BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,46
HABER /  GÜNCEL

Sedat Ergin'den çarpıcı açıklamalar

Bu ikiliyi buluşturan söyleşide, temsilcimiz Çorakbaş sorulmayanları sordu, Ergin çarpıcı cevaplar verdi..

Abone ol

Hürriyet Gazetesi Ankara temsilcisi deneyimli gazeteci Sedat Ergin, İnternethaber Ankara Temsilcimiz Nesrin Yanık Çorakbaş’a internet medyası hakkındaki düşüncelerini ve eleştirilerini anlattı. Ergin, internet sitesinin Hürriyet Gazetesinin satışını etkilediğini savundu. İstanbul gazetecisi kim? Hürriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Sedat Ergin’den “Muhabirin İş Kazası” haberine ilginç yorum. Ergin, “O haber İstanbul gazetecilerinin işi. Ankara gazetecileri böyle haberlere itibar etmez” dedi. İnternethaber Ankara Temsilcimiz Nesrin Yanık Çorakbaş’ın Sedat Ergin’le yaptığı internet ve medya röportajı çok konuşulacak… “İnternet gerçek anlamda bir tehdit olabilir !” Sedat Ergin, geçtiğimiz günlerde “Bizden Saklananlar” adlı yazı dizisiyle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti tarafından Sedat Simavi Gazetecilik Ödülü’ne layık görüldü. Önce Ankara’nın diplomatik çevrelerinde tanınan, sonra Hürriyet Gazetesi’nde ses getiren iç ve dış politika yazı dizilerine imza atarak iyi bir kulisçi olduğunu kanıtlayan ve Hürriyet Ankara Temsilciliğine atanan, sonra da televizyon programı ile tüm Türkiye’nin tanıdığı ‘saygı duyulan diplomat gazeteci’ kimliğiyle öne çıkan Sedat Ergin ile, aldığı ödülün hemen ardından Ankara’nın o meşhur Cinnah Yokuşu’nun hemen başındaki Hürriyet binasında buluştuk. Ve, Türk medyasında ağırlığını giderek daha fazla hissettiren internet haberciliğini ve internetin yazılı basın üzerindeki tehdidini konuştuk. Ben, Sedat Ergin’in kimsenin ulaşamadığı haber kaynaklarına nasıl bir çırpıda ulaştığını, kimsenin bilmediğini gerçekleri ilk ağızdan öğrenen olmayı nasıl başardığını merak ederken, o bunun aslında öyle pek de heveslenilecek bir durum olmadığını anlattı. Ergin’i dinlerken, çok şey bilmenin hiçbir şey bilmemekten daha zor olduğunu bir kere daha anladım. Çünkü ona güvenle anlatılan konulardan bazılarının “off the record” kalması gerekiyordu. Yani yazılmaması! Ama o bir gazeteci ve bir gazeteci için haberin kokusunu alıp da yazamamak en acı şey. Sedat Ergin’in de haber kaynağını dinlerken, “ne kadar güzel fiyakalı bir haber yaparız” diye düşünüp, sonra o bilgileri unutmak zorunda kaldığı olmuş. Bu yüzden, artık “Bak sana şöyle bir şey anlatacağım, ama yazma” diyen siyasilere, “Anlatma daha iyi o zaman” diyor. Yazamayacağı şeyi bilmenin kendisini huzursuz edeceğini belirten Ergin, “İlerde bilip de yazmadığım ortaya çıkarsa ben kendi mesleğim karşısında zor duruma düşerim.” diye konuşuyor. Bilişim Çağı’nda interneti doğru algılıyor muyuz sizce? Ne kadar doğru algılandığını bilemem, ama gazeteci gözüyle konuşursak; bundan 10-15 yıl öncesiyle kıyasladığımızda muazzam bir gelişme olduğunu söylemek gerekir. Bunu kendi tecrübelerimden biliyorum. Bu göreve 10 yıl önce geldiğimde, benim bilgisayarla olan tek ilişkim