Şenol Özbek öldürüldü mü?
Şenol Özbek başında bulunduğum internethaber'de de kısa süre yazı yazdı. Hem de nasıl bir hevesle, nasıl bir coşkuyla yazıyordu anlamatam.. Emekli bir asker olduğu için yazdığı yazılar ve değindiği askeri konular gündeme adeta bomba gibi düşüyordu..
Geceyi güne devretmeye hazırlanırken telefonum çaldı. Arayan
Şenol Özbek'le tanışmama vesile olan Muhteşem Tıraş'tı.. 12 yıllık
dostluğumuzda beni ilk kez o saatte aradı sanırım..
Ağlayarak, "Şenol abinin kazada can verdiği haberleri geldi
bana. lütfen araştır lütfen" dedi.
Daha o lafını bitirmeden aklıma Şenol abinin bundan bir yıl önce
söylediği sözler ok gibi saplandı..
Şenol Özbek başında bulunduğum internethaber'de de kısa süre yazı
yazdı. Hem de nasıl bir hevesle, nasıl bir coşkuyla yazıyordu
anlamatam.. Emekli bir asker olduğu için yazdığı yazılar ve
değindiği askeri konular gündeme adeta bomba gibi düşüyordu..
Sonra...
Sonra ne olduysa oldu, birgün aniden yazmaktan vazgeçtiğini
söyledi..
Nedenini çok merak ettim ve ısrarla sorunca, anlatmaya başladı:
"Çok ciddi tehditler alıyorum. Çocuklarımın hayatı da
tehlikede.. Onları sokağa çıkarmaya korkuyorum. Askeri cenah sizde
yazdığım yazılardan sonra benim orduevlerine girişimi yasakladı.
Ben önemli değilim ama çocuklarımın hayatını riske atamam... Bana
farklı kanallardan haberler gönderiyorlar, sonu kötü biten mesajlar
veriyorlar. Yapamam beni bağışla. Yazamam..."
Dün gece yaşanan kaza haberinden sonra sosyal paylaşım sitelerinde
"Şüplehi ölüm" mesajlarını görünce doğrusunu
isterseniz parladım. Bu mesajları yazanlara da "Bırakın bu
ajitasyonu. Her ölüme bir gizem katmaya çalışmayın. Şenol Özbek bir
trafik teröristinin kurbanı oldu. Olan biten bu" diyerek
çıkıştım..
"Kişi kendi inanmadığını karşısındakine kabul
ettiremez" denir ya hani.. Önce Önder Aytaç kazada
şüpheler olduğunu anlattı twitter'da.. Pek detay vermese de zihnini
bulandıran şeyler olduğuna değindi. Sonra diğer sevenleri bu
şüphelerini en üst perdeden dillendirmeye başladı.
Adnan Kahveci, Recep Yazıcıoğlu, Muhsin Yazıcıoğlu ve daha
niceleri.. "Hepsi trafik kazalarında ölmek zorunda
mı?" diye düşünüyor insan..
Korkarım ki, başta Önder Aytaç ve diğer Şenol Özbek dostlarının
içindeki şüphe haklı çıkacak.
Çıkacak diyorum çünkü kazada çok korkunç detaylar var. Kaza anında
Şenol Özbek'in sağ tarafındaki koltukta oturan ve şu an Manisa
Devlet Hastanesi'nde tedavi gören İlknur Erbaş isimli
hanımefendinin anlattıkları tüyler ürpertici..
İlknur hanım kaza anından önce ve sonrasını anlattıkça, zihin
kemiren sorular çıkıyor ortaya..
İlknur hanımın anlattıklarına gelmeden önce bilmeyenler için bir
bilgi paylaşayım.. Şenol ÖZbek son zamanlarda "Genel
Gündem" isminde bir internet sitesi çıkarıyordu ve buraya
editörler arıyordu. Neredeyse her gün bu internet sitesiyle ilgili
telefonlaşırdık. Bilgi alır, yardım isterdi. Evinden çıkamayan
engelli gençler editörlük yapsın istiyordu. "Evinden çıkamayan,
nana muhtaç çaresiz birileri varsa bana yönlendir" diye rica
ederdi.
Şimdi gelelim asıl konuya..
En son Manisa'da iki editör bulmuş.. Sistemin işleyişini anlatmak
ve gerekli teknik donanımları hazırlamak için Manisa'ya
gitmiş..
Gittikten sonraki anları İlknur hanım şöyle anlatıyor..
"Yolda ilerlerken Mekke'nin fethini anlatan bir kaset
dinliyordu.. Ne bir uyku hali, ne de bir yorgunluk hali vardı.
