BIST 9.725
DOLAR 35,20
EURO 36,75
ALTIN 2.968,40
HABER /  GÜNCEL

Şemdin Sakıktan tarihi itiraf

Bugüne dek birçok kanlı eyleme imza atan PKK'lı Şemdin Sakık, dağa neden çıktığını anlattı. Meclis'teki kardeşi Sırrı Sakık için öyle bir beddua etti ki...

Abone ol

PKK'lı Şemdin Sakık Diyarbakır E Tipi Cezaevi'nde kendisiyle yapılan söyleşide çarpıcı itiraflarda bulundu...

44 kişinin öldüğü Mardin katliamına ilişkin yapılan araştırma kapsamında görüşülen Şemdin Sakık, babasının kardeşleri arasında yaptığı ayrım yüzünden dağa çıktığını söyledi... Örgüte katılanların kendisi gibi dışlanmış, ailesinden ve çevresinden şiddet görmüş insanlar olduğunu kaydetti.

Şemdin Sakık, çarpıcı itiraflarında şu an Meclis'te bulunan milletvekili kardeşi Sırrı Sakık için ise "Uçağının parçalanmasını ve yok olmasını istedim" dedi.

Eski PKK'lı Sakık'la, Hayat Boyu Eğitim Gelişim Derneği'nin organizasyonunda hazırlanan "şiddet olgusu" raporu kapsamında Dernek Başkanı Adem Solak görüştü.

İşte Sakık'ın itirafları....

ŞİDDET GÖREREK BÜYÜDÜM: Görüşmede Solak'ın "İnsanın neden şiddete ve teröre eğilim gösterdiği''ne ilişkin bir sorusu üzerine Sakık, şöyle yanıt verdi:

"Çoğu Doğulu, Güneydoğulu çocuk gibi ben de şiddet görerek büyüdüm. Hem de şiddetin her türlüsüyle. Ama beni, annemi ve kardeşlerimi yoksulluğa ama daha önemlisi yoksunluğa düşüren babamdı. Babam Muş'un o zamanki zenginlerinden olduğu halde ikinci eşi olan annemi, beni ve kardeşlerimi dışladı, ortada bıraktı. Birinci ve üçüncü eşi ve onlardan olan üvey kardeşlerim bolluk, refah içinde yaşarken biz karnımızı doyurma, kışı donmadan geçirebilme mücadelesi veriyorduk. Böyle bir durumda kendi acılarından çok annenin, öz kardeşlerinin sefaletine öfke duyuyor insan.''

SIRRI CİPE BİNERDİ BİZ ÇÖPLÜKTEN EKMEK TOPLARDIK:  Eğitimini sürdürememesinin sebebinin parasızlık olduğunu anlatan Sakık, şöyle devam etti: "Üvey kardeşlerimin, özellikle Sırrı Sakık'ın günlük hovardaca harcamaları bizim terk edilmiş aile olarak aylık geçim bütçemizden fazla idi. O altında 300- 400 bin liralık pahalı ciplerle gününü gün ederken biz karnımızı doyurmak için ekmek bulamıyorduk. O günlerin bilinçaltı öfkesidir ki Sırrı Sakık ile ilgili ne zaman bir TV programına rastlasam bindiği uçağın parçalanmasını ve onun da yok olmasını hayal ederim. İşte çocukluğumda bütün hücrelerimin şiddet dolu hale gelmesine sebep olan tablo."

ÖRGÜTTÜ MUTLU GÜÇLÜ BİR AİLEDEN GELEN KİMSEYE RASTLAMADIM: Sakık, şiddete ilişkin bir soru üzerine de "Ben 18 yıl dağda kaldım. Örgüte katılan herkesten, önce geniş bir öz geçmiş alıyordum. Güçlü bir aşiretten, zengin bir aileden, mutlu bir ortamdan gelip örgüte katılan hiç kimseye rastlamadım. Örgüte katılanlar, benim gibi dışlanmış, ailesinden, çevreden şiddet görmüş insanlardı'' dedi.

DAĞA ÇIKTIKTAN SONRA DUYGULARIMI YİTİRDİM: Sakık, annesinin, dağa çıkmasının kendisine bir yarar getirmeyeceğini söylediğini belirterek, şunları ifade etti: ''Dağa çıktıktan sonra, kişilik, duygu, düşünce ve yeteneklerimi yitirdim. Geride, özüme aykırı bir maske yerleşmiş olarak kaldı yüzümde, kaşlar çatık, surat asık, gözler dumanlı ve boşlukta asılı kalmış, saç-sakal karışmış, her tarafı kirli bir maske. Şiddet ortamının yarattığı maske.''

BU ÜLKE BÖLÜNEMEZ: Şiddet sorununun kendisinin ve çözümünün karmaşık olduğunu da belirten Sakık, "Şiddet döngüsünden nasıl kurtulabileceğiz? Sorun karmaşık olduğu gibi, çözümü de karmaşıktır. Bu soruya birkaç cümleyle cevap vermek mümkün değildir, ancak atılması gereken ilk adımlar bellidir. Bir taraf 'bölünme fobisi'nden, diğer taraf ise 'bağımsızlık hayali'nden kurtulmalıdır. Bu ülke bölünemez. Ülkedeki farklılıklar üzerinden siyaset yapılmamalıdır.''

SAKIK'TAN MÜNEVVER CİNAYETİNE YORUM

ZENGİNLERİN ŞIMARIK ÇOCUKLARI DA CİNAYET İŞLİYOR: Sakık, İstanbul'da bıçaklanarak öldürülen Münevver Karabulut cinayeti konusunda ise şunları anlattı: ''Karabulut'u da birilerini yoksun bırakarak palazlanan, kendinden geçmiş zenginlerin şımarık çocukları bıçaklayarak, boğazını keserek öldürdüler. Yetmedi, doğranmış cenazenin yanı başında seviştiler. Bazı yorumcular, bu vahşi eylemleri insanların bireyselleşmesine bağlıyorlar. Böyle yaklaşımlara, 'hayır' diyorum. Bu olaylar insanların bireyselleşmesinden değil, ötelenmesinden, yoksunlaşmasından kaynaklanıyor.''