Sen affet ki Allah da affetsin!
Siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz. Siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz!
Reis Bey vardır, bilir misiniz?
Necip Fazıl Kısakürek'in aynı adlı eserinden tiyatro ve filme uyarlanmış meşhur Reis Bey...
İzlemediyseniz, izlemenizi tavsiye ederim.
Sert bir adamdır Reis Bey. filmin başında, kendisi tarafından yargılanan oğlu için ayaklarına kapanıp, onun suçsuz olduğunu anlatmaya çalışan yaşlı bir kadın hıçkıra hıçkıra ağlarken, ona sertçe, “Gözyaşı suçun rengini soldurmaz! Götürün şunu!” diyebilecek kadar taşlaşmış bir yürek taşır.
Ve kaldığı otelde hasta bir kadının ağlama sesine sinirlenen
Reis Bey, kapıya çıkıp onları polis çağırmakla tehdit eder. Ağlayan
kadıncağızın babası, kendinden merhamet istediğinde, ona,
“Ne kelimeler, ne duygular var öğretemiyoruz da, sıra
merhamete geldi mi herkes bülbül kesiliyor! Ağızların iğrenç
sakızıdır merhamet, hatta idamlık suçtur!” diyebilecek
kadar acımasız bir hakimdir.
Ve Reis Bey hiç kırılmayacağını sandığı net dünya görüşünün
büsbütün değişmesine neden olup daha sonra pişmanlıklardan
elbiseler dikeceği, kendini Allah'a teslim eden bir dervişe
çevirecek olan tarihi bir idam kararı verir annesini öldürdüğünü
düşündüğü bir gence. Her zaman önyargıyla verdiği kararlar gibi,
merhamet karşıtı radikal tavrı ile verdiği bu idam kararı,
kendisinin, kendi peşin hükümlerinin idamına dönüşür.
Annesini öldürmekle suçladığı, idam kararını verdiği genç, hücresinde infazı beklediği günlerde “Annemi ben öldürmedim! Annemi ben öldürmedim!” diye sayıklamaktadır. Şokta olan mahkumu hücreden dışarıya taşıyan gardiyanlar, aralarında “Yahu kardeşim, bildiğim kadarıyla insan yalan söyler ama yalan sayıklamaz.” diye konuşsalar da Reis Bey'in nazarında bir hüküm içermemektedir, kararını vermiştir bir kere, bütün deliller gencin aleyhindedir ona göre!
Reis Bey'in, gencin katil olduğunu düşünmesinin en büyük nedeni gencin kumar oynaması ve uyuşturucu kullanmasıdır. Peşin hükümle verdiği idam kararı kendi vicdanını her gün idam etmesine neden olacaktır.
İdama mahkum edilen gencin infaza götürülmeden önce Reis Bey’in başında bulunduğu heyetle karşılaştığı o meşhur sahne unutulmayanlar arasına girmeyi başarmıştır. Aralarında şu konuşma geçer:
Reis Bey – “Ölümü metanetle karşılamanız güzel. Sizden yeni bir adam peydahlanmış, duruşmalardaki sanığa benzemiyorsunuz. Yazık! Avrupa’da felsefe tahsili, şu bu derken her şeyde yarım kalmak! Sonra her türlü serserilik, kumar, eroin, nihayet anne katilliği! Ağlanacak hal!”
İdama Mahkum Edilen Genç – “Etmeyin Reis Bey! Siz ağlayamazsınız! Ağlayabilseydiniz, anlayabilirdiniz. Siz merhametten, acıma duygusundan yalnız kötülük doğacağına inanmışsınız. Yerine göre haklısınız. Fakat ondan ne büyük iyilik doğacağını unuttuğunuz için, en büyük hakkı kaybediyorsunuz! Rahmet kaldırılmış sizin kalbinizden! Buz çölünde yol alıyorsunuz!, Reis Bey! Mühürlü kalbinizin açılmasını dilerim.”
