Minibüste okuldan eve dönerken önce tecavüz edilmeye çalışılan, sonra öldürülen ve bedeni yakılan Özgecan Aslan üç gündür Türkiye'nin gündeminde. Ülkenin her yerinde farklı kesimler eylemler yapıyor, sosyal medyada hala bu cinayet tartışılıyor.
Abone olMinibüste okuldan eve dönerken önce tecavüz edilmeye çalışılan, sonra öldürülen ve bedeni yakılan Özgecan Aslan üç gündür Türkiye'nin gündeminde. Ülkenin her yerinde farklı kesimler eylemler yapıyor, sosyal medyada hala bu cinayet tartışılıyor.
Fakat bu kez sosyal medya cinayetin lanetlenmesi, kadın cinayetlerine, erkek şiddetine ve tacize öfkenin yanı sıra başka bir "eyleme" de sahne oldu. Kadınlar dünden beri #sendeanlat etiketi altında başlarına gelen taciz olaylarını, gündelik hayatlarına sinmiş korkuları paylaşıyorlar.
Şu ana kadar yaklaşık 700 bin tweet atıldı bu etiket kullanılarak.
Bu Türkiye'de bugüne kadar neredeyse bir ilk. Peki kadınlar bunu neden şimdi anlatıyor?
Yaşadıkları, pek çoğu travmatik deneyimi anlatmalarının nasıl bir işlevi var ve en önemlisi sağlıklı mı?
Bu soruyu önce bir psikoloğa sordum. Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı gönüllüsü uzman psikolog Feride Yıldırım, bu paylaşımları "sanal destek terapi grubu" olarak adlandırıyor ve kadınları güçlendiren bir tarafı olduğunu söylüyor.
BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan Yıldırım, "Kadınlar için sağaltıcı bir araç. Konuyu gündeme getiriyor, farkındalığı arttırıyor, dikkat çekiyor. Farkında olmayan kimse yok ama bir şey yapan az. Hem de kadınlarda ben yalnız değilim, birlikteyiz, beraber hareket edebilme, güç duygusu yaratıyor. Bu paylaşımların kadınları güçlendiren bir tarafı var. Paylaşan kadınlar arasında birlik ve dayanışma duygusu oluşturduğu muhakkak. Bir çeşit sanal destek terapi grubu gibi" diyor.
'O minibüste ben de olabilirdim'
Peki neden bugün gündeme geldi bu paylaşımlar? Yıldırım, olayın hem oluş biçiminin, hem de "O ben de olabilirdim" duygusu yaratan bir etkisinin olduğunu söylüyor.
Kadınların bu tür durumlarda "Yo o ben olmazdım, çünkü ben kendimi o duruma sokmazdım" gibi çıkış yolları yaratabileceğini söyleyen Yıldırım, bunları şöyle sıralıyor:
"Bazı olaylarda 'Ben içmezdim, ben zaten öyle giyinmezdim, ben zaten erkek arkadaşımla olmazdım' gibi şeyler söylenebiliyor ama burada herkes, 'O gün o minibüste ben de olabilirdim' diyor" dedi.
Yıldırım, taciz edilen kadar edenin de, yani erkeklerin de konuşması ve anlatması gerektiğini düşünüyor.
'Canavar olduğu için değil'
Ege Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanı Solmaz Zelyüt da, "#sendeanlat etiketini çok önemsiyorum ve bunun biz kadınlar arasında bir dayanışma hissi uyandırmasının yanı sıra erkeklere kendi 'erkeklik'lerinin arızalarıyla yüzleşmesine imkanı vermesi ümidini besliyorum" diyor.
Burada yazılanların, "Aslında her nerede yaşıyor olursa olsunlar ve her ne yapıyor olursa olsunlar kadınların aynı korku ve endişelerle dolu olmalarını haklı çıkaran anlatılar bunlar" diye ekliyor.
Mor Çatı'dan Açelya Uçan da benzer bir duruma dikkat çekiyor ve "Hiçbir erkeğin kendini dışında tutamayacağı, hiçbir kadının da ben yaşamam demeyeceği bir durum bu" diyor.
#Sendeanlat etiketiyle kadınların, aslında hayatlarını nasıl tacizi içselleştirerek yaşayıp gittiklerini anlatmak istediklerini söylüyor.
"Bunu çok önemli ve değerli buluyorum" diyen Uçan, "Çünkü anlatılanlarla bunun münferit olmadığını anlatmış oluyoruz. Bunu yapan adamlar canavar oldukları için değil, erkek oldukları için, kendisine hak gördüğü için yapıyor" diyor.
Peki bundan sonra ne yapılmalı? Uçan, kadınların yargı süreçlerinde yaşadıklarından örnekler aktarıyor ve bununla ilgili başka bir mekanizmaya başvurmalarının önünü açabileceğini ümit ediyor.
Kendi deneyimlerinden yola çıkarak anlatılanların buzdağının görünen kısmı olduğunu belirten Uçan, "Belki sosyal medyada dile getiremiyorlar tecavüzü ama yargıya başvurmalarının önünü açar, belki bu yargının kararlarını etkileyecek bir şeye dönüşür" diyor.