Zaman yazarı Ahmet Kurucan, seçim sonrası Fethullah Gülen'i ziyaret etti ve izlenimlerini yazdı.
Abone olZaman si yazarı , seçim sonrası ilk ziyaretinde Gülen'i moralli, sakin ve huşu (Allah'a boyun eğme, gönlü korku ve saygı ile dolma) içinde gördüğünü yazdı.
AK Parti'nin zaferle ayrıldığı seçim sonuçlarını iktidarın hedefindeki Gülen nasıl karşıladı? Merak edilen soruya Gülen'in yeğeniyle evli olan ilahiyatçı yazar Kurucan, bugünkü köşesinde kısmen de olsa cevap verdi. İşte o yazıdan bir bölüm:
"Çevreden duyduğum şeyler, aldığım haberler beni tatmin etmiyor. İlla gözümle göreceğim. Öğle namazına bir saat var. Talebeleri ve birkaç misafiri ile oturmuş muhabbet ediyor. Marifet-i İlahi’den bahis açılmış. Marifet, muhabbet, samimiyet, ihlas, dava düşüncesi, çile, ıstırap, dua sözünü ettiğim muhabbetten damlayan kelimeler ve kavramlar.
Şaşırdınız mı, diye sorabilirsiniz. Şaşırmadım desem yalan olur. Çünkü neredeyse bütün Türkiye’nin koro halinde cemaati seçim mağlubu ilan ettiği günlerdeyiz. Gazete manşetlerine bakın, çarşaf çarşaf bu mevzu işleniyor. TV programlarını izleyin, hemen herkes garazlı ya da garazsız; objektif veya sübjektif; edep, ahlak ve centilmenlik sınırları içinde veya değil tek bir dilden bunu anlatıyor ve bütün bunların ilk elden muhatabı olan Hocaefendi marifetten, muhabbetten bahsediyor. Şimdi ben size sorayım; siz olsanız şaşırmaz mısınız?
SÜKUNET İÇİNDEKİ HUŞU ELBİSESİNİ GİYMİŞ BİR ALİM VARDI
Muhabbet böyle; pekâlâ morali ve hissiyatı nasıl? Seçim sonuçlarının duruşuna yansıyan bir izi, emaresi var mı? İmam Gazzali Hazretleri’nin, İhya’sının başında anlattığı alimler ve özellikleri bölümünden bir cümlesini iktibas ederek cevap vermek isterim bu soruya. Orada der ki Gazzali; “Allah hiçbir kuluna ‘sükûnet halinde huşû’dan daha güzel bir elbise giydirmemiştir.” İşte ben Hocaefendi’nin moral ve hissiyatını ancak bu tesbit ile anlatabilirim; çünkü karşımda sükûnet içindeki huşu elbisesini giymiş bir âlim vardı.
Hocaefendi’yi yakından tanıyan birçokları belki itiraz edecekler şimdi bu tesbitime. Diyecekler ki: “Hocaefendi ne zaman çıkardı ki o elbiseyi?” Doğru söylüyorlar. Ben de katılırım bu itiraza. Son dönemini yakaladığım 80’li yılların ortalarında aranırken bile Hocaefendi farklı değildi. Polis, jandarma aramalarının söz konusu olduğu dönemlerde 10 kişilik talebe grubuyla her gün saatlerce tefsir, fıkıh, hadis okurduk ve Hocaefendi, bugünkü “sükûnet içindeki huşû” halinden farklı bir tavır sergilemiyordu."