BIST 8.916
DOLAR 34,33
EURO 37,37
ALTIN 3.047,74

Sen misin Erdoğan'ı seven!...

Bu ülkede herkesi, ama herkesi sevebilirsiniz. Öcalan'ı, darbeci Sisi'yi, katliamcı Esed'i darbeci paşaları, darbeye çanak tutan holding sahiplerini, ve daha nicelerini.. Ama Recep Tayyip Erdoğan'ı sevemezsiniz.

Bu ülkede herşeyi, ama herşeyi savunabilirsiniz. Ensesti, ahlaksızlığı, namussuzluğu ve hatta terörü göğsünüzü gere gere savunabilirsiniz. Ama başörtüsünü ve başörtülülerin eğitim hakkını savunamazsınız.

Bu ülkede herkesi, ama herkesi sevebilirsiniz. Öcalan'ı, darbeci Sisi'yi, katliamcı Esed'i darbeci paşaları, darbeye çanak tutan holding sahiplerini, gazetecileri ve 200 TL karşılığında ayaklanan vandalları ve daha nicelerini.. Ama Recep Tayyip Erdoğan'ı sevemezsiniz.

Bu ülkede her partiye oy verebilir, oy verdiğinizi de göğsünüzü gere gere söyleyebilirsiniz. Darbe ve ayaklanmaların koşulsuz destekçisi CHP'yi, PKK'nın emir eri görevini yürüten BDP'yi, Perinçek'in İşçi Partisi'ni, MHP'yi, ÖDP'yi ve daha aklınıza hangisi gelirse.. Ama AK Parti'ye oy veremez, verdiyseniz de söyleyemezsiniz.

Bunları yapıyorsanız hainsiniz ve bu hainliğin bir cezası vardır. Kimi "Kömürcü, makarnacı, Bidon kafalı, göbeğini kaşıyan adam, koyun sürüsü" diyerek psikolojik işkencelerden geçirir, kimi ise işkenceyi bizzat fiziki olarak uygular.

Bu fiziki işkenceye maruz kalanlardan biri de Nedret Gökçe... Nedret Nine tam 75 yaşında...  Önceki gün evinden çıktığında sonu tüyler ürperten bir yolculuğa çıkacağından habersizdi.

Hemen kapısının önünden geçen bir taksiye bindi ve gideceği adresi söyledi. Yolculuk daha başlarken ters giden birşeyler olduğu belliydi. Sürücü koltuğundaki adam radyoda haberleri dinliyordu ve o sırada Fethullah Gülen ile ilgili bir haber yayındaydı.

Sürücü dikiz aynasından bakarak, "Bu adamı seviyor musun? Ne düşünüyorsun bunun hakkında?" diye sordu. Nedret nine ansızın gelen bu soruyu, "Seviyorum evladım bana bir zararı yok" diye geçiştirdi. 

Biraz sonra haberlerde bu kez Başbakan Erdoğan hakkında bir haber çıktı. Sürücü bir kez daha dikiz aynasından bakarak, bu kez daha nezaketsiz bir şekilde "Sen şimdi bunu da seversin!" diye sordu. Tavırlarında, tuzağı kurup avını bekleyen bir avcının kurnazlığı vardı. Nedret nine bir kez daha aynı cevabı verdi: "Ülkeye hizmet ediyor. Seviyorum niye sevmeyeyim. Allah ondan razı olsun..."

Bu istenmeyen cevap biraz sonra yaşlı kadının hayatında kavrayamayacağı kadar büyük, onaramayacağı kadar derin yaralar açacaktı.

Direksiyondaki insan kılıklı adam bir anda çileden çıkıp "Bu o.. pu çocuğunun nesini seviyorsun. Ülkeyi ne hale getirdi" diyerek ağzına gelen galiz küfürleri sıralamaya başladı. Yaşlı kadın kısa bir süre dili tutulmuş gibi öylece izledi. Bu şoktan yararlanan mahluk, işi o kadar ilerletti ki, ağzını her açtığında dudaklarının arasında iğrenç bir küfür savruluyordu.

Erdoğan'ı ve Fethullah Gülen'i geçip bu kez yaşlı kadına kağıda kaleme gelmez, yakası açılmamış küfürler savurmaya başladı. Beti benzi solan kadın çaresizlik içinde sadece, "Seni polise şikayet ederim. Beni burada indir" demekle yetindi.

