Hulki Cevizoğlu'nun Ceviz Kabuğu'na konuk olan Cem Uzan, Flash TV kameralarına bakarak, babası Kemal Uzan'a işte böyle seslendi. İşte Uzan'ın açıklamaları:
Abone ol Soru: Kim size siyasi linç yapıyor neden yapıyor? Hangi davayı kaybettiniz?Cem Uzan: Şu an davalarım sürüyor. Dünyada evrensel hukuk kuralları var. Evrensel hukuk kuralları binlerce senelerde dünyada uygulanır. Mesela, geçmişe şamil geçmişe yönelik kanun çıkarılamaz. İki, suçun şahsiliği vardır.
Ben vatandaşlarına şu örneği veriyorum. Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Yıldırım’ın babası annesini öldürdü. Babası yargılandı ama babası yargılanmadı.
Yeni yasalarla suçun şahsiliği ortadan kaldırıldı. Kan bağından dolayı insanlar suçlanamaz. Bunu CHP’den Anayasa Mahkemesi’ne götürmesini beklerdim. Şimdi CHP ‘Siyasi rakip dayak yiyecek’ diye ve medyadan korktuğu için bunu Anayasa Mahkemesi’ne götürmedi. Dünyada insanın insan olmaktan gelen bir hakkı vardır.
Bugüne kadar kan bağından suçlama dünyada sadece Hitler Almanyası’nda vardır. Anayasa Mahkemesi’ne başvuran mahkeme heyeti Adalet Bakanlığı’nın baskısına uğradı.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne de süreç intikal etti. Şimdi onun sonucu bekliyorum.
Soru: Siz hangi davayı kazandınız da hükümet bunun uygulanmasını engelledi?
Cem Uzan: 5020 sayılı kanun kan bağına bağlı olanlar hakkında tedbir talebinde bulunulabilir diyor. Mahkeme tedbir aldı. Bir sene içinde bu kişilerle ilgili suç duyurusunda bulunulması gerekiyor. Neden tedbir kararı alındığıyla ilgili. Şişli Savcılığı 400 kişi hakkında tedbiri kaldırdı. Bundan sonrasında TMSF bir üst yargı merci olan 1. Ağır Ceza’ya başvurdu. 1. Ağır Ceza Mahkemesi de bu tedbirleri onayladı. Ancak bu insanların tedbirleri kaldırılmadı.
Cem Şaşmaz, bundan Mart ayında bir kalp krizi geçiriyor. Benim anjiyomdan önce. Kalbi 7-8 dakika duruyor. Komşusu eczacı olduğu için yardım ediyor. Şu an yarı felçli durumda. Karısı tedavi masrafları için Bodrum’daki yazlığını satacak. Buradan gelecek para ile tedavi masraflarını karşılayacak.
Tedbir için mahkemeye başvurdular. 8. Ağır Ceza Mahkemesi ‘Ben uygun görmüyorum’ dedi.
Suç tarihinden sonra suç hangi kapsama giriyorsa ilgili mahkeme, daha sonra kurulan bir mahkemede yargılanamazsınız. Hukukta İstanbul’da hangi mahkemeye düşüyorsan o mahkemede yargılanırsın. İmar Bankası konusunda 8. Ağır Ceza Mahkemesi kuruldu.
İhtisas Mahkemesi geri doğru suça bakamaz. İhtisas Mahkemesi, kendi kuruluşundan önce işlenen suçu yargılayamaz.
Yargıtay’a itirazınızı yapacaksınız. Politikacılar çok yakın bir şekilde davaları takip ediyor ve davaların gidişini engelliyor. O kişinin ismini verirsem suç olur.
TMSF’nin Avukatına şunu söyledim “Hitler Almanyası’da Yahudiler de belli bir kanuna göre toplama kamplarına götürülüyordu”
İmar Bankası’na 2003 yılında el kondu. Benim küçük kızım bankaya el konmasından 2 ay sonra doğdu. Benim çocuğum annesinin karnındayken bankanın parasını zimmetine geçirmekten suçlandı. Kızıma ödeme emri gönderildi. Yurtdışına çıkma yasağı kondu.
Bu yasaların hukuka aykırılığını Deniz Baykal’a anlattım. Baykal ‘Hukukçularımıza inceleteceğiz’ dedi. Ana muhalefet partisinin yasaları Anayasa Mahkemesi’ne götürmesi için gereken süre geçti.
