BIST 9.640
DOLAR 34,64
EURO 36,63
ALTIN 2.938,68
HABER /  GÜNCEL

Şemdinlide şok ifade

Şemdinli'de Astsubay Ali Kaya'nın ifadeleri şok etkisi yarattı. Kaya'nın bu ifadeleri Ankara'yı karıştıracak.

Abone ol

TBMM Şemdinli Araştırma Komisyonu’nun geçen hafta bölgeye yaptığı ziyaret sırasında görüştüğü sanık Astsubay Ali Kaya, tutuklu bulunduğu Van Askeri Cezaevi’nde Şemdinli’de yaşanan olaylar ve bombalanan Umut Kitabevi sahibi Seferi Yılmaz ile ilgili ilginç açıklamalarda bulundu.
Astsubay Kaya’nın tutanaklara yansıyan bazı açıklamaları şöyle:

YILMAZ’I 150-200 KORUMANIN ARASINDAN ALIRIM
"Bakın istediğiniz şeyin altına imza atarım, sözleşme imzalarım. Bana imkan sağlayın. Seferi Yılmaz’ı getirin. Türkiye’nin neresinde istiyorsa istesin, 100-150 tane koruma verin, bana da tek başıma 15 gün müsaade verin. Nerede korursanız koruyun, eğer ben Seferi Yılmaz’ı oradan alıp istediğiniz noktaya o korumanın içinden getirmezsem beni her türlü yine yargılayın."

BİZ CİDDİYE ALMADIK SİZ DE ALMAYIN
Ali Kaya, PKK itirafçısı Veysel Ateş ile Umut Kitabevi’ni bombalamadıklarını ise şu sözlerle anlattı: "Ben Seferi Yılmaz’ı vurmak isteyeceğim, Seferi’yi güpegündüz, dört tane el bombası alacağım, iki tane arabama koyacağım, bir de Seferi’nin evinin krokisi ile iş yerinin krokisini bırakacağım, Veysel’e diyeceğim ki sen git bomba at, bomba atar atmaz da koş buraya gel, ondan sonra gelen vatandaşı da çevir. Efendim zaten biz bunu kendimiz kesinlikle ciddiye almadığımız gibi, burada önemli olan sizlerin de cidiye almamanız."

ERDOĞAN VE BAYKAL DOĞRU BİLGİLENDİRİLMEDİ
Açıklamalarında Umut Kitabevi sahibi Seferi Yılmaz’ın PKK üyesi olduğunu sık sık yineleyen Ali Kaya, Şemdinli’ye yaptıkları ziyaret sırasında Başbakan Erdoğan ve CHP Genel başkanı Deniz Baykal’ın doğrubilgilendirilmediklerini de şu sözlerle savundu:  "Burada Seferi Yılmaz bir kere örgüt mensubu... Bir kere Başbakanımız, Anamuhalafet liderimiz gitti, eğer bunlara sağlıklı bir bilgi verilseydi, ’Sayın Başbakanımız Seferi Yılmaz PKK terör örgütünün Şemdinli sorumlusudur... 5 şehitte rol oynadı’ deseydi kimse gidip bu adamın elini sıkar mıydı?"

SEFERİ YILMAZ İNTİKAM ALDI
Ali Kaya, Seferi Yılmaz’ın PKK üyesi olmak suçundan cezaevinde yattığı dönemin intikamını aldığını da şu sözlerle anlattı: "... 7 Kasım’da da göreve gittik. Tabii 5 Ağustos patlamasından sonra 156 jandarmaya bir ihbar geldi. İhbarda, kitapçı olan Seferi Yılmaz’ın örgütle işbirliği içerisinde olduğu, örgütün önemli bir adamı olduğu, olay günü de patlamanın hemen akabinde Seferi Yılmaz ile Cahit Erler’in olay yerinden ayrılıp (bir bayan söylüyor bunu) evinin önüne geldiklerinde, ’Ya işte ben intikam aldım, bu kadar cezaevinde kaldım, iyi oldu’ falan şeklinde bir konuşma yaptığını söyleyince Seferi Yılmaz ismini istihbaratçı olarak not aldık. Kimdir, nedir bunun hakkında istihbarat var diye. Ondan sonra da araştırmaya başladık..."

KIRSALA SAVAŞÇI AKTARIYOR
Astsubay Kaya, Seferi Yılmaz ile ilgili iddialarını şu sözlerle sürdürdü:
"Araştırma sonucunda Yılmaz’ın gerçekte örgütle işbirliği içinde olduğunu, çevresindeki Sabri kod adlı kişiyle ilişki içinde olduğunu, bir çok eylemi yönlendirdiğini, kırsala savaşçı aktardığı, malzeme aktardığı, Şemdinli’ye gelen Sabri kod adlı Ali Kısıkyol’un babası Hasan Kısıkyol Gaziantep’ten Şemdinli’ye geldiğinde onu karşılayıp kırsala götürdüğü, kırsalda örgüt mensubuyla buluştuktan sonra tekrar geri getirdiği, hepsini biz duyduktan sonra bunun telefonları mahkeme kararıyla dinlemeye alındı. Biz ayın 7’sinde çıktık. Yine, ben, Özcan Başçavuş, haber elemanımız Veyse; üçümüz çıktık, aynı araçla gittik. orada bizim de haber elemanları var tabii, vatandaşın içinde. Onlarla görüştük. Seferi hakkında son bilgileri toparladık. Biz oradayken saat 3,5’ta Seferi ile Sabri bir görüşme yaptı.... Görüşmede Sabri kod adlı diyor ki Seferi’ye ısrarla ’Beni kontörlü telefondan ara.’ O telefonla konuşmak istemiyor. Bundan bizim haberimiz yok. Biz akşam döndük alay geldik, geçe bize tlefon dinlemesi aktarıldı. Dediler ki siz orada onu araştırırken böyle böyle ısrarla bir konuşma yaptılar." Kaya, Umut Kitabevi’nin bombalandığı anı ise şöyle anlattı:

