Selahattin Demirtaş'a çok ağır bedel ödetecekler
15 yıldan fazla bir zaman oldu tanıyalı. Geride kalan bu 15 yıl içinde çizgisini bozmadığına şahit olduğum ender siyasetçilerden biridir Süleyman Soylu...
15 yıldan fazla bir zaman oldu tanıyalı. Geride kalan bu 15 yıl
içinde çizgisini bozmadığına şahit olduğum ender siyasetçilerden
biridir Süleyman Soylu...
Hemen her konuşmasında devlet ve millet düşmanlarının yüzündeki
hain gülümsemeyi silen sözleriyle hep ön planda oldu.
Özellikle paralel yapının darbe girişimlerini en ön safta
göğüsleyenlerden biri oldu. Erdoğan'a kanlı bir ders vermek
isteyenler, onun birkaç ay içinde teşkilatlarda yaptığı
"temizlik operasyonu" ile deyim yerindeyse neye
uğradığını şaşırdı.
Süleyman Soylu şu aralar bir yandan başında olduğu teşkilatın
tüm işlerini çekip çevirirken, diğer yandan da Trabzon'da
milletvekili adaylığıyla ilgili saha çalışması yapıyor. İl Kadın
Kolları'nın davetlisi olarak gittiğim Trabzon'da konferans sonrası
Süleyman Soylu ile yolumuz kesişince, söyleşi yapmak farz oldu.
Kimi zaman halkın içinde, kimi zaman başbaşa devam eden bu
söyleşide Soylu'nun altı kalın çizgilerle çizilecek çok ama çok
önemli açıklamaları var.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı için,
"Ülkücüyüm diyordu, Meğer Kandil'de yetişmiş"
demesinin nedeni ne?
Devletin içine çöreklenen paralel yapının Türk Silahlı
Kuvvetleri'ne sızan elemanları için neler söylüyor?
Paralel yapı mensuplarının şu sıralar dillendirdiği "Darbe
olacak ve AK Parti gidecek" iddiası için neler
söylüyor?
"Aydın Doğan'ın evlatlığı" dediği Selahattin
Demirtaş'ın seçimlerden sonra ödeyeceği ağır bedelin ne olacağını
açıklıyor. HDP içinde yakın zamanda yaşanacak büyük hesaplaşmanın
mesajını veriyor.
Yarın hem Soylu'nun söyleşiye yansımamış sözlerini, hem de Trabzon
izlenimlerini bu köşeden okuyabilirsiniz. Bugün öncelik söyleşide.
İşte benim merak edip sorduklarım ve Süleyman Soylu'nun verdiği
cevaplar:
İDDİALIYIM, YÜZDE 50-52 ORANINDA OY ALACAĞIZ!
Trabzon milletvekilliği adaylığının yanısıra teşkilatlardan sorumlu isimsiniz. Gelen anket sonuçlarına ve meydanlardaki atmosfere baktığınızda Türkiye genelinde nasıl görüyorsunuz AK Parti'nin durumunu?
AK Parti diğer seçimlere gittiğinden daha farklı şekilde bu seçimlere gidiyor. Bunu öncelikli olarak değerlendirmek lazım. Biz diğer seçimlere sayın Cumhurbaşkanımızla gittik. Şimdi ise sayın Başbakanımız Ahmet Davutoğlu ile gideceğiz. AK Parti 13 yıldır ortaya büyük bir başarı koyan parti. Bu başarı hikayesini gerçekleştiren bir lider ve kadrosu var. Bu kadro Türkiye'nin bütün dengelerine ciddi bir akıl koydu, ellerindeki işleri de maharetle tamamladı. Bu kadronun büyük bir bölümü bu dönem parlementoda olmayacak.
Halkın bu seçime giderken AK Parti hakkında, “Acaba ne
olacak” diye bir beklenti içinde olması gayet doğaldı. Ne
zamana kadar? AK Parti kendi yeni kadrolarını, programını ortaya
koyup, genel başkanı performansını ortaya koyana kadar.
Görebildiğim kadarıyla hiçbir problem görünmüyor, aksine milletin
büyük kabullenişi var. Bunu nereden çıkarıyorum? Özellikle sahadaki
çalışmalarımızdan, başbakanımızın mitinglerinden görüyorum. Her gün
daha iyi bir noktaya gelerek daha yukarı doğru tırmanıyoruz. Bunun
tabanı yüzde 45-45,5 civarıydı, şimdi yukarı doğru tırmanıyoruz.
Biz bu seçimi, ta en başından söylediğim gibi 50-52
bandında bitireceğiz.