Bazı şeyleri açık koymak gerek. Türkiye’de özellikle belli bir medya grubunun tazyiki ile oluşturulan hortumla kavramının babam ve kardeşim için gerçek olmadığını söylüyorum.
7.5 milyar zarar deniyor. Maliye müfettişlerinin hazırladığı bir rapor var. Bankacılıkta esas olan bir şey vardır. Dünyanın en yüksek teknolojisi bile olsa hesap açarken bir hesap açma kağıdı ve imza vardır.
Amcama isnat edilen suçla, banka yöneticilerini isnat edilen suçlar ayrıdır. Mahkeme iki şube seçti. İki tane örneğe baktı zarar kaydetti. Türkiye’de belli kurumlar var. Merkezi İstanbul’da.
Maliye Türkiye’nin her tarafından var. 171 şubeyi fiziki denetleyebilecek güce sahip. Maliye kendi başına bir vergi incelemesi yapıyor. Maliye bu incelemede 5 katrilyon gibi bir rakamı mudiye faiz olarak ödemişsin bunun vergisini ver diyor. 7,5 katrilyonun yaklaşık 5 katrilyona yakın bir kısmının vatandaşa ödendiğini söylüyor. Tüm bankalar böyle faizler vermedi mi? Tüm bankalarda böyle zararlar oluşmadı mı? Devlet bankaları zarar etmedi mi? Kamu yönetici bankaları hortumcu mu oldu?
Tüm bankalar zararlarını gizliyor. İmar Bankası’nda zarar oluştu. 5 katrilyon burada. Maliye’nin hazırladığı 5000 sayfa.
Bu bilgilerden 3 katrilyon kur farkı zararı vardır. Anayasa kitapçığı fırlatıldığında bu zarar oluştu. Bu da zimmet gibi gösteriliyor.
Benim İmar Bankası ile ilgili en ufak bir şeyim yok.
Soru: Bu hukuki tartışma olabilir. Benim ki felsefe bir soru olacak. Evrensel hukuk kurallarına göre benim suçum yok diyorsunuz. Şimdi herkesle siz muhatap oluyorsunuz?
TMSF’ye gidiyorum. TMSF’ye ilk günden beri gidiyorum. Yazılı olarak 9 teklif verdim. Ben TMSF’ye gittiğimde şunu söyledim: “Ben 5020 sayılı yasanın getirdiği ve benim babamın oğlu olmamdan kaynaklanan gerekçeden karşınızdayım. Bu yasayı kaldırırsanız çayınızı bile içmeye uğramam”
Bir kanun var. Bu kanun şu an yürürlükte. Bu yasanın Anayasa’ya aykırılığını tartışma platformu ayrıdır. Bu kanun beni sorumlu kılıyor mu ? Kılıyor. Ben de kanuna uyuyorum. Siz beni babamın oğlu olduğum için sorumlu tutuyorsunuz. O yüzden karşınızdayım. Anlaşma olursa ben imza atacağım.
1999 senesinde babamla mahkemelik oldum. Bunun nedeni bir iş anlaşmazlığıydı. Ben haklarımı sonuna kadar korurum. Babam bile olsa. Babamdır canım kadar sevdiğim bir insandır. Çok da özledim. Ama benim kendi hakkım kendi hakkımdır. Benim kendi alın terim benim alın terimdir.
Ben doğduğumda benim babam Aksaray’da yaptığı inşaata yürüyerek gidip gelen bir insandır. Bana da hayatı çalışarak kazanmayı öğretmiştir.
Ben Libya çöllerinde 7 yıl çalıştım. Orada kazandığım para ile Star’ı kurdum. 1983-1988-1989.
Soru: Babanız bulunduğu yerlerden Türkiye’de yaşananları izliyor mudur? İnternetten takip ediyor mudur?
Babam computer kullanmayı bilmez. Babam faks kullanır. Kardeşim bilir.
Soru: Babanız şu an internete girip Türkiye izliyorlar mıdır?
Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilmiyorum. Bilsem de söyleyecek değilim. Bu benim kanuni hakkım. Susma hakkım var.
Soru: Babanızı özlediğinizi söylüyorsunuz. Şu an ona dön der misiniz?
