Yargıtay eski başkanı Sami Selçuk, mahkemelerde Türk milletinin temsil edilmesi gerektiğini belirtti
Abone olYargıtay Onursal Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, mahkemelerde Türk milletinin temsilcisinin olmadığını belirterek, jüri sisteminin getirilmesi gerektiğini söyledi.
Memur- Sen Çanakkale İl Temsilciliği'nin davetlisi olarak Çanakkale'ye gelerek "Türkiye'de Demokrasi ve Hukuk" konulu konferansa katılan Yargıtay Onursal Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, mahkemelerde Türk milletinin temsilcisinin olmadığını belirterek, jüri sisteminin getirilmesi gerektiğini söyledi.
Mehmet Akif Ersoy tiyatro salonunda gerçekleştirilen konferansta açıklamalarda bulunan Yargıtay Onursal Başkanı Doç. Dr. Sami Selçuk, 40 yıllık meslek hayatı boyunca mahkemelerde Türk milleti adına karar verdiğine inanmadığını belirtti.
Doç. Dr. Selçuk, "Demokrasinin katılımcı boyutu şunu unutmayınız ki, sadece yasama organında değil; yargı erkinde de olacaktır. Açınız Anayasanın 9. maddesinde bir söz vardır. Diyor ki; "Yargı erki Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır." Dedik ki yargı erki bağımsız mahkemelerce kullanılır. Tamam. Diyeceğim bir şey yok. Ama bir laf söylüyor burada. Üç tane sözcük var. "Türk milleti adına" diyor. Bunu dediğiniz zaman Türk milletinin temsilcisini yargı erkinde bulundurmak zorundasınız. Alıyorsunuz İtalyan anayasasından, Alman anayasasından kopya ediyorsunuz, ama gereğini yerine getirmiyorsunuz..Bazen de mahkemelerde "Türk Milleti adına" yazılarını görürsünüz. İyi de Türk milletinin temsilcisi yok. 40 yıllık görevim süresince ben Türk milleti adına karar verdiğimi hiç düşünmedim. Benim görevim yasaları iyi yorumlamak ve iyi uygulamaktır. Bunu yapmaya çalıştım. Ama Türk milleti bana şu işi yap demedi. Bana sen benim temsilcimsin de diyen olmadı. Bunu dediğiniz zaman mahkemelerde jüriye getirmek zorundasınız. O dediğiniz ülkelerin hepsinde bu var. Dikkat edin Anayasa halkına yalan söylemiyor, gereğini yerine getiriyor. Halkın temsilcilerini de orada bulunduruyor. Eğer jüriye karşıysanız o 3 sözcüğü ortadan kaldırırsınız. O sizim bileceğiniz iştir. Bir sistem işidir. Hiç değilse halka yalan söylememiş olursunuz" dedi.
"HUKUKTAN ANLAYANLAR BENDEN AKIL SORDULAR, HİÇ ANLAMAYANLAR BANA AKIL VERDİLER"
Türkiye'de bir Sokrates açığının yaşandığını da belirten Doç. Dr. Selçuk, "Bilgisini denetlemeyen, süzgeçten geçirmeyen insanlar var. Ve çoğunluk böyle. Ben 40 yıllık meslek yaşamımda şunu hep acı ile yaşadım. Hukuktan anlayanlar benden akıl sordular, hiç anlamayanlar bana akıl verdiler" Demokrat bir insan "Ben Demokratım" demekle olmaz. Eylemli olarak demokrat olmak zorundadır. Kendisine davranışları ile, görüşleri ile, tutumları ile bunları dış dünyaya yansıtma özgürlükleri tehlikeye düştüğü zaman bir kişi eğer içinden seviniyorsa, "İyi oldu. Ben de rahat edeceğim"diyorsa işte o kişi faşisttir. Eğer "o kişi "Hayır, onunda bu davranışları görüşlerini dış dünyaya yansıtma hakkı vardır ve ben o hakkı sonuna kadar savunurum" diyorsa işte o kişi demokrattır. Türkiye dikkat ederseniz yıllardan beni Nazım Hikmet ile, Necip Fazıl kavgasını sürdürüyor. Hayır, bunlar yan yana gelip tartışılabildiği zaman Türkiye demokrat bir ülke olacaktır. Başka çaresi de yoktur. Çünkü demokrasi sadece sizin görüşlerinizin dış dünyaya yansıması değil, herkes içindir" dedi.
Zaman zaman yaşadığı bazı olaylar karşısında şaşkına döndüğünü de belirten Doç. Dr. Sami Selçuk, "Bakınız; sadece sokaktaki insanlar değil, yargılama yaparken bile kimileri savunmayı ve bazı görüşleri yargı önünde dışa yansımasını önlemek için güç, Türkiye'ye kaba kuvvet kullanıyor. Aslında Türkiye'yi bazı hukuksal durumları göz önünde bulundurarak bunları yaptıkları halde ulusal onuru en çok bunlar çiğniyor. Türkiye'yi dış dünyaya karşı rezil gösteren bu davranışları Türkiye aşmak zorundadır.
"TÜRKİYE'DE DEVLET HALKINA İNANMIYOR"
Türkiye'nin dünyada en fazla parti kapatan ülke olarak rekor kırdığını da ifade eden Doç. Dr. Sami Selçuk, "En çok siyasal parti kapatan toplum Türkiye'dir. Dünyada bu rekoru elinde tutuyor. Çünkü biz tartışmayı başaramıyoruz. Tartışılacak olan düşüncelerin tehlikeli olduğunu öncen kabul ediyoruz. Düşüncede tehlike yoktur. Tehlike insanın beynindedir, bakışındadır. Düşünce tehlike üretmez. Düşünce eğer bazılarını kıpırdatabiliyorsa o zaman düşüncedir. Ayrıca Türkiye'de yönetenler yani devlet dediğimiz aygıt halkına inanmamaktadır, güvenmemektedir. Halk, birey devletine güvenmemektedir. Bu güven bunalımını Türkiye çözmek durumundadır" dedi.
Türkiye-Avrupa Birliği görüşmelerine başlanmasının önemli bir adım olduğunu da belirten Doç. Dr. Selçuk, "Bu bir adımdır. Ancak kimileri kızar ama, bir gerçeği de tespit etmek durumundayız. AB'ye giren Güney Kıbrıs 32 başlıktan 30'unu tamamlayarak girmiştir. Ve Türkiye henüz işin başındadır. Türkiye'nin en önemli kusurlarından bir tanesi de şudur: Her alanda dünyayı iyi izlememektedir. Her alanda Türkiye'yi dünyanın hem gerisinde olması, tersine takip etmesi söz konusudur. Bu elbette üzücü bir olaydır, ama üstesinden gelinebilir. Türkiye, AB üyesi ülkeler içinde işkence denilince akla gelen ilk ülkedir. Öyle ki işkence utanç verici bir olaydır" dedi.
Toplantıya İlim Yayma Cemiyeti Başkan Yardımcısı Kerami Ekmekçi, Memur-Sen Çanakkale İl Temsilcisi Sefahattin Çiloğlu ve çok sayıda izleyici katıldı.