TRABZON'DA REKOR KIRACAĞIZ
Bir yandan tüm teşkilatları seçim için koordine etmeye çalışırken, bir yandan da Trabzon'da milletvekilliği için saha çalışmaları yapıyorsunuz. Trabzon'daki çalışmalarınız nasıl gidiyor? Geçtiğimiz dönemlerdeki başarı sağlanır mı?
Özellikle bizim buradaki temel görevlerimizden birisi hemşehrilerimizle birlikte Trabzon'u güçlü bir şekilde temsil edecek bir sonuç alabilmek. Sabahlara kadar çalışıyoruz, günde iki saat uyku ile koşturuyoruz.
Trabzon çok gerçekçi bir şehir. Gerçek değerler üzerinden gelecek planlaması yapan bir şehir. Çok güçlü bir karakter. Bizans, Roma, Osmanlı gibi zor bir coğrafyadan kültür, sanat ve karikatür üretmiş bir yer. Ayrıca çok haraketli ve dinamik bir şehir. Ne istediğini biliyor, gelecekte Trabzon'u nereye konumlandıracağını biliyor ve en önemlisi gücünün ölçüsünü biliyor.
Şu ana kadar yaptığımız çalışmaların karşılığını fazlasıyla aldığımızı görüyorum. Biz Trabzon'da yüzde 60'ın üzerine çok rahatlıkla çıkacağımızı düşünüyoruz. Trabzonlu hemşehrilerimizle birlikte çok büyük hedeflere ulaşacağımızı düşünüyorum ve bu anlamda beklediğimizden fazla destek almak beni mutlu ediyor.
"AK PARTİ'DEN KAÇIN" DİYEN ANKET ŞİRKETLERİ!
Anket şirketlerinden bazıları yüzde 37 ile başladıkları sonuçları yüzde 43'e kadar çıkardı. Bir tek seçim anketi ısrarla yüzde 37 civarında tutuyor rakamları. Anket sonuçlarına baktığımızda hem rakibiniz olan siyasi partilerin, hem de bazı anket şirketlerinin HDP'nin barajı aşması için özel bir çalışması ve hatta gayreti olduğunu görüyoruz. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bu manipülatif bir siyasettir. Bu eski Türkiye siyasetidir. Bu siyaset eski Türkiye'de tutabilirdi ama şimdi işe yaramaz. Ben aynı zamanda araştırmalar yapan bir siyasetçiyim. Uzun yıllar Ar-Ge Başkanlığı da yaptım. Ama bir de kendim araştırmalara önem veren bir anlayışa sahibim. Bu tip araştırmalar sipariş araştırmalardır. Halk arasında değil, masa başında yapılan araştırmalardır. Buna benzer masa başı araştırmalar geçtiğimiz dönemlerde de yapıldı ve sonuçlarını hepimiz biliyoruz. AK Parti geçtiğimiz dönemlerde yaptırdığı araştırma sonuçlarından çıkan neticelerle seçim sonuçlarını sürekli örtüştürmüş ve doğru sonuçlarla başarısını ortaya koymuş bir partidir.
Tabi burada şöyle bir murad vardır. “AK Parti şuraya
kadar düştü, aman buradan kaçın” Bu geçen dönem tutmadı,
bu dönemlerde de tutmayacak. Biz şunu geçtiğimiz dönemlerde
araştırdık. Araştırmaların olumlu veya olumsuz neticelerine bakarak
seçmenlere, “Oy verme eğilimizde bir değişiklik var
mı?” diye sorduğumuzda bu rakam yüzde yarım veya yüzde
birleri bile bulmuyor. Kaldı ki bu rakamlar da artı eksi olarak
birbirlerini götüren rakamlar. Yani demek istediğim şey şu. Millet
bu anket sonuçlarına bakarak bir yönelme içinde olmuyor. Bu
anketlerin siyasetin üzererinde şekillenen, seçmende algıya neden
olan negatif veya pozitif bir etkisi yoktur. Burada bu araştırma
şirketleri, gönlünü hoş ettikleri partilerin üzerinden bir kazanç
sağlamış olurlar, onun ötesinde başka bir sonuç oluşturmaz.
COPY PASTE YAPAN ARAŞTIRMA ŞİRKETLERİ VAR
Seçim dönemlerinde 20 puan fark yiyen araştırma şirketlerine rastlıyoruz. Mesela bazı anket şirketlerinin “Yüzde 30 alır” dediği AK Parti yüzde 49 alıyor. Bu anket şirketlerinin spekületif sonuçlarının önüne geçilemiyor mu? Devletin bu konuda bir yaptırım yapma hakkı yok mu?