önümüzdeki cihazı, sadece haber yazmak için kullanmaktı. Daktilonun modernize edilmiş bir versiyonuydu benim için bilgisayar. Ama bugün çalışma düzenime baktığımda, güne e-maillerimi okuyarak başlıyorum. Bir kere muazzam bir haberleşme kolaylığı sağlıyor. Bir de bilgiye çok çabuk ulaşabilme imkanı var. Herhangi bir kavramı, terimi, olayı öğrenmek gerektiğinde anında o bilgiyi önünüzde bulabilme kolaylığı var. Geriye bakıp bir karşılaştırma yaptığınızda, bugünün gazetecilerini şanslı buluyor musunuz? Ben, 1976”da Ankara’da başladım gazeteciliğe. O günlerle kıyasladığımda ve şu anda bilgi teknolojisindeki hızlı gelişmeleri dikkate aldığımda şimdi gazetecilerin çok şanslı olduğunu düşünüyorum. Bunun değerini ne kadar teslim ediyorlar ama, biz karşılaştırmalı bakabildiğimiz için çok şey fark ediyor. Bazen çok basit bir bilgiye ulaşabilmeniz için saatlerinizi vermeniz, kütüphaneye gitmeniz, kaynakları taramanız, gazete arşivlerinin önünüze gelmesi gerekiyordu. Bugün arşivlere de internetten ulaşabiliyorsunuz. Gazetecilik eskiye göre çok kolaylaştı. Eskiden bir haberin yazılması, bir araştırmanın yapılması için koymamız gereken emek ve harcanması gereken zamanla bugünkü durumu kıyasladığımızda, işler hakikaten çok kolaylaştı. İnternetin getirdiği zorluklar da var mı sizce? Zorluğu şu; konuyu geleneksel yöntemlerle araştırırken ne buluyorsan, onunla yetinmek zorundasın. İnternete girdiğin zaman öylesine bir bilgi bombardımanı ile karşı karşıya kalıyorsun ki, o bilgileri eleyip aradığınızı seçmek sorun haline geliyor. Bilgiye ulaşmak bakımından büyük bir rahatlama getirdi ama, o bilgi akışını özümseyebilmek, tarama yapıp hangi bilgiye ihtiyaç olduğunu seçebilmek anlamında zorlaştı. İnternet gazeteciliğini nasıl algılıyorsunuz? Bu, yeni bir kategori habercilikte. Yeni bir alan. 10 yıl önce, hatta 5 yıl önce bu ölçüde yaygınlaşacağını tahmin etmiyordum. Eskiden mesajınızı kamuoyuna nasıl iletecektiniz? Bir gazete çıkaracaksınız, gazeteye muazzam bir yatırım yapacaksınız, parayı bulacaksınız, matbaayı bulacaksınız. Gazeteci istihdam edeceksiniz. Büyük bir organizasyon gerekli, üstelik son derece maliyetli. Farklı bir gazete çıkaracaksınız, okutacaksınız, sonra karlı olacak. İnternetin gelişmesi, herkesin hemen mesajını verebilmesi, bilgiyi iletebilmesi, hemen okura ulaşımı imkanı açısından büyük bir kolaylık. Bütün dünyada bilgiye çabuk ve rahat erişim, alternatif medyaların güçlenmesine yardımcı oldu. Dolayısıyla yazılı basın kanalıyla, yazılı basın üzerinden kamuoyuna ulaştırılamayan bilgilerin, bugün internet üzerinden okura ulaştırılabilmesi mümkün hale geldi. Bu açıdan yani haberin, iletişimin yaygınlaşması ve kamuoyunun bilgi ihtiyacının, öğrenme hakkının karşılanması açısından, son derece yararlı. Bir başka anlatımla kamunun, toplumun menfaatleri açısından yararlı bir gelişme olduğunu kabul etmemiz gerekir. İnternet ortamının gazeteciye getirdiği “özgürlük” kavramını nasıl değerlendiriyorsunuz? Zaman zaman benim de mağdur olduğum bir konu bu. Bilginin topluma ulaştırılmasında vazgeçemeyeceğimiz, olmazsa