sürerken o 'Ecevit'i kaybettik' haberini bize kendisi de ağlayarak iletmiştir. Ben beyin kanaması hastalığını bizzat yaşadığımdan bu tür 'kaybettik' haberlerine kuşkuyla yaklaşırım. Çünkü bu hastalıkta yaşam ile ölüm arasındaki çizginin çok ince olduğunu bilirim, bütün bunlara rağmen haberin kullanılmış olmasını şimdi bile yanlış bulmuyorum.
Şu anda görülüyor ki; ortada yapılmış bir yanlış var ve gazetedeki arkadaşlar bu hatanın sorumlularına bir müeyyide uygulayıp uygulamayacağımı merak ediyor. Onlara verdiğim cevabı siz okurlarla da paylaşayım. Hayır; bir müeyyide düşünmüyorum, çünkü ortada son derece insani bir hata olduğuna inanıyorum. Sabah vakti gazetede buluştuğumuzda tüm arkadaşlar 'Çok şükür ki yanlış yapmışız' dedik. Şu anda yapılacak tek şey kalıyor, o da; son anda çok az gazeteye girmiş olduğumuz hatalı haber nedeniyle okurlardan özür dilemek ve 'Karaoğlan'ı seven okurlarımızı istemeden üzmemizden dolayı özür diliyoruz.
Şimdi Bülent Bey'in güç olanı başarmasını, bu badireyi de atlatıp hastaneden çıkması için dua ediyoruz. Bana göre o eski topraktır, bunu da yaparsa kimse şaşırmasın."
ANLAMLI MESAJ ŞAKİR SÜTER'DEN
Akşam yazarı Şakir Süter ise, çalıştığı gazeteye çok anlamlı bir mesaj bıraktı bugünkü köşesinde:
-Eski başbakanlardan Bülent Ecevit, yüksek tansiyona bağlı beyin kanaması geçirdi.
Şuuru kapalı olarak hastaneye kaldırılan Ecevit halen yoğun bakımda yaşam mücadelesi veriyor.
Bülent Ecevit'e Allah'tan şifa diliyoruz.