Onların kendilerinin bir araştırma dernekleri var. Bunun dışında
bir kurumun yaptırımda bulunma şansı yok. Hepsini katmak
istemiyorum ama bir bölümü bozuk saat gibi arada bir doğruyu
gösteriyor. Seçime son bir hafta kala en güvenilir araştırma
şirketinin sonuçlarını copy paste yöntemiyle
alıyor. O puanları yarım puan, bir puan ileri geri alarak
yayınlıyor ve seçimden sonra “En doğru sonucu biz
bildik” diye açıklama yapıyor. Maalesef bu anket
şirketlerinin bir ticari zemini var ve bu zemine göre sonuçlar
açıklıyor. Denetleyici bir kurumun olması gerekiyor ama
bilebildiğim kadarıyla kendilerini temsil eden derneklerinin de bir
yaptırım gücü yok.
DEMİRTAŞ NE OLDUM DELİSİ OLDU. HDP'DE İÇ HESAPLAŞMA
YAŞANACAK!
HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş'ın son dönemlerde inançlı kesimi rahatsız eden bazı açıklamaları oldu. Diyanet'in ve din derslerinin kaldırılması, Kabe ile Taksim kıyaslaması, Ermeni Soykırımı'nı koşulsuz tanıyacağına dair demeçleri, Kudüs'ü Yahudiler'in kutsal mekanı olarak ilan etmesi. Bir de sizin çok tepki gösterdiğiniz musluklardan kan akan bilboardların kullanılması. Bunlar seçim sürecine yönelik hamleler mi, yoksa çözüm sürecinin akamate uğraması için atılmış adımlar mı sizce?
Şunu net olarak söyleyebilirim ki Demirtaş'ta bir özgüven zehirlenmesi var. Eski İstanbul burjuvasının yaptığı numaralardır bunlar. Selahattin Demirtaş'ın şu anki hali “Ne oldum” delisi halidir desek daha doğru olur. Oysa siyaset çok uzun vadeli bir süreçtir. Yeteneği olabilir ama bu yeteneklerini böyle hin mühendisliği üzerinden oluşturursa vatandaş bunu anlar. Seçmen bu hinliği gören ve yakalayan bir seçmen. Ben son dönemlerde yapılan açıklamalarda özellikle altını çizerek söylüyorum, HDP içinde bir tartışmanın emarelerini görüyorum. Bunu çok açık ve net olarak görüyorum. Bu durum, barajın altında kaldıktan sonra bir iç hesaplaşmaya gider. Seçim sonucunda sadece Devlet Bahçeli ve Kemal Kılıçdaroğlu siyasete noktayı koymaz. Selahattin Demirtaş da yolun sonuna geliyor. Çünkü büyük bir iddiayı dillendiriyor ve seslendiriyor. Tekraren söylüyorum, mesajı dışarıya değil, kendi iç bünyesine gönderiyor. Başarısız olma durumuna karşı, oluşacak tepkiler için ön almaya çalışıyor.
BİRİLERİ DEMİRTAŞ'I ELE GEÇİRMİŞ!
Çözüm sürecinde Dolmabahçe mutabakatı açıklandıktan sonra tam da kamuoyunda olumlu bir hava varken durup dururken Ağrı olayları gerçekleşti. HDP kanadı ve özellikle Demirtaş bu olayı iktidarın tertiplediğini söyledi. Bu konuda ne diyeceksiniz?
Selahattin Demirtaş'ın çözüm sürecinin karşısında olduğu açık.
Yani 6-7 Ekim olaylarında ortaya koyduğu tarz, ondan önce HDP'nin
kuruluşu aşamasında yaptığı değerlendirmeler, onun çizgisinin,
çözüm sürecinin çizgisiyle örtüşmediğini bize ipuçları ile birlikte
veriyor. Biz bunun bir iç muhalefet tartışmasından kaynaklandığını
düşünebilirdik ama görüyoruz ki bir üst akıl Selahattin Demirtaş'ı
ele geçirmiş ve orada başka bir oyun kurgulamaya çalışıyor. Yani
HDP ile MHP'nin, HDP ile CHP'nin, HDP ile paralel yapının kaderini
örtüştüren, paydaşlığı ortaya koyan bir üst akıl manzumesi
görüyoruz. Demirtaş şu anda bu üst akla hizmet ediyor.
