Muharrem Sarıkaya yazdı: Bunları ya önce içinde yaşayanlar bir an önce kendi yıkar ya da doğa onların başına yıkar...
Abone olDeprem riski altındaki binaların yıkılması ve kentlerin düzgün bir yapılaşmaya dönüşmesi için çok önemli bir süreç başladı.
Aylardır konuşulan Kentsel Dönüşüm yasası nihayet Meclis'ten geçti. Vatandaşın kafasında bazı soru işaretleri oluşsa da Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar yasanın önemine dikkat çekerken önemli bir cümle söyledi:
"Sanıyorlar ki biz bu işten rant elde edeceğiz. Tam tersi. Başbakanımızın da dediği gibi, 'söz verdiğimiz gibi, seçim kaybetme pahasına' bu dönüşümü yapıyoruz."
Habertürk yazarı Muharrem Sarıkaya yazdı. İşte Kentsel Dönüşüm Projesinde vatandaşı bekleyenler...
Meclis'ten önceki gün devrim niteliğinde bir kanun geçti. Baştan belirteyim, deprem riski altındaki binaların yıkılması ve kentlerin düzgün bir yapılaşmaya dönüşmesi için çok önemli bir süreç başladı. Buna ister kanunun kısa adıyla bilindiği gibi Kentsel Dönüşüm Yasası deyin, isterseniz kentsel devrim...
Kanunun önemini anlatmak için birkaç örnek vermem yeterli...
Bir süre önce, "Deprem Dede" olarak tanınan Prof. Dr. Mete Işıkara, İstanbul'un siluetine sıralı gecekondu gibi dizilmiş apartman dairelerini gösterip şöyle demişti:
"Bunları ya önce içinde yaşayanlar bir an önce kendi yıkar ya da doğa onların başına yıkar..."
Aslında bu sadece İstanbul için değil.
Deprem riski altında bulunan Ankara'nın Demetevler semti veya bir süredir heyelan yaşayan Akpınar Mahallesi için de geçerli.
2 BİNAYLA BAŞ EDEMEZKEN
Sonuncudan başlarsam.
Heyelan alanı olduğu bilinmesine rağmen iki belediye Akpınar'a imar izni vermiş; yetmemiş iskân ruhsatıyla da taçlandırmış.
Müteahhit, zemin etüdünü yapmamış...
Vatandaş da kayacağı her halinden belli binayı gidip satın almış.
Binalar kaymaya başlayınca da sanki kendilerinin hiçbir sorumluluğu yok gibi "Mağdur oldum" diye devletin kapısına dayanmış.
İki yıldır çözüm bulunamamış.
Düşünün ki bu birkaç binanın durumu.
Bir de iç içe geçmiş, birinci derece deprem bölgesinde yer alan binlercesi var...
Ne yıkılabiliyor, ne de içindeki insanlara deprem halinde başlarına gelebilecekler anlatılabiliyor.
SİYASİ RİSKİ
Oysa Türkiye, daha çok yakın geçmişte Marmara, Bingöl, Van, Kütahya olmak üzere ardı ardına deprem felaketiyle karşılaştı; binlerce insanını kaybetti.
Kanun, şimdi fay hattı üzerinde bulunan veya heyelana uğrayan binaların tartışmadan 60 gün sonunda yıkılmasını emrediyor.
Bunun için de öncelikle rıza arıyor; olmazsa doğrudan girip el koyma hakkını elde ediyor ve binaları yıkıp yerine daha sağlam ve kentsel planlamaya uygun binaların yapılmasını sağlıyor.
Bu aşamada bir yanlış algının da düzeltilmesi gerekiyor.
Sanılıyor ki, deprem riski bulunan yerlerdeki binalar yıkılacak, yerlerine de hiçbir şey yapılmayacak.
Tam tersi, bu binalar yıkılacak, ancak Japonya'da da görüldüğü gibi bunların yerine 3-5 büyüklüğünde yıkılabilen değil, 9-10 büyüklüğüne dayanabilen binalar yapılacak.
Hem de gelir seviyesi 15 bin dolara çıkmış bir topluma yaraşır biçimde, bir kadın gibi güzel kent görünümüne sahip binalar dikilecek.
Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar dünkü sohbetimizde yasanın önemine dikkat çekerken önemli bir cümle söyledi:
"Sanıyorlar ki biz bu işten rant elde edeceğiz. Tam tersi. Başbakanımızın da dediği gibi, 'söz verdiğimiz gibi, seçim kaybetme pahasına' bu dönüşümü yapıyoruz."
2-B PARASIYLA
Bakanlık, dönüşüm için 15 yıla yayılacak kredi destekleriyle birlikte toplamda 2.5 trilyona mal olması beklenen dönüşümün finansal ayağını da çözmüş. 2-B'den gelecek paraların buraya aktarılması kararlaştırılmış. vBaşta da belirttiğim gibi, Türkiye önemli bir gelişmenin kapısını araladı, devrim yaptı. İnsanlığı kurtardı.