Gelen cevap kan donduracak cinstendi:

"Seni indireceğim. Öyle bir indireceğim ki, asla unutmayacaksın!"

Olanlar karşısında yaşlı kadının yüzü adeta kireç kesmişti. İtiraz etmesine fırsat dahi verilmeden araba kuytu bir sokağa girdi ve sağa çekip parketti.

Dakikaların yıl olduğu, korkunç işkencenin başladığı da anlar başlamak üzereydi. Sürücü, oturduğu koltukta ters dönerek yüzünü arkaya döndü ve sarkarak arka koltuktaki cılız, çelimsiz bedenin sahibine gözünü kan bürümüşcesine yumruklar savurmaya başladı.

Yaşlı kadın, kıstırıldığı arka koltukta gözü dönmüş bir şehir korsanının yaşattığı işkenceyi tüm dehşeti, bütün acısıyla yaşıyor ve civardaki esnaf olanları sadece ama sadece izliyor, bu vahşete aile kavgası olduğu gerekçesiyle müdahale etmiyordu.

"Sen Tayyip Erdoğan'ı seversin ha?.." sözleri eşliğinde atılan her bir yumruğu bir diğeri izleyordu. Ta ki suratı kanlar içinde kalıncaya kadar. Nedret ninenin yapabildiği tek şey dermansız bir fısıltıyla "Yapma, vurma!" demek oldu. Yüzünü koruyacak mecali bile yoktu ve yumruklardan kaçamayacak kadar bitkin düşmüştü.

Arabadan atıldığında kendinde değildi. Biraz önce kendisini izleyen esnaf tarafından apar topar hastaneye kaldırıldı. Kuyruğunun yarısını kapanda bırakmış fare gibi kaçan sürücünün kullandığı arabanın plakası alındı ve polise bildirildi. Bu aşağılık yaratık gözaltına alındı ama ifade verdikten sonra serbest bırakıldı.

Serbest bırakıldı çünkü Nedret nineyi öldürmeyi başaramadı. Siz bu satırları okurken belki de İstanbul'un bir ilçesinde polisle çatışıyor.

Neden?

Tayyip Erdoğan diktatör ya ondan!

Biz bu hastalıklı zihniyeti 1 Haziran tarihinden beri meydanlarda görüyor, izliyoruz.

Uzunca zamandır "Eylül ayı eylem ayı" diyorduk. İşte yeniden azdılar. Amaçları diktatörü devirmek! Kara lordların paralı askerleri olarak diktatörü devirirken diktatörlük nasıl yapılır dersleri veriyorlar milyonlara. TV başında maç seyredip çekirdek çitleyenlerin kendilerini enayi yerine koyduklarının bile farkında değiller.

Dün Hatay'da polise kiremit atmaya çalışırken düşen Ahmet Atakan'ın Facebook ve twitter sayfasını inceleme şansı buldum. Mısır'da keskin nişancıların kurşunuyla kırılıp yere düşen Esma için, "B.k çuvalı gibi yere yığıldı" diyerek kahkahalar atmış. "Kahraman Esad seni seviyoruz" diyerek katledilen 100 binin üzerindeki masuma acımadığını yazmış.

Boşuna dememişler, "Kimse yaşattığını yaşamadan bu dünyadan ayrılmaz" diye...

"Bu ülkenin gençleri ölüyor" diye yas tutuyorsunuz ya hani... Haydi şimdi bize şu soruların cevaplarını verin minik diktatörler!

Mısır ve Suriye'deki ölümlere sevinen, ölen Esma'nın arkasından, "Acaba bakire mi gitti?" diyerek dalga geçen, Türkiye'de asker ve polisle çatışırken çatıdan düşüp can veren Ahmet Atakan için ağlayalım mı?

Gücünü ve kudretini yaşlı bir kadının üzerinde deneyen mahluk yarın birgün bir eylemde polisle çatışırken öldürülürse, üzülelim mi?

Cevap mı istiyorsunuz?

Emin olun şu haksızlıklarınıza maruz kalan masum halk sizden fazla üzülüyor, ağlıyor.

En azından hiç kimse sizin kadar Ethem Sarısülük'ün, Ali İsmail Korkmaz'ın,  Ahmet Atakan'ın ve diğerlerinin ölmesine sevinmiyor.