Reis Bey bu cümlelerden hiç ama hiç etkilenmez ve infaz gerçekleşir, verdiği kararın doğru olduğuna inan Reis Bey'in tüm yaşantısını derinden sarasacak gerçek, asıl katilin vicdan azabı duyarak suçunu inkar etmesi ile yüreğine bir tokat gibi çarpar! Reis Bey’in kararına balyoz darbesi gibi inen bu gerçek, yüreğinde hiç kırılmayacak sandığı o fay hattını sarsar da sarsar, gerçekleşen deprem yepyeni bir Reis Bey doğurur!
Ve vicdanı tarafından her gün idam sehpasına taşınan yüreği Reis Bey'i gencin mezarının başına götürür. Mezarlıkta, gencin dadısıyla karşılaşır ve aralarında şu konuşma geçer:
Dadı – “Sen burada ha! Ne zamandan beri seni bulmak, yüzüne tükürmek geçiyordu içimden!”
Reis Bey – “Neden tükürmüyorsun? … Geldiğine iyi ettin Dadı., Ben de seni arıyordum.”
Dadı – “Ne yapacaktın!”,
Reis Bey – “Beni affetmeni isteyecektim!”
Dadı – “Eğer ben seni affedersem, yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaz!
Reis Bey – “Yeryüzünde suçu bağışlanmadık insan kalmaması için beni affet!”
Dadı – “Aman Allah’ım! Sen o reis misin!”
Reis Bey – “O adamım ama o reis değilim…”
Dadı – “Yoksa bu da kendini kurtarman için bir numara mı!”
Reis Bey – “Eğer varsa öyle bir numara, öğret de kurtulayım!”
Dadı – “Allah’a başvur! Bende öyle bir kuvvet yok!”
Reis Bey – “Sen affet ki, Allah da affetsin!”
Bu olağanüstü insan hikayesi filmi izlemenizi tavsiye ederim...
Ve Reis Bey, verdiği yanlış idam kararının acısını yüreğinde hissederek şu cümleyi kurar affetmeyenlere; "Herkesi bu hale birbiri getirdi, herkes herkesi affetsin! Başka ne çaremiz olabilir ki..."
***
Bütün kötülükleri yıkmanın tek yolunu biliyorum, biliyoruz aslında...
Bütün nefreti öldürmenin, kalplerdeki kini yerle yeksan etmenin en güçlü silahı affetmek...
Önce kendinden başlayarak, en yakınındakini, en uzağındakini affetmeyi başarabilmek.
Kişisel gelişimin en temel kuralı bu.
Kendinden başlayarak affetmek herkesi...
Şu bir gerçek ki, insanın şu hayatta başına gelen her şey ama her şey kendi isteğiyle olmuştur, akisini iddia edene, bilim bile bu cevabı veriyor artık!
Size yalan söyleyen insanı da, sizi umutlandırıp umutlarınızı suya düşürenleri de, aldatanları da, yakıp yıkanları da, vuranları da, kıranları da siz çektiniz hayatınıza...
Biz çektik.
Öyleyse bu durumdan kendimizi kurtaracak olan yine biziz.
Ve kural bir, önce kendinizi affedeceksiniz!
Ve sonra kinden, nefretten, kötü bütün duygulardan arınıp karşınızdakini affetmeyi bileceksiniz.
Son günlerde yaşananlara bakınca görmüyor muyuz bunu, affetmeyenlerle dolu meydanlar, alanlar, koltuklar...
İçindeki öfkeyi, nefreti, kini kusanlarla dolu dört bir yanımız.
Bir merhamet yangını çıksa, bir vicdan yağmuru yağsa ıslansak diye duadayız bir çoğumuz...
Bir tek kişinin yanan canıyla sızlıyor hücrelerimiz.
Lütfen artık birbirimizi affedelim, biz affedelim ki Allah da
affetsin!