Önceki gün, "Yola çıkacağız ben bir dinleneyim" diyerek erkenden
uyumuştu. yola çıkmadan önce de çay kahve falan içti.. Yol boyunca
arka koltukta bir editör, önde de ben, sohbet ettik..
Yanılmıyorsam saat 20.30- 21.00 arasıydı biz seyir haline
geçtik. Kaza yaptığımız yolda yol bakım çalışması vardı. Yani
isteseniz bile 50 kilometrenin üzerine çıkamazsınız.. Arada bir
gözüm kadrana ilişiyor, bazen 30, bazen de 40 kilometre ile
gidiyoruz. Bol virajlı bir yol çünkü. Ben de daha önce çok ciddi
bir kaza geçirdiğim için, Şenol bey bu konuda paniklediğimi biliyor
ve olabildiğince yavaş sürüyordu. O sırada önümüzde seyreden bir
araba da yok.. Hatta size şöyle söyleyeyim. Önümüzden bir kedi
geçti. Biz o kadar yavaş gidiyoruz ki, kedi de aheste aheste yolun
karşı tarafına geçti. Kedi bile panik yapmadı anlayın
durumu..
Kaza nasıl oldu bilmiyorum. Ben aniden gözlerimi yaralı
olarak açtım. Şenol bey benim kucağıma, yani sağ tarafa
yığılmıştı.. Ne oldu, nasıl oldu hatırlamıyorum.. Ne uyudum, ne
uyukladım ne de daldığım bir konu oldu ama hatırlamıyorum kaza
anını.. Kaza anında bilincim açıktı, kazadan birkaç dakika sonra
jandarma olay yerine geldi. Ambulans falan da geldi ve hastaneye
yetiştirdiler bizi.. Şenol bey baygındı ama hastanede öldüğünü
söylediler..."
Buraya kadar herşey normal görünüyor değil mi?
Ama değil..
Örneğin Şenol beyin kullandığı araçla, karşı yönden gelen araç kafa
kafaya çarpışmış. Sürücünün oturduğu alan en çok hasarı alan yer.
Ön camlar tuz buz olmuş.. İlknur hanımın yüzü de bu cam
kesikleriyle yırtılmış. Araçlar da o halde bulunmuş sağlık ve
güvenlik güçleri gittiğinde.. Ama Şenol beyin arabasının arkasında
da ciddi bir hasar var.. Yani araba dönmemiş halde duruyorsa
arkadaki o hasar nasıl oluşmuş olabilir?
Akıllara şu soru geliyor. Acaba bir araba arkadan vurdu da karşı
yola mı savurdu Özbek ve çalışma arkadaşlarının içinde bulunduğu
aracı? Ortadaçböyle bir araba yok. Sadece kaza yapan iki araç var o
kadar..
Bir başka soru...
İlknur hanım hastane kapısında ve şok halindeyken ve de daha hiç
bir tıbbı tedavi görmeden, jandarma kendisine "Diğer aracı
kullanan sürücü de ölmüş. Onlar davacı olmuyor, siz de davacı
olmayın. Zaten siz hatalısınız" diyerek bir tutanak
imzalatıyor.
Bu acele niye?
Karşı taraf dediği acılı ailenin ise davacı olduğu ortaya çıkıyor.
Kazazedeye yanlış bilgi verilmesinin nedeni ne?
Ve yazının başında yazdığım tehditler..
Özbek bir süredir Kanal A'da "Sivil
Düşünce" isminde bir programın daimi konuğuydu.. Son
görüşmelerimizde de bazı nahoş olmayan olaylar yaşadığını söylemiş
ama detay vermemişti..
Eklemekte yarar var.. Özbek, bu ülkede
"Ergenekon"un varlığını kabul eden neredeyse asker
kökenli tek insandı. Aynı zamanda Dursun Diçek'le birlikte iki yıl
görev yapmış biriydi.
Birilerinin bu soruların cevabını bulmamız için olaya el atması
gerekiyor. Şenol Özbek bu ülkeye hem askerken, hem de emekliye
ayrıldıktan sonra büyük hizmetleri oldu. Ülkesinin, onun pisi
pisine ölmediğini ortaya çıkarması gerek.. Bu durum artık
hükümetin ve savcıların namus meselesidir..
Ve kaza anından sonra çekilmiş video..
Videoda aracın 4 bir tarafından çekilen görüntüleri izlediğinizde,
arkadaki hasarın nasıl oluştuğuna siz de akıl sır
erdiremeyeceksiniz. Kaza yeriyle birlikte kaza anını değerlendiren
vatandaşları göreceksiniz.. Burada bu şiddette bir nasıl yaşanır
demekten alamıyor insan kendini.. Kazayı değerlendiren bir sivilin,
"Biri arkadan adeta bindirmiş" sözlerine lütfen
dikkat!