HDP DEMİRTAŞ'A ÇOK AĞIR BEDEL ÖDETECEK
Son dönemlerde sıkça duyduğumuz bir komplo teorisi var. Paralel dediğimiz yapı, gazeteleri ve kendine yakın anket şirketleri aracılığıyla HDP'yi özellikle yüzde 9 sınırında gösteriyor. Bunu şundan dolayı yaptıkları söyleniyor Seçim döneminde yüzde 9 üzerinde oy alan HDP'yi, “Bakın biz küçük bir oy farkıyla Meclis'e giremedik” isyanıyla yeniden sokaklara dökmek. Yani yeni bir 6-7 Ekim olaylarının zeminini hazırlamak. Siz böyle bir çalışmanın yapıldığına inanıyor musunuz? Ayrıca siz HDP'nin barajı aşabileceğine inanıyor musunuz?
Net söyleyeyim, HDP barajı aşamaz. Seçimden sonra yapılması düşünülen kaos planlarıyla ve sokak eylemleriyle ilgili şunu söyleyeyim ki Türkiye 1990'lı yılların Türkiye'si değil. Böyle bir oyun tertiplemeye çalışanların, 6-7 Ekim olaylarından sonra "kamu düzeni" konusunda Türkiye'nin değiştirdiği makası da herkesin görmesini isterim. Çözüm süreci bizim vazgeçilmezimizdir ama, çözüm sürecindeki çıpamız HDP ve Selahattin Demirtaş değildir. Oradaki çıpamız, bizim Kürt kardeşlerimizdir, demokrasidir ve eşit vatandaşlıktır. Onun için bu yoldan dönmeyiz ve bundan asla vazgeçmeyiz. Zaten Demirtaşgiller, 6-7 Ekim sürecinde çözüm sürecini sabote ve provoke etmişlerdir. Çözüm süreci onlara rağmen yürüyor. AK Parti çözüm süreci konusunda büyük bir sınava tabi tutulmuştur. Onlar AK Parti'yi iki ateş arasında bırakmak istemişlerdir. Samimi olduğumuz, memleketimiz ve insanımız adına iyi düşündüğümüz için Cenab-ı Allah'ın yardımı ve doğru politikalarla beraber, iki ateş arasına düşmeden, Türkiye'yi düşürülmek istenen tuzaktan çekip almıştır. Çözüm süreci konusundaki sınavdan çakmayan tek parti AK Parti'dir.
DEMİRTAŞ AYDIN DOĞAN'IN EVLATLIĞI OLDU
Zaten Demirtaş'ı kuranlarla, çözüm sürecini bitirmek isteyenler
aynı emeli beslemektedirler. Benim, “Demirtaş'ın mesajları
dışarıdan ziyade parti içinedir” dememdeki neden de budur.
Oradaki hesaplaşma, seçim sonrasında daha farklı olur. MHP ve
CHP'de sadece genel başkan terkedişi olur. Ama seçimin
özeleştirisi Demirtaş için çok daha ağır olacak. Bu çok
net. Yani özellikle marksist bir yaklaşımı ortaya
koyan bu anlayışın "Aydın Doğan'ın evlatlığı"nı
kabul etmesine, o düşünceyi uzun zamandan beri takip eden, onun
üzerinden analiz geliştirmeye çalışan bir insan olarak bedelini
ödettirirler. Kendi iç hesaplaşmalarında bedelini ağır
ödettirirler. Buradan çıkması mümkün değildir. Türkiye
için ne kadar önemli bir seçim ise, HDP için de önemli bir seçimdir
bu seçim. Demirtaş bunun farkındadır ve çaresizlik içerisindedir.
Hele son günlerdeki açıklamaları, dengesini kaybetmiş bir insanı
barındırmaktadır. Her kapıdan süt toplamaya çalışmaktadır ki oradan
başka bir şey çıkar.
EKREM DUMANLI MEĞER KANDİL'DE YETİŞMİŞ!
Paralel yapının yayın organlarındaki bazı yazarlar son dönemlerde, “Çare HDP” demeye başladı. Özellikle Nazlı Ilıcak, Şahin Alpay gibi isimler bu fikrin savunucuları olarak öne çıkıyor. Bunu siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Vallahi yalanı bu kadar doğru bir şekilde anlatmaya çalışan
tarafı ben daha önce hiç görmedim. Ekrem Dumanlı hapse girerken,
“Ben ülkücü kamplarda büyüdüm. Bu işlere ben
alışığım” diyordu, konuşmalarına bakılırsa sanki Kandil'de
büyümüş! Milletin değerleriyle bu kadar uğraşılmaz. Milletin ortaya
koyduğu iradeden sonra bu aşınmaya gerek yok. Ortaya
koyduğunuz iddiaya bu millet hem 30 Mart'ta, hem de 10 Ağustos'ta
gerekli cevabı vermiş. Bitti! Geri çekilmeniz lazım.
