Sen Atatürk'e saygı göstermezsen...
Bizi biz yapan, bizi bir yapan değerler, adına siyasetçi dediğimiz kasapların keskin dilleri arasında ha babam de babam rendelenip duruyor.
Bizi biz yapan, bir yapan değerler, adına siyasetçi
dediğimiz kasapların keskin dilleri arasında rendelenip duruyor.
.
Hele şu tartıştığımız meselelere bakın!
Bir yandan "çözüm süreci", öte yandan
"Milli içkimiz ayrandır" tartışması, beri yandan
"Atatürk olmasa sen kimin kaçıncı karısı
olacaktın" tartışmaları...
Gülsen ayıp, ağlasan komik..
Dağdakiyle barışı sağlayalım derken biz birbirimize düştük. Artık
resmen çatışır hale geldik bu aptalca meseleler yüzünden.
Daha dün birbirine çaya giden, maç muhabbeti yapan, tavla atan
dostlar düşman oldu. Birbirinden alışveriş yapan esnaf kanlı
bıçaklı artık.
Etrafını saran ayak takımı onları pışpışlayıp yüreklendirdikçe,
alkışlayıp cesaretlendirdikçe, milli ve manevi değerler
politikacılar tarafından merhametsizce ayaklar altına alınıyor,
eziliyor, tuz-buz ediliyor.
Öyle bir kirli savaş ki, 72 milyon çınlayan kılıçların, atılan
zehirli okların varacağı menzilin dışına çıkmak istese de
çıkamıyor, hedef olmaktan kaçamıyor.
Halimize bakar mısınız?
Eskiden sirklere giderdik maymun izlemek çin.
Şimdi dönüp Meclis'e bakmak yetiyor.
Her halleriyle derin muhabbeti ve hürmeti hakettiğini belgeleyen
saygıdeğer vekilleri tenzih ederek yazıyorum.
Adam kelimesindeki hiçbir harfi haketmeyen, Türkiye'nin siyaseten
en kutsal mekanına, yani Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne kara bir
leke gibi düşen o kara suretten bahsediyorum.
Tamamen kasti bir tahrik amacıyla bir kadın bakanı hedef alıp,
"Atatürk olmasaydı sen bilmem hangi adamın koynundaki
kaçıncı kadın olurdun" diyen yüreği vesvese dolu zattan
bahsediyorum.
Tatile giden evladının kendisine emanet ettiği mahreminde,
"Gayri resmi olarak yetiştirdiği çiçekleri" gece
yarısı suladığını unuttuğumuzu sanan birinin, Meclis çatısı altında
Atatürk adı üzerinden diğer vekillere namus satmaya çalışması ne
kadar mide bulandırıcı bir durumsa, bazı zavallıların o çiçek
sulayıcıyı alkışlaması da o kadar tiksindiricidir.
O kadar aşağılıkça bir açıklama ki...
Bu açıklamanın hedefi sadece Osmanlı ve haremler değil.
İslam Dini 'nin ve dolayısıyla o dinin peygamberi olan Hazreti
Muhammed'in hedef alındığını kafatasının içinde zerre beyin taşıyan
herkes çok iyi biliyor.
Kendi partisi içindeki seks skandallarına, kadınların Roma
dönemindeki gibi birer seks kölesi niyetine kullanıldığına bakmadan
etrafına pislik saçarcasına konuşan birini ciddiye alsak olmuyor,
lanetleyip geçsek yetmiyor.
Ama...
Daha önce de söyledim, şimdi yeri gelmişten bir kere daha
söyleyeyim.
Eğer bu ülkede inanca, kutsallara ve atalara yapılan bir
saldırı var ise, yapan kadar yaptırana da bakmak
gerek.
Düşünün ki..
Bu ülkede bir yandan T.C tabelaları kaldırılıp asılırken...
Bu ülkede bölünme korkusu her zihni meşgul ediyor, her yüreğe korku
olarak düşüyorken...
Bu ülkede çüzüm süreci gibi çok önemli bir sorun şeffaf bir şekilde
yürütülmüyorken...
Halkı bilgilendirme amaçlı tek bir söz edilmiyorken...
Hükümet üyeleri ölüm sessizliğindeyken, masanın öteki tarafında
oturan Öcalan ve Karayılan alay eder gibi açıklamalarla barışı
gönülden isteyenlere yenilmişlik hissi veriyorken...
Başbakan bu olaylar sanki başka bir ülkede yaşanıyormuş gibi alaycı
bir tavırla, "Bizim milli içeceğimiz ayrandır. Dönün
Atatürk zamanına bakın. Atatürk Orman Çiftliği'nde çocuklara bira
içirildiğini göreceksiniz." diyorsa...
Sokaktaki adam bunları duyunca, "Yahu ülke yangın yeri ve
başbakan bu durumda bile bu ülkenin kurucusuna kin ve nefret
kusuyor" diye algılıyor meseleyi..
Etkiye tepki geliyor ardı sıra..
Sen Atatürk'ü hedef alıyorsan o Hazreti Muhammed'i, sen laikliği
hedef alıyorsan o İslam Dini'ni, sen Anayasa'yı hedef alıyorsan o
Kur-an'ı hedef alıyor.
Sen 19 Mayıs'ı hedef aldıkça o "Ramazan ayı"na,
sen 23 Nisan'ı hedef aldıkça o "Kutlu Doğum
Haftası"na, sen Cumhuriyet Bayramı'nı hedef aldıkça o
"Kurban Bayramı"na sövüp duruyor.
"Hedef alma" sözü belki çok ağır kaçmış olabilir.
Ama sokaktaki insan yaptıklarını böyle algılıyorsa, dönüp kendini
sorgulayacaksın.
"Atatürk alkolikti ve çocuklara bile alkol
içiriyordu" şeklinde anlaşılacak bir söz söylersen,
karşında duran Allah'ın kendi haline bırakıp vazgeçtiği yaratık
salyalarını akıta akıta, "Senin inandığın peygamber de
sübyancıydı. Çocukları eş olarak seçiyordu" diye
havlıyorsa, dönüp suçu kendinde arayacaksın.
Çünkü onun Rezsul'ü Zişan'a böyle aşağılıkça, böyle izansız bir
şekilde hakeret etmesine vesile olan sensin. "Benim
değerlerime küfredersen senin mukaddeslerine hakaret
ederim" diyen birine aleni bir şekilde imkan
veriyorsun.
Saygı bekliyorsan, saygı göstereceksin.
30 yıldır süren bir savaş sona yaklaşırken, yeni çatışma cepheleri
açacak sözlerden uzak kalacak biri varsa, o da Başbakan'ın ta
kendisidir.
Senin ecdat diye baş tacı ettiğin ataların, "Elin kapısını
döversen parmakla, senin kapını döverler tokmakla.."
demiş.
Sen onların öğüdüne saygı göstermezsen başkalarının saygı
göstermesini nasıl ve hangi hakla bekleyeceksin.