"Özcan gidip gelinceye kadar. Gümleme sesi geldi. Gümleme sesi gelince, otomatikman gümleme de ilçe jandarma olduğu istikametten geldi. Elemanı alıp dışarı çıkacağımız için oradan gelince ben hemen indim. Eyvah, ilçe jandarmaya attılar gibi ilk önce benim aklımdan öyle geçti.... o hızla o tarafa gittim. 9-10 adım attım. Yukarıdan 3-4 tane genç koşarak geldi. Arkadaşlar, ’ne oldu’ dedim. Panikle ’Ya patlama oldu, bir sürü yaralı var’ dedi. ’Nerede’ dedim. ’Pasajda’ dedi. O arada Veysel arkamdan geliyormuş, görmedim. ÇOk özür dilerim dedi ki ’Allah şerefsiz itirafçı’ dedi. Öyle deyince döndüm. Veysel’e bakmış. Ne demek istiyorsunuz ne itirafçısı falan. O ara dedi ki ’Ya hem patlatıyorsunuz hem atıyorsunuz hem soruyorsunuz, siz yapıyorsunuz PKK’ya yıkıyorsunuz’ dedi kafadan... Orada bir sürtüşme oldu. yumruklaştık bu gençle.

Karşılıklı bir iki yumruk salladık derken, baktım Veysel de geldi, saldıracak vatandaşlara. Kızdım ona, sonuçta haber elemanı. Sen git arabada otur dedim... Bİz arabanın başına geldik, ama birden arabayı çevirdiler... Bize karşı bir saldırı yok. Allah var. Kesinlikle başta gelen hiç kimse bize saldırmadı. Direkt gelen arabanın arkasına ’Bombayı atan arkada, bombayı atan arkada’ gelen gelen söyledi, derken veysel’e anormal birsaldırı başladı... Derken ben müdahale ettim. Dediler, ’Bunu bize ver’ Ne demek bunu bize ver, adam bizim arkadaşımız dedim. Bu arada polisler geldi. Önce özel harekatçılar geldi, çevirdiler arabayı, havaya ateş etmeler falar derken shortland getirdiler. Ben Veysel’in üzerine kapandım. Tekme tokat, o kalabalığın içinde Veysel’i arabaya bindirdik. Polisler Veysel’i alıp götürdü. Polisler Veysel’i alıp götürünce Özcan Başçavuş kalabalığın, halkanın dışında kaldı. Oradan seslendi, ’Çantayı’ dedi...Ben de kalktım tam çantaya uzanacağım, tak diye şuradan mı herhalde soldan pat diye vurdular. Vurunca gözlerim karardı... Tabii o ara biri arkadan duyunca ’Çantayı alın’ dedi. Ama o arada çanta alınmadı yalnız. Ben darp alınca, yukarıda Allah var, birkaç tane orada olgun tipli vatandaş dedi ki ’Ağabey bunlar seni öldürecek, kaç’ dedi. Özcan bu ara gitti. Özcan kayboldu, gitti. Fakat, Özcan’a birkaç tane iyi vurdular, ağzına vurdular. Ben gördüm.... Özcan uzaklaştı. Uzaklaşınca kaçıyor diye peşinden gittiler. Ben baktım olmayacak, bağırdım ben.
Allah’ını seven vurmasın. Devletin aracı dedim. ’Yok bomba atıyorsunuz, siz yapıyorsunuz’ dedi...Baktım olmayacak, ben de sırtımı hemen yavaşça kalabalığın içinde arkaya duvara sırtımı yapıştırdım. Bu ara yukarıdan AKP ilçe binasının balkonundan inanın üstüme şu kadar taş bıraktılar. Ben taşı farkettim, kendimi attım, ama taş arabanın üst kaputuna vurdu, çöktü orası. Özcan Başçavuş beni aradı. ’Ağabey, ben şu anda emniyete ulaştım, senin durumun nasıl?’ Ben shortlandın içindeyim, bende bir şey yok, dedim. Onun peşinden benim telefonum çaldı. ’Alo’, dedim, baktım Veysel yazıyor. ’Veysel nasılsın’, dedim. ’Ali bey ben Veysel değilim. Ben terörle Mücadele Daire Başkanı Selim Akyıldız’ dedi. Buyurun efendim, dedim. ’Geçmiş olsun, hayırdır, ne oldu’ dedi. ’Valla geldik, saldırıya uğradık’ dedi. ’Allah için şu araç ile dökümanları, silahları kurtarın’, dedim. ’Tamam ilgileniriz’ dedi kapattı."

Milliyet