Meşruiyetinizin tamamını kaybettiniz, bir balon oldunuz.
Samimiyetinizin hiç olmadığı ortaya çıktı.
TSK'NIN İÇİNE SIZAN PARALELLER
“Korsan tahliye” kararıyla Silivri'den paralel kaçırmaya çalışan bu sinsi yapı bundan sonra ne yapabilir? Siz bu yapıdan yeni bir oyun bekliyor musunuz? Hatta daha açık soracağım. Zaman zaman paralel yapı içinden birileri, askeri darbe yapılacağını büyük bir inançla dillendiriyor. Askeri kesimin içinde de bu yapının bazı mensuplarının yuvalandığını hepimiz biliyoruz. Siz böyle bir şeye ihtimal veriyor musunuz?
30 Mart ve 10 Ağustos milletin kararıydı ama milletin aldığı bir karar daha var. Bu millet paralel yapı ile ilgili devlete de bir karar aldırdı. Bunun ötesi yok! Yeni bir oyuna güçlerinin yeteceğini sanmıyorum. Askeri yapı içinde bir yapılanmalarının olduğunu bütün Türkiye biliyor. Bu yapılanmalarının da silahlı kuvvetlerimiz içerisinde büyük bir rahatsızlık oluşturduğunu da hepimiz biliyoruz. Ama buradan böyle bir süreç yürütebilecekleri bir güçleri yok. Daha doğrusu yeniden açığa düşmekten korkuyorlar. Her türlü unsurlarıyla tarihe gömülmekten çekiniyor ve hamle yapmaya cüret edemiyorlar.
BUNDAN BÖYLE SADECE ÖLÜM DALIŞLARI YAPACAKLAR
Hüseyin Gülerce'nin, “Seçimden sonra bu yapı tası tarağı toplar kaçar” sözünü ihtimal dahilinde görüyorsunuz yani?
Ben buna inanıyorum. Üst akıllarının bunlara verdiği taşeronluğu
bunlar beceremediler. Yaptıkları şey bizi güçlendirdi,
kemikleştirdi. Bunu çok önceden beri dillendiriyorum. Bunlar
hükümetle beraber hareket ederek meşrutiyet alanı oluşturdular.
Öyle bir meşrutiyet alanı oluşturdular ki güçlerinin çok üzerinde
bir güç vehmettiler. Bu gücü de içeride ve dışarıda kullandılar.
İşadamları üzerinde kullandılar ve o işadamları bunların tongasına
çabuk düştü. Bu işi temkinli izleseler de, böyle bir şeye
kalkışmalarına seyirci kalmaları veya göreceli olarak müsaade
etmeleri, aslında onların da zokayı yuttuğunun göstergesidir. 17/25
Aralık darbe operasyonundan sonra ortaya konan milli irade ve
Cumhurbaşkanımızın tavrı, bunların taşeronluklarını aldıkları
yerlerin daha fazla hamle yapmasının da önüne geçmiştir. Bundan
sonra bir hamle yapamazlar. Bunların bundan sonra
yapacakları tek şey, "korsan tahliye
operasyonu"ndaki gibi ölüm dalışları yapmaktır. Başka
çareleri kalmadı. Canlı bomba gibi kendilerini
patlatacaklar. Bunun Türkiye'ye bir canlı bombanın verdiği
zarardan fazla zararı olmaz.
PARALEL YAPIDAN KURTULMANIN ZEKATINI ÖDÜYORUZ
İyi ama bu canlı bomba eylemlerinin
komuoyu nezdinde bir algı operasyonu oluşturmasından çekinmiyor
musunuz? Korsan Tahliye operasyonunda Türkiye'ye ve
dünyaya "Hukuk katlediliyor" mesajı
verdiler.
Dışarıdaki algının ne olduğunu görüyoruz ve bunu çok fazla
önemsediğimiz de söylenemez. Önemli olan içeride oluşan algının
hangi boyutta olduğu. Bizim milletimiz bunların yaptıklarını çok
iyi okuyor ve yapılanları Türkiye'nin zarar hanesine yazmıyor.
Burası çok önemli. Bunların yaptıklarını, bunlardan
kurtulmanın zekatı ve sadakası olarak görüyor bizim
milletimiz....