Kumru Başer, BDP'nin bir yandan seçim sonuçlarını kutladığını, bir yandan da Abdullah Öcalan'ın 'olumlu bir işaret ya da müzakereler için son tarih' dediği 15 Haziran sonrasına hazırlandığını aktarıyor.
Abone olBarış ve Demokrasi Partisi ve oluşturduğu Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, 36 bağımsız milletvekili ve 2007'ye göre birbuçuk milyon ek seçmen desteğiyle çıktığı seçimi kutlarken bir yandan da 15 Haziran sonrasına hazırlanıyor.
15 Haziran, İmralı Cezaevinde bulunan PKK lideri Abdullah Öcalan'ın, olumlu bir işaret ya da müzakereler için verdiği son tarihti. Bu tarih blokun kampanyası sırasında da sık sık zikredildi. BDP ve müttefikleri de 15 Haziran sonrasına ilişkin beklentilerinin ipuçlarını bugün vermeye başladılar.
Bugün Diyarbakır'da blok bileşenleri adına konuşan BDP Eş Genel Başkanı Filiz Koçali, yeniden 15 Haziran'a dikkat çekerek, "Başbakan'ın karar verme zamanıdır" dedi.
Koçali, "Başbakan Kürtlere dönük politikalarda ısrar mı edecek yoksa Kürtlerin statü ve demokratik özerklik taleplerini de içeren bir demokratik anayasaya evet mi diyecek?" diye sorduktan sonra, Başbakan'ın "balkon konuşması"nın çok umut vermediğini söyledi.
Koçali seçimle Kürt halkının iradesini ortaya koyduğunu söyleyerek, "halkın demokratik siyasete de demokratik meşru direnişe de hazır olduğu" ifadesiyle kendi durdukları yerin ipuçlarını verdi.
Partinin diğer eş başkanı Ahmet Türk ise, 15 Haziran'da hükümetten, devletten bir yol haritası ve açıklama beklendiğini söyledi ama bölgede genel hava, bu tarihin bir müddet esnetilebileceği ve yeni meclisin toplanıp, hükümetin yeniden oluşumuna kadar beklenebileceği yönünde.
Balkon konuşmasına tepkiler
Başbakan Tayyip Erdoğan'ın seçim ertesinde yaptığı zafer konuşmasına farklı farklı tepkiler söz konusu BDP içi ve tabanında.
Öne çıkan iki ana eğilim var. Erdoğan'ın son aylarda Kürt sorunu konusunda sertleşen söylemi ve icraatını Türkiye'nin batısında milliyetçi oyları almaya yönelik bir seçim manevrası olarak görenler, Başbakan'ın zafer konuşmasını da seçimin arkada bırakıldığı ve artık bazı adımlar atılabileceği şeklinde yorumluyorlar.
Bu inanç Diyarbakır sokaklarında görüştüğüm bir çok seçmen tarafından dile getirildi. Bir BDP'li bu durumu "Halk Öcalan'dan hükümete biraz süre vermesini bekliyor. O da bunu yapacaktır" diye ifade etti.
Bir kesim ise Başbakan'ın Kürt sorununu artık hallolmuş saydığı ve bu konuda gelebileceği yerin sınırına dayandığı görüşünü dile getiriyor ve ortamın yeniden sertleşmesinden korkuyor.
Görüştüğüm Dicle Toplumsal Araştırma Merkezi'nden Mehmet Kaya AKP'nin yeni anayasa sürecinde Kürtlerin taleplerine açık olacağı görüşüne katılmayanlardan ve yeni mecliste BDP ve Blokun doğal müttefikinin CHP olabileceği görüşünü dile getiriyor.
Altan Tan'dan İslami kesime eleştiri
Buna karşılık, Diyarbakır'dan ayrılırken uçakta uzun uzun sohbet ettiğim Blokun meclise yolladığı yeni adaylardan Altan Tan, "Başbakan yuvarlak konuştu, hiç umut vermedi. Herkese gideceğim, uzlaşacağım demek yeterli değil, Kürtleri bir halk olarak tanıyacak mı tanımayacak mı, önemli olan budur" dedi.
Tan, AKP'nin Türkiye genelindeki seçim başarısını tahlil ederken ise "Türkiye'nin önüne AKP'den daha ileri bir vizyon koyan ana parti yok" diye konuştu ve buna ek olarak uluslararası güçlerin ve küresel sermayenin AKP'ye desteğinin halen devam ettiğini söyledi.
Tan'ın en büyük eleştirisi ise dindar ve İslamcı kesime idi. "İslami kesim iktidarla tanıştı. Bürokratik olarak ekonomik olarak düzenden yararlanmaya başlayınca muhalefetlerini geri çektiler. İslami bir dünya kurma iddialarını büyük oranda törpülediler."
Tan, demokratik bir cumhuriyet içinde farklı hukukların birarada varolabileceğine inandığını da vurguluyor.
Altan Tan, BDP ve oluşturduğu ittifakın kalıcı olup olmayacağı sorusunu ise, "İlkeler önemlidir. Bu ittifak herkesin hukukunu koruma ittifakıdır. Ben islamcıyım, Ertuğrul Kürkçü marksisttir. Birbirimizin hukukunu koruma ilkesine sadık kalınırsa ittifak da sürer" dedi, hatta Türkiye'de daha da geniş kesimleri içerecek yeni bir çatı partisi oluşturma fikrinin gelişebileceğinin işaretlerini verdi.
Tan, bir dönem karşı karşıya olduğu BDP ile birlikte siyaset yapmaya nasıl karar verdiği yolundaki soruma ise "Ben partinin yabancısı değilim. Daha önce HADEP'de parti meclisi üyeliği yapmıştım. Arada Refah Partisi içinde de yer aldım. Ama bu seçimlerde Başbakan'ın demokratik özerklik, ana dilde eğitim ülkeyi böler şeklindeki söylemi, bloğu benim için daha cazip hale getirdi" diye cevap verdi.