olmaz bir takım ilkelerin olması gerekiyor. Öncelikle bilginin doğru ve sağlıklı olması gerekiyor. Fakat, internet üzerinden işleyen haberleşme şebekelerine baktığımızda bu hakkın, teknolojinin getirdiği bu imkanın kötü amaçlı kullanıldığı durumlarla da sıkça karşılaşıyoruz. Bir sürü haber sitesi var. Bunlar hakikaten gazetecilik amaçlı siteler ise, sahipleriyle ilgili bilgi vermek, künyelerini yayımlanmak zorundalar. Sorumsuzca ve tümüyle dedikoduya, çamur atmaya yönelik yayın politikası izleyen ya da dedikodu yazan siteler var ve bunların ortaya attıkları söylentilerin muazzam bir etkisi de olabiliyor. Bunun kontrolü bir gazetede olduğu kadar kolay değil. Sizce, habercilik anlamında yayın yapan internet sitelerinde sorun yaptırım olmaması mı, yoksa sorun gazetecilik ahlakıyla mı ilgili? Dikkat edin, basında yanlış bir haber çıktığında gazeteciyi ya da gazeteyi dava edebiliyorsunuz, açıklama gönderebiliyorsunuz. Karşınızda bir muhatabınız var. Kimin tarafından çıkartıldığını bilmediğiniz bir haber sitesinin ortaya attığı, diyelim ki yanlış bir haber karşısında kişilik haklarınıza saldırı olduğunda, tümüyle savunmasız kalıyorsunuz. Madem herkes, bilgi edinme hakkı çerçevesinde internet üzerinden haberleşmeyi savunuyor, alternatif medyanın toplumun bilgi edinme hakkı konusunda ne kadar yararlı olduğu konuşuluyor, hukuk kurallarına riayet ve şeffaflık konularında da aynı anlayışların geçerli olması gerekiyor. Bu alanda mevzuatta büyük bir boşluk var. Bu boşluğun doldurulması gerekiyor bir an önce. Ben bir internet sitesine girdiğimde, onu kimin çıkarttığını bilmeliyim. Ayrıca, nasıl yazılı basında etik alanında bir iyileşmeye ihtiyaç varsa, bence aynı ihtiyaç internet açısından da geçerli. İnternet gazeteciliğinin avantaj ve dezavantajlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? İnternet gazeteciliği, şu anda dezavantajlı durumda. Çünkü bilgi akışı, yetkili makamlar tarafından öncelikle televizyon kanallarına ve gazetelere yapılıyor. Onların bilgiyi ulaştırmak üzere öncelik verdikleri vasatlar, televizyon, gazete ve ajanslar. Buna karşılık, internet siteleri o listeye girebilmiş değiller. Dolayısıyla habere ulaşmada zorlukları oluyor. Ama bence bu eksiği şöyle kapatabilirler; internet haberciliği, gazetelerin ve büyük kitle iletişim organlarının üzerinde yoğunlaşmadıkları, durmadıkları alanlara yönelerek ya da onların yeterince derinleşmedikleri alanlarda, onların eksikliğini kapatacak kulvarlara girerlerse, uzmanlaşmaya önem verirlerse çok daha işlevsel olabileceklerini düşünüyorum. İnternet medyasını emekleme döneminde olarak tanımladınız ama, bir gün internet medyasının geleneksel basını tehdit edebileceğini düşünüyor musunuz? Bu konu tartışılıyor. Hatta internet ortaya çıktığında, internet haberciliği gelişmeye başladığında, artık gazetelerin, yazılı basının hizmet ömrünü büyük ölçüde tamamladığı, tamamlamakta olduğu gibi bir takım fikirler ortaya atılıyordu. Ama uygulamaya baktığımızda, bu yöndeki tahminlerin pek de isabet taşımadığı görülüyor. Tamam, gazeteler