BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Seçim ekonomisi geliyor

Avrupa, Türkiye için seçim ve İslam tehlikesinden bahsediyor. Erdal Sağlam, seçim ekonomisini yazdı.

Abone ol

Avrupa, Türkiye için seçim ve İslam tehlikesinden bahsediyor. Erdal Sağlam, seçim ekonomisini yazdı.

Yazar: Erdal Sağlam
Kaynak: Hürriyet
-----------------

Seçim ekonomisi başlıyor
AKP’lilerin demeçleriyle ortalıkta olup bitenleri birleştirdiğimizde "bir seçim ekonomisinin gelmekte olduğunu" artık rahatlıkla söyleyebiliyoruz.

Tam başlığını atıp yazıya başladığımız sırada Londra’dan gelen bir telefon, başlığımızı teyit etti. Arayan bankacı, aynen şu soruyu yöneltti: "Burada ve diğer başkentlerde, Türkiye için, çok fazla seçim ve islam tehlikesi konuşulmaya başladı, ne diyorsunuz? Bu tür işaretler var mı?"

Önceki gün belediyenin Hazine’ye olan borçlarının 144 yıl gibi uzun vadelere yayılmasının yanısıra, Hazine’ye olan borçları nedeniyle yapılan kesintilerin de yarı yarıya indirildiğini, hatta önümüzdeki 2-3 ay için hiç kesinti yapılmamasının karara bağlandığını yazmıştık.

Bu arada Başbakan Tayyip Erdoğan’ın hafta sonunda bir konuşmasında kullandığı "IMF’ye olan borçlarımızı ödeyebiliriz" sözlerinin yankıları gelmeye başlamıştı.

Dün de son Bakanlar Kurulu toplantısında imzaya açılan İhale Yasası’ndaki değişikliklere ilişkin tasarı elimize geçti. Baktığımızda iyice kanaat getirdik ki; AKP hükümeti seçim ekonomisi uygulamasının altyapısını oluşturuyor.

Başbakan Erdoğan sık sık "seçimlerin zamanında yapılacağını" tekrarlayıp duruyor. Buradan yola çıkarak diyoruz ki; yaz aylarında başlayacak seçim ekonomisi, 2007 ilkbaharında Cumhurbaşkanlığını atlatıp, bir de 2007 sonbaharında yapılacak genel seçimlere kadar sürerse, bu ekonomi bu kadar yükü kaldıramaz.

Önümüzdeki iki ay içinde, yani haziran sonuna kadar bir erken genel seçim kararı çıkarsa çıkar, yoksa seçimler zamanında yapılacak demektir ve bu kadar uzun süre devam edecek seçim havası ve yatırımları, ekonomi açısından bir felaket anlamına gelir.

Biz Erdoğan’ın, AKP’den gelecek tepkilere "O zaman işimiz daha kolay olacak. Parti daha da güçlenecek" gerekçesi gösterip, partilileri ikna ederek, cumhurbaşkanlığına aday olacağını tahmin ediyoruz. Bundan önceki eline fırsat geçmiş Başbakanların "davayı ya da partilerini değil kendilerini düşünerek" Çankaya Köşkü’ne çıktıklarını unutmayalım...

HEM AB, HEM IMF KALMAZ

1 yılı aşkın devam edecek bir seçim ekonomisi şimdiye kadar tutunduğumuz AB çapasının da, IMF çapasının da yok olması anlamına gelecektir. Seçime doğru "IMF’i de kovduk" diye ortaya çıkabileceklerinin işaretlerini almaya başladık. Unutulmamalıdır ki, bizim IMF’den aldığımız para önemli değil, kazandığımız prestij önemlidir. Bu prestij birden kaybolur.

İhale yasasına baktığımızda ise seçim ekonomisi ve yatırımlarının altyapısını oluşturmanın yanısıra, "AB’ye bir rest çekildiği" de ortaya çıkıyor. Sanki daha geçen hafta "mevzuatta liberalizasyonla, limitlerle ilgili düzeltmeler yapılmazsa görüşmeler askıya alınır" diyen AB komisyonu değilmiş gibi, tasarıda bu konuda bir unsur yeralmıyor. Aksine KİT’ler kapsam dışına çıkarılıyor, ihale prosedürü, itiraz süreleri kısaltılıyor, yani istediğine istediği gibi ihale vermesi için iktidara zemin hazırlanıyor. Böyle bir tasarının görüşmeleri askıya alacağı kesin.

Özetle; AKP Hükümeti, tam aksini söyleye söyleye, AB ve IMF hedeflerinden uzaklaşıyor. Bu iki çapanın olmaması demek, ekonominin dayanaksız kalması anlamına gelir.

İşte bu nedenle Türkiye’ye kaynak aktaran gelişmiş piyasalarda Türkiye için seçim ekonomisi ve islam korkusu konuşulmaya başladı. Çünkü yaklaşın seçim sadece ekonomisini değil, radikal söylemleri de beraberinde getirecek. Yeni bir seçime girilmeden, özellikle türban konusunun kaşınacağı kesin. "Türbandan oy kazanma" ya da "türban oylarını kaybetmeme" telaşının şimdiden başladığı görülüyor. Kimsenin şüphesi olmasın ki; bu söylemin dozu da seçim ekonomisiyle birlikte artacak, bu da ekonomideki tedirginliği daha da artıracaktır.

Merkez Bankası yeni Başkanı Durmuş Yılmaz, geçen gün Bakanlar Kurulu’na verdiği brifingde enflasyona ilişkin risk unsurlarını sayarken "IMF ve AB ilişkileri; iki önemli çapa" demiş. Bu durumda enflasyon hedefinin korunacağına ihtimal veriyor musunuz?