Sippelhafftung’u dünya üzerinde ikinci uygulayan bir iktidarın olduğu ülkeye ben olsam dönmezdim.(Kameralara dönen Cem Uzan) Baba seni çok özledim
Soru: Keşke o çöllerde kalsaydım diyor musunuz?
O dönem orada yaşadım. Orada iyi para kazandım.
Soru: Ruhen bir çöllük hissediyor musunuz? Kalp rahatsızlıkları, ağladınız? İnsani bir soru sordum
İnsan acı duyduğunda ağlar. Çok acı duymadım. İsyan duydum. Ağlamadım gözlerim doldu. Suudi Arabistan’ın çöllerinden yola çıkarak Türkiye’nin en büyük şirketlerini kurdum. Çok yakında daha zengin olacağım. Kazanacağım tazminatlardan zengin olacağım. Ben babamdan daha zengin olacağım.
ÇEAŞ ve KEPEZ çalışıp para üretiyor. Bu para şu an devletin kasasında. Devlet bunu iade ederken kazandığı para ile iade etmeli. ÇEAŞ ve KEPEZ’in 1 milyar doları devletin kasasında. Bu parayı hisselerine dağıtmalı.
Ben çalıştığım müesseselerde gazetecilere müdahale etmedim. Ancak Doğan Grubu’nda bu böyle değildir.
Daha çok şey yaşanacak. O kadar kolay değil böyle şeyler. Şu an Meclis toplanabilir sizi tarif eder ve sizin gazetecilik yapmanızı engelleyebilirim.
Ben hiçbir zaman gazeteme manşet attırmadım. Gazeteme hiç karışmadım. Ben hiçbir zaman ne yazmaları gerektiğini söyledim. Onlar üzerilerine düşeni yapmalıydı.
40 gün küfrettiler, hakaret ettiler.
Soru: Siz gazetenize “Siz ne biçim gazetecisiniz, bunlara nasıl müsaade ediyorsunuz?” dediniz mi?
40 gün saldırdılar. O zaman müdahale ettim. ‘Karşılık vermeyin’ dedim. Aydın Doğan’la Bodrum’daki evinde buluştum. Ne istiyorsun dedim. Şirketime yüzde 25’le ortak ol dedi. Hatırlamıyorum 25 milyon mu, 50 milyon dolar istedi.
Orada kimse yoktu. Bu konuşmanın bant kaydı var. Bu kaset Şişli Başsavcılığı’nda. Aydın Doğan’a bunu dinlettiler.
TSK’nın iş hayatına müdahalesi olmaz. Onların konudaki hareket ettikleri yönündeki sözler yanlıştır.
Soru: Babanızı özlediğiniz söylemiştiniz.,
Babama Türkiye’ye dön diyebilecek durumda değilim. Babamın, onu bu duruma düşürenlerin eline düşmesini istemedim.
Babam şundan şundan yargılanıyor. Aynısı neden Toprak Grubu’na yapılmıyor? Neden Karamehmet’e yapılmıyor? Hangi bankaya o grubun en kârlı şirketi yok edildi de o banka battı. ÇEAŞ ve Kepez 2002 yılı sonrasında vergi sonrası kârını 300 milyon dolara açıkladı. Kemal Bey şahsi olarak vergi rekortmeniydi. Bir gecede yok ediliyordu.
Osmaniye’ye yolunuz düşerse Berke Barajı’ı bir görün. Bir insan olarak görün. Orada 7 sene gece gündüz o eseri ülkesine kazandırmış bir insan. Bir lira hazine garantisi var mı? Hazine teşfiği var mı? Bir gece kalkıyorsun ki barajlar yok.
3 Kasım seçimlerinden sonra beklediğimin altında bir oy almıştım. Devam etmeli miydim, etmemeli miydim? O zaman Pamukova’daki şirketi gittim.
O zaman şunu söyledim: 2,5 milyon insan Doğan Grubunun tüm haberlerine karşın sana oy verdi.
Siyasi linçe bir örnek vermek istiyorum. Siyasi partiler Hazine yardımı alır. Ancak Hazine yardımı engellendi. Anayasa Mahkemesi uygulamayı durdurdu parayı geç aldık.