tirajlarını arttıramıyorlar, toplam gazete tirajı dünyanın her yerinde pek artmıyor, hatta belli bir gerileme var. Fakat ben, bunun sayısının internetten çok biraz televizyonun ve televizyon haberciliğinin gelişmesinden, televizyon kanallarının artmasından kaynaklandığını düşünüyorum. Ama internet, bu aşamada gerçek anlamda bir tehdit olabilir. Yine tabi gazetecilerin habere ulaşmada muazzam avantajları var. Artı, gelenekleri değiştirmek de o kadar kolay değil. İnsanlar her şeye rağmen, gazete okumak istiyorlar. Siyasi haberi, ekonomiyi, magazini, her şeyi gazetede bir arada bulabiliyorlar. Haberleri topluca bulabileceğimiz bir paket sunuyor gazeteler. İnternet onu veremiyor. Bir çok insan sabahları gazeteleri internetten takip ediyorlar. Hatta Hürriyet Gazetesi’nin web sitesi de, Türkiye’nin en fazla ziyaret edilen sitesi. Buna ne diyorsunuz? Bu tabii tirajı olumsuz etkiliyor. Bilgisayarı olan insanlar, gidip gazete alacağına, doğrudan internetten okuyor. Bu benim tercihim olmaz. Ama şu var, ikisinin makul bir dengesinin olması lazım. Gazetelerin tirajlarının da gayet iyi bir düzeyde seyretmesi, buna karşın internetten de sunumun yapılması şeklinde. Dünyada en çok hangi web sitelerini izliyorsunuz? New York Times ve Washington Post’un siteleri. Bizde, tasarım olarak Hürriyetim sitesini beğeniyorum ben. Bizdeki gazete sitelerinde mizanpajın estetik boyutu biraz ikinci planda kalıyor. Aradığınızı bulabilmek, işlevsellik daha ön planda oluyor. Bir de yazılı basındaki vurucu etkiyi internette çoğumuz görmüyoruz. Gazetede, okurla gazeteci arasındaki ilişkinin dinamiği, her şeye rağmen internetten daha canlı, daha dinamik. İnternet daha soğuk bir iletişim biçimi. İnternette ne kadar zaman geçiriyorsunuz? Sabah geldiğimde önce e-maillerimi okuyorum. Sonra yarım saat kadar muhakkak yabancı basına bakıyorum. Onun dışında, yabancı bir misafir bizi ziyarete gelecek diyelim. Kim olduğunu biliyorsunuz ama, görüşeceğiniz kişiyi daha iyi tanımak istiyorsunuz. Ziyaretçiniz kapıda beklerken, siz internette o kişi hakkında araştırma yapabiliyorsunuz, böyle bir kolaylık da sağlıyor. Mesela anayasanın bir maddesi gerekiyor. Kitaplara, kaynaklara başvurma, referans bulma ihtiyacınız ortadan kalkıyor. Son dönem, yabancı sözlük kullanımında interneti çok kullanıyorum. Bilmediğimiz bir yabancı sözcükle karşılaştığımda, bir sözlüğü alıp sayfa sayfa çevirip aramak yerine, sözlük siteleri anında aradığımızı önümüze koyuyor. Haberleşmede de büyük kolaylık sağlıyor. İnternet medyası, kendi içinde yasallaşmayı tartışıyor. Bu tartışmaları izliyor musunuz ve ne kadar destek veriyorsunuz? İzlemeye çalışıyorum. Bu alanda büyük bir ihtiyaç olduğu aşikar. Özellikle kendi başıma da geldiği için biliyorum. Örneğin basından haberler veren medya siteleri var. Oradan bakıyoruz, bir gazetecinin başka bir gazeteye transfer olmak üzere olduğunu okuyorum. Doğru çıkmıyor, beni de birkaç kez başka gazetelere transfer ettiler. Çok sorumluca davrandıkları söylenemez. Dolayısıyla bunun bir yasal çerçevesi olması gerekiyor. Hukuk kuralları