Seçimlerde adaylar nasıl belirleniyor Yeni Şafak yazarından sinyal
1 Kasım 2015 seçimlerinde AK Parti Sakarya Milletvekili Aday Adayı olan Yeni Şafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, yeniden vekillik için sinyal verdi. Hem de çok ilginç bir yazıyla
Abone ol"Partiler seçimlerde adaylarını nasıl belirliyor?"
Herkesin merak ettiği bu sorunun yanıtını Yeni Şafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, 1 Kasım seçimlerinde kendi adaylık sürecinde yaşadıklarını anlatarak bugünkü köşesine taşıdı.
Önce partilerde aday belirleme sürecini eleştiren Öztürk, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti'de değişim sürecini başlatmasından umutlandı ve yeniden milletvekili adayı olabileceğinin sinyalini verdi. İşte Kemal Öztürk'ün bugünkü yazısı:
"...
Hayatımın en önemli kararlarından biri, 1 Kasım 2015 seçimlerinde, Sakarya’dan milletvekili aday adayı olmaktır. O sayede uzun yıllar Ankara’da siyaset içinde geçirdiğim görevlerin ötesinde, siyasetin kılcal damarlarında işlerin nasıl yürüdüğünü gördüm.
Aday bile olamadım. Başbakan danışmanı olmak kolay ama aday olmak kolay değilmiş meğer. Orada geçirdiğim süreçte adayların nasıl belirlendiği konusunu bizzat yaşadım. Yerel siyaset, Ankara’daki siyasetten daha alengirliymiş.
Aslında Türkiye’nin kaderini etkileyecek siyasetçiler ve yöneticilerin nasıl doğduğu, nasıl belirlendiğinden bahsediyoruz. Siyasete giden yol, yerelden mi geçiyor, tabandan mı doğuyor, millet mi seçiyor, bence hayati önemde bir konu.
Şöyle olmuştu:
Bir kere herkes aday adayı olabilir. Sonra aday olduğunuz şehre gelip, temayül yoklaması denen, parti teşkilatının oy kullanacağı bir yarışa hazırlanıyorsunuz.
Aslında güzel bir şey. Yarış var. Tartıya çıkıp, kaç okka çektiğini görme fırsatı bu.
İlçe ilçe dolaşıyorsunuz. Her ilçede parti teşkilatına kendinizi tanıtıyor, fikirlerinizi ve projelerinizi anlatıyorsunuz.
Akyazı ilçesinde, milletvekili seçilirsem, Sakarya’yı dünya şehirleriyle yarıştıracağımı, teknoloji ve yeşilin markalaştıracağı global bir kent hayalimi anlattım.
İlçe yönetim kurulu üyelerinden biri şunu sordu: “Tamam bizi dünya şehirleriyle yarıştıracaksın da, bizim Akyazı’nın yolu bozuk, onu yaptıracağına söz veriyon mu? Onu söyle hele.”
Yani böyle ortamlarda teşkilatın gözüne, gönlüne ve aklına girmek zorundasınız. Zira temayül yoklamasında ilk sıralarda çıkmanız gerekir.
LİSTEYE GİRMEK İÇİN LİYAKAT YETMİYOR!
70’den fazla aday, ilçe ilçe dolaştık. Temayülde oy verme günü geldi çattı. Sonra baktık, her ilçeden bir liste çıkıyor. 7 milletvekili olacağı için, ilk yedi ismi ilçe başkanları belirlemiş, üyelere bu yönde oy vermelerini söylüyor.
Sonra ilçe başkanları, kendi aralarında aday pazarlığı da yapıyor. ‘Sen benim adayımı yaz, ben senin’. O zaman anladım ki, ilçe başkanları siyasetin ‘küçük reisleri’ gibi önemli.
Peki biz niye bu kadar dil döktük, ‘Akyazı’nın yollarına yaptıracağım’ diye söz verdik? Çömez siyasetçi sorusu benimki. Tek başına liyakatın yetmediğini anlamam biraz zaman aldı.
Temayül yoklamasından sonra, şehirdeki sivil toplum örgütlerinin oy kullanacağı bir yarışa girdik bu sefer. Ticaret odasından başladık, fındık üreticileri derneğine kadar dolaştık herkesi. Yine projelerimizi, fikirlerimizi anlatıyoruz. Soruları tahmin edin artık. Sonradan gördüm ki her derneğin kendi özel adayı ya da diğer derneklerle paslaştığı adaylar varmış. Boşuna en tatlı dilimizi dökmüşüz.
Son olarak şehirde esnafı, iş yerlerini dolaştık. En güzel burasıydı. Milletin asıl derdini öğrendik.
ELENE ELENE BÜYÜYEN BİR ZAFER VAR MI?
Nihayet vekil sayısının iki ya da üç katı aday adayı isim seçilip genel merkeze gönderildi. Bu kez genel merkezde bir yarışa hazırlandık.
Mülakata alacaklar bizi. MKYK üyelerinin oluşturduğu bir komisyonun karşısına çıktık. Baktım bizim Abdurrahim, eski çalışma arkadaşlarım hep komisyondalar. ‘Abi ne soralım sana dediler?’ Ben de ‘Akyazı’nın yolunu sormayın da, ne sorarsanız sorun’ dedim. Lakin komisyon başkanı bana pek iyi bakmıyordu. Genel müdürken canını sıkmışım muhtemelen.
Komisyon da önüne gelen listeyi ‘çok sıkı imtihandan’ geçirip en son komisyona gönderdi. Orada genel başkan yardımcılarının tasnifine sunuldu. Binlerce aday adayını nasıl tanıdılarsa artık.
Listeler son kez tasnif edilip, artık genel başkanın önüne çıkıldı. Orada bir daha elenenler, eklenenler oldu. Sonunda isimler Yüksek Seçim Kurulu'na gitti. Ben yokum!
Süreç böyle oldu.
SİYASETTE KALİTE SORUNU YARATAN NEDEN
Şunu söyleyeyim. Siyasete girmek isteyen insanların adil yarışlara ve imtihanlara tabi tutulması son derece sağlıklı bir şey. Yarışalım, iyi olan, iyi donanıma sahip olan, şehre ve ülkeye faydalı olan kazansın.
Gelin görün ki, ülkedeki istisnasız tüm partilerde böyle olmuyor. Bir genel başkan yardımcısının desteklediği kifayetsiz muhteris aday kolaylıkla listeye girebiliyor. Buna karşın, iyi eğitim almış, donanımlı, liyakat ve ehliyet sahibi biri, arkası kuvvetli olmadığı için listelere giremiyor. Bu acı gerçek yüzünden Türkiye’de siyaset kurumu nitelik, ehliyet ve liyakat konusunda her zaman sorun yaşamıştır, yaşamaya devam ediyor.
Ancak durum bundan sonra aynı olmayacaktır. Zira millet yönetimde istikrar için artık milletvekillerine oy vermek zorunda hissetmeyecek kendini. İstediği birini göremezse, şehrini temsil edecek en iyi isme verecektir. Bu tüm partiler için geçerli.
Bu durumda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın dediği gibi, bakanların, genel başkan yardımcılarının kankası, adamı, yakını, asker arkadaşı olmanın önemi kalmayacak.
Bendeki şansa bak, benim zamanımda Cumhurbaşkanı bunları uygulamaya koysaydı keşke. Nasip işte.
Durun bir dakika! Neden olmasın?!