Motorola davaları bitti. Türkiye’de bir alacak davasında örneğinden birinden alacağınız olduğu zaman alacağı tahsil etmek için teminat vermeniz gerek. Karşınızda çok güçlü bir şirket var. Maçı deplasmanda oynuyorsunuz.
Benim can güvenliğim tehlikeye atıyorlar. Zırhlı bir Mercedes’im vardı onu şimdi TMSF başkanı kullanıyor. Onun hikayesini anlatayım.
Şirkete el koydukları zaman araçları götüreceklerini söylediler. O zaman arkadaşlarımız zırhlı Mercedes alıp götürerek can güvenliğini azaltıyorsunuz dediler.
O zaman telefon konuşmaları yaptılar. Kimle yaptılar bilmiyorum. Ben zırhlı Mercedes’i kullanmaya devam ettim. Ta ki Ağustos ayına kadar. Bir düğüne gitmiştim. Ertesi gün gazete manşetlerinde ‘Saltanat devam ediyor’
Daha sonra Mali Şube geldi. İnsanın eli ayağı çözülüyor. O araç özel bir araç. Sonradan zırhlanmadı. O aracı benim şöforüm götürdü.
Birkaç gün sonra TMSF Başkanı Ahmet Ertürk ‘Mercedes’i kamuoyu baskısı ile geri almak zorunda kaldık’ dedi. Ona ‘Sizin de avukatlarınız var bizim de avukatlarımız var. Açardınız telefonu biz sana arabayı getirirdik’ dedim.
“Tahsilata yapmaya çalışıyorsunuz ancak bu aracı 260 milyara satışa çıkarıyorsunuz. Bu araç 1 milyon euro“ dedim. O da “1 milyon euro’luk” araç olur mu?” dedi. Ben “Açın Mercedes’e” sorun dedim. Onun üzerine satıştan çektiler ve Ahmet Bey kendisi kullanmaya çalışıyor.
Soru: Bakacak Köyü’ne baskın için mi gittiniz?
Burada Cem Uzan ve Hakan Uzan’a ait yazıyor. Zilliyetli. Tapusu yoktur. Kullanımı bize ait. 7-8 senedir bizim kullanımımızda. Meşhur ve maruf olan ispata gerekmez. Napolyon yaşadı mı, yaşamadı mının? tartışması olmaz. Pamukova’daki su tesisatından, Endüstri Meslek okuluna, yollarından Pamukova tren kazasında hükümetin açıklama yaptığı kültür merkezini benim kardeşim yaptırdı. Pamukova’ya gittiğinizde sorsanız “Bu kimin çiftliği?” diye herkes Uzan’ın çiftliği der.
Size haciz geldiği zaman elbisenizi, ayakkabınızı, gözlüğünüzü alamaz. Meslek sahibi iseniz terzi iseniz dikiş makineninizi alamaz.
Bir konuta girmenizi engelleyemez. Star TV’ye girmemi engelleyebilirler ama hukuken benim oraya girmem gerekir.
Sahibi giremez diye bir şey yok. Her tarafını üstünü altını aradılar. Ben de bayramımı orada geçirmek istiyordum. Sorun çıkabileceğini biliyordum. Sorun çıkmayacağını bilsem eşim ve çocuklarımla giderdim. El konsa da orası benim mülkümdür. Benim üstümde ruhsatlı bir tabancam vardı. Sadece oraya giderken silah taşıdım. Normalde silah kullanmam.
Soru: Ancak silahla gitmeniz baskına gider gibi. Benim de ruhsatlı silahım var. Neden silah alma ihtiyacı duydunuz? Çatışmaya mı gidiyorsunuz?
Pamukova’ya normal şartlarda da gittiğimde kırsal alanda yanımda bir silah bulundururum. Kötü bir atıcıyım. Ne olur ne olmaz diye götürürüm. Benim 3 tane toplam silahım vardı. Onları aldılar.
Devletin amacı tahsilat yapmak değil. Amaç üzüm yemek mi, bağcıyı mı dövmek?
Orada kapıya geldiğimizde şoför uzaktan kumandanın düğmesine bastığında kapı açıldı. Biz de içeri girdik.
“Bu adamı çıkar bir kılıf bul” dendi. “Kendine ait olan bir hakkı kendi başınıza almanız”. Yani sizin bana 500 lira borcunuz var. Bunu ben sizden alıyorum. Ancak darp kullanmadan. Bana avukatlar böyle anlattı.