gazeteler için ne kadar geçerliyse, internet siteleri için de geçerli olmalı. Gazetelerde kişilik haklarına saldırı olduğunda kişiler yasalar çerçevesinde haklarını arayabiliyorsa, aynı derecede internet haberi karşısında da bunu yapabilmeleri gerekir. Özetle, bir hukuk düzeninde hiçbir şahıs yada kurum hukuk kurallarından muaf olamaz. Aklınızda kalan, en fazla ziyaret ettiğiniz Türk siteleri hangileri? Türk sitelerine fazla ziyaret etmiyorum. Eskiden Habertürk’ü çok düzenli takip ederdim. Fakat Habertürk televizyona geçince eskisi gibi ziyaret etmiyorum. Sedat Ergin neden ve nasıl gazeteci oldu, merak ediyorum? Ben tesadüfler sonucu gazeteci oldum. Gazeteci olmak gibi bir idealim hiçbir zaman olmamıştı. Liseyi bitirdikten sonra Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken, öğleden sonraları dersim yoktu. 1975 yılıydı, tesadüfen Türk Haberler Ajansı’nda part-time, öğleden sonraları çalışmak için bir çevirmen aradıklarını duydum başvurdum. Öğleden sonraları çeviri yapıyordum. Böylece bu işe bulaşmış oldum. Sonra Ankara’da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne öğrenci olarak girdim.. Ajansın Ankara bürosuna gidip gelmeye başladım. Öyle başladı. Sonra full time çalışmaya başladım. okulla gazeteciliği birlikte götürdüm. O yüzden okulu, altı yılda zor bela bitirdim. Ama okulu bitirdiğimde, toplam 7 yıl gazetecilik tecrübesi edinmiştim. Okulu bitiren insanlar, “şimdi ne yapacağız” diye düşünüp bunalıma girerken, ben zaten bir meslekte yedi yıllık tecrübeye sahiptim. Yani koşuya çok erken başlamış oldum. Bana çok büyük avantaj sağladı. Sedat Ergin hakkında konuşan insanlar, sizden “diplomat gazeteci” diye söz ediyorlar. Bu hoşunuza gidiyor mu? En azından pek rahatsız edici bir tarafı yok. Ben, Siyasal Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümünden mezunum. Normalde o bölüm mezunları, Dışişleri Bakanlığına gidiyorlar. Eğer bu gazetecilik olmasaydı, muhtemelen ben de oraya giderdim. Zaten o dönem ben hep diplomasi muhabiri olarak çalıştım. Dış politika konularında uzmanlaştım. Vaktimin çoğunu Dışişleri Bakanlığında geçirdim. Hatta Vahit Halefoğlu Dışişleri Bakanı iken, Vahit Bey”den “hadi artık seni bakanlığa alalım” şeklinde bir teklif de aldım. Ankara temsilcisi olmanıza rağmen, son derece aktif bir muhabir gibi çalışıyorsunuz. Temsilciler aslında biraz yöneticidir, siz muhabirlikten kopamıyor musunuz? Tamam, ama ben bunu hiçbir zaman muhabir arkadaşların ayağına basmayacak şekilde yapmaya önem veriyorum. Muhabirlik için “gazeteciliğin temelidir” denir. Bu yüzden mi muhabirlik sürüyor? Doğru, gazeteciliğin esası muhabirliktir. Ben, temsilci olmadan önce yaklaşık 18 yıl muhabirlik yaptım, sonra bu görevi üstlendim. Bu biraz şuna benziyor; teknik direktör olsam da hiçbir zaman sahadan kopmamak gerekiyor. Benimki ise hem teknik direktör olup, hem de sahada oyuncu olmaya, zaman zaman son 10’uncu dakikada sahaya girip gol atmaya benziyor. Maçı kurtarmak için bazen sahaya girmek gerekir. Çok güzel yazı dizilerine, gündem belirleyen haberlere imza attınız. Hiç, şu