Sabah yazarı Yavuz Semerci, Aydın Doğan'a yeni bir teklifte bulundu. Teklifine ne cevap alacağı merak konusu olan Semerci'nin Fatih Altaylı'ya da bir tavsiyesi var.
Abone olİşte Yavuz Semerci'nin günlerce konuşulacak yazısı... Ailemle bayram tatilindeyim. Kısa da olsa bir iki noktanın altını çizmek ve yanıt hakkım saklı kalmak kaydıyla bu tartışmayı bitirmek istiyorum: * Aydın Doğan, Fatih Altaylı'yı yanıltmaya devam ediyor. Doğan, attığı imzaları, Dinç Bilgin ile yaptığı protokolleri, geçmişte verdiği sözleri unutuyor. Belki çok insani, Doğan ilginç bir savunma mekanizması geliştirmiş. Sanki hafızasını günün koşullarına göre bir şekilde 'update' ediyor. Sanki yeni baştan düzenliyor. Belki başarısının arkasında bu özellik vardır, bilemiyorum. Ama kendisini ikna ettiği için, yanındakileri de, belgesiz ve konuyla ilgisiz bir çalışanını da ikna etmesi kolay oluyor. Mutlu ve Yalçındağ... * Ropörtaj teklifim açıktı. Ben Aydın Doğan ile, Fatih Altaylı Turgay Ciner ile konuşacaktık. Söyleşilerimiz Hürriyet ve SABAH'ta aynı gün virgülüne ve başlığına dokunulmadan yayınlanacaktı. Doğan kabul etmedi. Beni aşan yeni bir teklif yaptı. ' Dinç Bilgin, Turgay Ciner ve ben, canlı yayına çıkalım ve bu işi bitirelim diyor' sayın Doğan . İnsanın kulağına hoş geliyor. Ancak bir gazeteci olarak bu teklife şöyle bir katkı yapabilirim.. Eğer işin içinde Dinç Bilgin de olacaksa, o zaman o dönemde Dinç Bilgin ve Aydın Doğan arasındaki ilişkileri sürükleyen, dizayn eden yöneticileri de dinlemeliyiz. Bu noktada hemen aklıma şu isimler geliyor; Sabah'tan büyük bir ekiple ayrılarak Vatan'ı kuran Zafer Mutlu, Hürriyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, Önay Bilgin ve Doğan'ın damadı Mehmet Ali Yalçındağ . Önce onlar basının önüne çıkmalı. Otel odalarında, bürolarda ve evlerde süren 'SABAH'ı kurtarma ya da batırarak Yeni Sabah'ı kurma, Doğan'la birlikte hareket etme' kulislerini, Ankara temaslarını dinleyelim. Anlatmazlarsa sorularımızla, gerçekleri açığa çıkaralım. Bu yeter mi ? Yetmez. Doğan, SABAH'ı yönetirken mali işlerimize bakan ve Doğan'ın kurmayları olan Soner Gedik, İmre Barmenbek ile Mustafa Dinçer'i de gazetecilerin huzuruna alalım. Bu yeter mi? Yetmez. O dönem SABAH'ın reklam karşılığı aldığı çekleri kıran, Dış Faktoring ve Doğan Faktoring yöneticileriyle de ayrı bir seans yapalım. Doğan'ın 'Sabah'a para aktardım' dediği operasyonun, yüzde kaç faizle kırılan Sabah çekleri olduğunu görelim. Bu yeter mi? Yetmez. İki gruba ait dağıtım şirketlerinin yöneticilerini de çağıralım. 2001 2002 arasında, Sabah'ın dağıtım şirketinin nasıl yok edildiğini Yıldırım Ünverdi'den dinleyelim. Sonra gazeteci olarak elde ettiğimiz bilgilerle, Doğan ve Dinç Bilgin'in karşısına geçelim. İşte o zaman anlamlı sorular sorabiliriz. Bu çok karmaşık bir süreç ama işin olmazsa olmazı burası. Tartışması bitmeyen bir dönemi anlayacaksak, sorgulama maratonuna çıkmalıyız. * Eğer basının bugünü ve yarınını konuşacaksak, bence o zaman Turgay Ciner ve Aydın Doğan'ı bir basın ordusunun karşısına çıkaralım. Hiç değilse bu kavgalardan ne kadar sıkıldığımızı anlatma fırsatı elde ederiz. Dağıtım, baskı, reklam gelirleri ve pazar payları açısından, bu iki patronun söyleyecekleri herhalde ilginç olurdu. * Fatih Altaylı'ya da bir tavsiyem var. Patronuna gözü kapalı inanmasın. Hepimiz kabul etmeliyiz ki, insanın kendi patronunun ticari faaliyetlerini sorgulaması, patronunu eleştirmesi kolay değil. Eğer ulaşamadığı bilgi belge veya anlayamadığı herhangi bir konu var ise beni her zaman arayabilir. Aynen yayınladım... * Bir yıl önceydi. Doğan'ın Medya'daki pazar payını arttırmak için başvurduğu yöntemleri ve sonuçları analiz eden bir yazı yazdım. Bunun üzerine Aydın Doğan yayınlayabileceğim kaydıyla bir açıklama yolladı. Çok uzundu, yine de virgülüne kadar dokunmadan yayımladım. Sadece değişik bir yöntem kullanmıştım. Doğan'ın açıklamalarına aynı köşeden, aynı gün yanıt vermiştim. Şimdi bunu çarpıtma olarak değerlendirmiş. Diyecek hiç bir sözüm yok. Ama bundan sonra bir açıklama yollarsa, yanıtlarımı mutlaka bir gün sonraya bırakırım.