Beni oradaki korumalar konuk etti. Arkadaşlar beni karşıladı. Yanımda 2 avukatım vardı. Aynı zamanda arkadaşımdı. Ben bir yerde duvar yıkmadım. O duvarı yıkan ve yıktığı iddia edilen TMSF yetkilisi hakkında suç duyurusunda bulundum. O duvar ben yıkmadım. Yer altı yer üstü 3 gün boyunca aranması diye bir karar var. 3 gün boyunca kazmadıkları yer kalmadı. Ertesi sabah uyandırıldık. Jandarma çiftliği çevirdi. Girişi kapadı. Bir arama kararı ile çiftliği terk etmeniz isteniyor, ifade vermeniz isteniyor denildi.
Aşağı indim. Jandarma’ya ‘kapıda değil yukarıda’ bekleyin dedim.
Kendi şahsi kıyafetlerimi bırakmak istemedim. Türkiye’de neler olacağı belli olmaz. Onları aşağı indirdim. Geri çiftliğe döneceğim belli değil.
Savcı kendinize, eşinize, çocuklarınıza ait eşyaları alabilirsiniz dedi. ben bunları alırken jandarma oradaydı.
Soru: Kameralarla ilgili ne diyeceksiniz?
Dünyanın her yerinde bu tür yatlarda kameralar olacaktır. Vatan Gazetesi benim itibar ettiğim bir gazete değildir.
Çiftlikteki yatak odasında seyis mi yattı ben nereden bileyim.
Gizli kameraların tahsilatla ne alakası var. Benim özel fotoğraflarımın tahsilatla ne alakası var. Bu fotoğraflar kimin tarafından verildi. Bir kamu görevlisi olabilirsiniz. Yaptığınız işle ilgili suç duyurusunda bulunduğunuz zaman amirinizden yazılı izin almanız gerek. Sizin kamu görelisi olmanız yasayı çiğnemeniz hakkını vermez.
Bu insanları karlamaya yönelik olaraktan yapılan bir şey. Ben özel hayatında çok sınırlı insanlar görüşen bir insanım. Benim özel hayatımda görüştüğüm evimde gelip kalanlar 20-25 senelik insanlardır. Ben evimde bakan ağırlayan falan filan ağırlayan birisi değilimdir. Benim özel hayatım kapalıdır. Hepsi 20-25 senelik arkadaşlarımdır. Bu Doğan Grubu haberciliğidir.
Çiftlikteki kameralar kardeşimin bilgisayarına bağlı. Çiftliğin denetimi ondadır. Bu çiftlikte 20-25 senelik arkadaşlarım kaldı.
Soru: Gizli kameraların olduğu odada arkadaşlarınızı yatırmak etik mi?
O odada yatan insanlar o kameranın kapatıldığını biliyordu. Kameralar bilgisayardan kapatıldı. Kameralar aile fertlerinden birisi veya arkadaşlarımız girdiği zaman kapatılır. Bunların hiç birinin kaydı yoktur.
Tuvaletlerde tahlille ilgili bir cihaz yoktur. Star TV’de de kameralar vardı. Benim belli yerlerde kurulanlardan bilgim vardı.
Soru: TMSF görevlilerini o kameralardan takip ettiniz mi?
Hayır etmedim.
Soru: İsteseniz takip ederdiniz?
Belki takip edemezdim. El konulduğu zaman benim evle ofis arasında bir hattım vardı. İlk kestikleri o oldu. İlk kestikleri ilk kapattıkları o oldu.
Kameralar kardeşimin denetimindeydi. Ben son 1.5 senede yoktum. Kardeşim şirketi yönetiyordu. Bir ülkede mal sahibi binasına ister gizli ister açık kamera koyar. Bu yasak değildir. Yurtdışındaki tüm şirketlerde vardır. Belli şirketlerde fotokopi makineleri bile kartla çalışır. İçeriden belge çıkarılmasın diye.
Soru: TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’e silah gösterme olayı oldu mu?
Kesinlikle ve kesinlikle olmadı. Kendisi ve yetkilileri ile bu haber çıktıktan sonra konuştum. Bunun zabıt tutulmasını istedim. ‘Gazetelerde çıkıyor’ dedi. ‘Neden tekzip etmiyorsunuz?’ dedim, hiçbir şey demedi. Ben TMSF binasına asla silahla gitmedim. Böyle bir olay olmasın diye korumalarıma bile silahlarını bırakmalarını söylerim.