haberi de yazsaydım ya da yazmasaydım dediniz mi? Olmuştur, ama hangileri derseniz hemen şimdi aklıma gelen yok. O duygu daha çok, keşke şunları şunları da yazsaydım ya da şurası eksik kalmış gibi şeylerden dolayı olmuştur. Çok daha fazlasını yapabilirdim diye düşünmüşümdür. Gazeteci olarak en rahat diyalog kurduğunuz politikacılar kimler? Her lider, her siyasetçi farklı ama, bu görevi yaptığım süre içerisinde hem gazetecilik hem de entelektüel açıdan benim için Dokuzuncu Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel ile diyalog çok farklıydı. Bugünkü gazetecilere ne önerirsiniz haberde neyi daha çok önemsemeleri gerekiyor? Gazetecilerin kendilerini ve özellikle entelektüel hasletlerini daha çok geliştirmeleri, çok okumaları gerekiyor. Gazetecilerin bilgi dağarcıkları çok geniş olmalı. Bilgi birikimi ne kadar güçlü olursa. karşılaştıkları olayları o ölçüde sağlam bir şekilde değerlendirme imkanı bulurlar. Bir gazeteci dosya bilgisiyle karşısındaki yetkili yada siyasinin gerisinde olmayacak, hatta karşısındakinden daha fazla bilecek. Bir de haber kaynakları gazeteci için çok önemlidir. Haber kaynaklarının güvenini sarsmaması gerekiyor. Konuştuğunuz kişinin size çok güvenmesi yeterli değil, mutlak güvenmesi gerekir. O mutlak güveni duyarlarsa, bürokratlar, bakanlar size çok şey anlatmaya başlıyor. Bu açıdan gazetecilik de bankacılık gibi bir güven müesseseleridir. Sizin böyle, bildiğiniz halde yazamadığınız haberler var mı? Önünüze öyle bilgiler geliyor ki, normalde yazdığınız takdirde manşet olur, ama size off the record olarak anlatılmış. O zaman unutacaksınız. Bu tür bilginin şu yararı olabilir: günü geldiğinde, o olayla ilgili başka bir gelişme olduğunda, meseleyi doğru bir çerçeveye oturtmanıza yardımcı olur. Gazeteciliğin en acı tarafı, bilip de yazamamak. Bazen gazeteci olarak bir haber kaynağını dinlerken, refleks olarak “şu anlatılanlar ne kadar da fiyakalı bir haber olur” diye düşünürsünüz. Ama bunları saklamak zorunda kalmak acıdır. Hatta bazen bir siyasi yada bürokrat, “bak sana şöyle bir şey anlatacağım, ama yazma” der, ben de “anlatmayın daha iyi, bana işkence mi yapmak istiyorsunuz ” derim. Çünkü, huzursuz olacağım yazamadığım için. İlerde bilip de yazmadığım ortaya çıkarsa ben kendi yöneticilerim karşısında zor duruma düşerim. Anlatmasın daha iyi. Siz de bir gün anılarını kitaplaştıran gazeteciler arasına katılacak mısınız? Bunları yazabilmek için düzenli not tutmak lazım. Ben de onu yapmıyorum, zamanımda yok. Bir kısmı belki yazılabilir. Ama aradan çok zaman geçmesi lazım. Belki artık emekli olunca, gazetecilikle ilişkimi tümüyle bitirdiğim zaman olabilir. Ancak yine de çok dikkatli yazılmalı. Hürriyet’in büyük tartışma yaratan “Muhabirin iş kazası” haberini siz olsanız yapar mıydınız? Bu bir Ankara haberi değil. Ankara gazetecilerinin pek rağbet edeceği bir haber değil. Ankara gazetecilerinden böyle bir haber pek çıkmaz. Pek çok kişinin konuştuğu gibi Sedat Ergin, Hürriyet’in genel yayın yönetmenliğine mi hazırlanıyor? Ben oturduğum koltuktan sorumluyum.