Bu son önerimde belli bir miktar nakit ödemeyi kabul ettim. Anlaşmada onlara 200 milyon dolar ödemeyi teklif ettik. 200 milyon dolar peşin ödenecek geri kalan kısmı taksitlendirilecek. Yalnız, dedim ‘Şu kanaate kapılmayın. Benim 200 milyon dolarım yok. Bu anlaşma tüm detaylarıyla hazırlanacak, imzalanacak. Bana 60 gün süre verilecek. Parayı bulunca anlaşma yürürlüğe girecek.’
En son yaptığım teklif buydu. Cevap bekliyorum.
O yat bir bayancı şirkete aittir. Ruhsatı kaydı Karipler’de bir adaya kayıtlıdır. Satışı zor.
Soru: Yatlarınızı, helikopterinizi ve şaraplarınız hep aynı avukat aldı. Onun sizin adınıza mal aldığı söyleniyor?
Ali Yağız Dağlı galiba. Kendisini birkaç belki görmüşümdür. Ancak hiç bir zaman iş yapmadım. Onları alanlarla ilgili araştırmam var. Şaraplarla ilgili bazı fikirlerim var.
Soru: Star’ın satışı için ne düşünüyorsunuz?
Benim gelecekte yapacağım hukuki stratejiler hakkında bilgi istemeyin. Herhalde ne yapacağımı açıklamayacağım. Bekleyin görürsünüz.
Soru: Askerlik durumunuz, ne zaman askere gideceksiniz?
Benim davam var. Sonucu daha belli değil. Ben davayı kazanacağıma inanıyorum. Ben askerliğimi yüzde 100 doğru olarak yaptım. Ben 2 ay dövizle askerlik yaptım.
Bana ‘Suudi Arabistan’da sen çalışmamışsın, orada 10 günlük bulunma izniyle bedelli askerlik yapmışsın’ diyorlar. 10 günlük çalışma izni ile komutanın oğlu değil, cumhurbaşkanı oğlu olsan buna izin vermezler. Böyle bir torpil yaptırılmaz. Bana konsolosluk belgelerin tamam diyor. Sonra ASAL tamam diyor. 98 senesinde basında belli kişilerle ilgili haberler çıktı. Milli Savunma Bakanlığı bir araştırma yapıyor ve bir açıklama yapıyor. O kişiler arasında benim de adım geçiyor.
Benim askerlik evraklarımın 27 sayfası eksik. Benim yurtdışında olduğumu gösteren belgeler yok. Bilgi edinme kanunundan faydalanarak belgelere baktık. Devlet 90 yılından sonra kayıt tutmaya başladı. Suudi Arabistan’dan kayıtları getirdim. Arabistan’da yabancıların kayıtlarını tutmakla görevli özel şirket var. Bu şirket benim Suudi Arabistan’da 83-85 arasında çalıştığımı askerlik sonrasında da burada çalıştığımı söylüyor.
Telsim’de bazı kartların çalındığı ortaya çıktı. Bu kişiler yakalandı. Bu kişilerin bazıları hala yargılanıyor. Bir taraftan orası basılıyor, bir taraftan orası basılmaya çalışıyor. Bazıları malları kaçırmaya çalışıyor. Ben de malın bir kısmını nereye koyacağını düşünüyordum. Bunu çalanlar oldu. Malın sahibi bensem istediğim yere koyarım.
2007 Kasım’ından önce bir seçim olacağını sanmıyorum. Ben de o duyguyu uyandıracak bir his yok.
Soru: Güçlü olduğunuz dönemde iflasını istediğiniz. Bazı iddialara göre ele geçirmeye çalıştığınız bir gazeteye şimdi ihtiyaç duymanız, sesini duyuracak bir insan olarak ilginç bir tesadüf değil mi?
O günkü dönemde Cumhuriyet Gazetesi’nin İmar Bankası’na borcu vardı. Bankaların verdikleri kredileri takip etmesi gereklidir. Kemal Uzan’dan bahsediyorsunuz. Benim İmar Bankası ile alakam yok. Cumhuriyet Gazetesi ile bizim geçmişte bir sorunumuz olmamıştır.