BIST 9.929
DOLAR 35,13
EURO 36,67
ALTIN 2.972,43
HABER /  GÜNCEL

Seçim barajı düşürülsün çağrısı

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşan Başkanı Ömer Sabancı hükümete uyarılarda bulundu. Sabancı ayrıca seçim sistemine değindi.

Abone ol

Türk Sanayici ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, AB müzakere sürecinde hükümet temsilcilerinin, 25 Ab ülkesinde mekik dokuyor olması gerektiğini vurgularken, ''gündemin üst sıralarında yer alması gereken bir başka konu, ifade özgürlüğü ve siyasi katılıma yönelik sorunlardır'' dedi. Sabancı bu arada, yeni yasa çalışmasıyla seçim barajının mutlaka birkaç puan düşürülmesini önerdi. Ankara HiltonSA Oteli'nde yapılan TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında konuşan Sabancı, AB'ye üyelik müzakereleriyle ilgili, topyekün bir dönüşümden söz ediliyor olmasının ''tüm kurumların istek ve hedefi gözden kaçırmadan sürece katılması'' demek olduğunu, bu mekanizmayı çalıştıracak olanın ise ''siyasi irade'' olduğunu söyledi. Sabancı, kapsamlı iletişim gereğinden söz ediliyorsa hükümet temsilcilerinin 25 AB ülkesinde mekik dokuyor olması gerektiğini anlatırken, dış tanıtım, iletişim konusunda 17 Aralık sonrası gözlenen yavaşlamanın dikkat çekici olduğunu kaydetti. Oldukça kapsamlı bir model ile başlayan iletişim ve dış tanıtım atılımının neredeyse tamamen durduğunu ifade eden Sabancı, özellikle 3 Ekim sonrasında AB yönelimi ile ilgili iç iletişime de büyük önem vermek gerekirken, ortada bir iç tanıtım ve iletişim stratejisinin bulunmadığını söyledi. Türk toplumunun AB süreci konusunda doğru ve düzenli olarak bilgilendirilmesi ve AB konusunun ülke gündeminin birinci sırasında yer alması gerektiğini vurgulayan Sabancı, şöyle konuştu: ''Türkiye'nin gündemi AB'dir, yatırımdır, istihdamdır, bölgesel kalkınmadır. Demokrasi, kamu yönetimi, siyasal sistemin iyileştirilmesidir, güvenliktir, sağlıktır, eğitimdir. Oysa gündemin üst sıralarını sık sık Türkiye'nin birinci önceliği olmaması gereken konular işgal etmektedir. Ülkemiz bir anda parlayan, hızlı cepheleşmelere yol açan ve gündemi gereksiz yere işgal eden tartışmalardan yorgun düşüyor. Bu tartışmaların siyasi çalkantı yaratma riski ekonomide bir tedirginlik örtüsünün sürekli var olmasına yol açıyor. Ortaya çıkan zaman, enerji ve kaynak kaybı bir yana bu tür konular Türkiye'nin dünyadaki imajını olumsuz yönde etkiliyor, itibarını zedeliyor. Yarattıkları siyasal kamplaşmayla da ülkenin istikrarını tehdit ediyor.'' -İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ KONUSU- Gündemin üst sıralarında yer alması gereken bir başka konunun da ''ifade özgürlükleri ve siyasi katılıma'' yönelik sorunlar olduğunu ifade eden Sabancı, ''nedense demokrasi konusunda ileri geri çalkalanmaktan bir türlü kendimizi kurtaramadık. Fazla demokrasinin Türkiye'yi dış güçlere karşı zayıf düşüreceği inancı, kendi kendimizi zayıf düşürmenin en önemli aracı haline geldi'' dedi. Sabancı, ifade özgürlüğünün önüne konan engelleri bir türlü tam anlamıyla ortadan kaldırmayarak, siyasi katılımın kanallarını tıkayarak, sivil toplumun gelişmesine mütereddit kalarak, demokratik hakların kullanılması sırasında güvenlik güçlerinin oransız güç kullanımına göz yumarak, kültürlerin özgürce gelişebileceği ortamlar yaratılmasını, Türkiye'yi bölme planlarının bir parçası olarak görerek, ''demokrasimizi evrensel ölçülere göre geliştirmek yerine orta karar bir seviyede tutmaya çalışıyoruz'' dedi. Kamu otoritelerinde gözlenen kararsız tutumun bazı yasa maddelerinin kapıdan kovulup bacadan girmesinin, Türkiye'nin demokratik standartlarda elde ettiği başarıyı dış dünyaya anlatma çabalarının önüne bir engel olarak dikildiğini belirten Sabancı, Türkiye aleyhine propaganda yapanların istikrar ve demokrasi içinde gelişmesini istemeyenlerin sürekli kışkırtma zemini arayanların ekmeğine yağ sürdüğünü anlatırken, şunları kaydetti: ''Orhan Pamuk, Hırant Dink davalarına, Hasan Cemal, İsmet Berkan, Murat Belge, Haluk Şahin ve Erol Katırcıoğlu hakkında açılan davalara (yasalar böyle ne yapalım) bakış açısıyla değil yasaların çağdaş, çoğulcu, demokratik standartlara uygun olmamasının siyasi sorumluluğu üstlenilerek yaklaşılmalı.'' -SEÇİM SİSTEMİ- Sabancı, seçim ve siyasi partiler yasasında oluşan siyasetin bugünkü hukuksal temelinin, çağdaş, çoğulcu demokrasi ile bağdaşmayacak bazı unsurlara sahip olduğunu da söyledi. ''Sayın Başbakan bir erken seçimi düşünmedikleri yönünde çok açık sözler sarf etti. Bu, önümüzde belki de bir daha yıllarca yakalayamayacağımız bir fırsat olduğunu gösteriyor'' diyen Sabancı, siyasetin hukuksal altyapısını bu alanda kalıcı bir istikrarı temin edecek ve çağdaş demokratik yapının gereklerini yerine getirecek biçimde değiştirmenin ancak ufukta bir seçim olmadığı zaman mümkün olduğunu ve bu fırsatın değerlendirilmesi gerektiğini kaydetti. Seçim sisteminde tek kaygının siyasi istikrar olmaması gerektiğine işaret eden Sabancı, siyasi istikrarın temsilde, adalette birleştirilmesi gerektiğini vurguladı. -SEÇİM BARAJI DÜŞÜRÜLSÜN ÖNERİSİ Sabancı, bugünkü yüksek barajla bir sonraki seçime gitmenin bir kez daha çok sayıda oyun parlamento dışında kalmasına ve temsildeki çarpıklığın artarak sürmesine neden olacağını söyledi ve şöyle konuştu: ''Yeni yasa çalışmasıyla baraj mutlaka birkaç puan düşürülmeli. Ayrıca seçim sistemi, seçmenin temsilcisine daha kolay hesap sorabileceği, siyasete daha aktif katılabileceği bir yapıya kavuşturulmalı. Bunun modelleri mevcuttur. Siyasi partiler yasasının parti içi demokrasinin gelişmesini, şeffaf ve hesap verebilir bir yönetimin oluşmasını sağlayacak şekilde düzenlenmesi gerekir. Yasa, çağdaş demokrasi ve ifade özgürlüğü anlayışıyla bağdaşmayan maddelerden arındırılmalıdır. Bu konuları tartışmak ve sonuçlandırmak için şimdi tam zamanıdır.'' Sabancı, devlet yapısına, uluslararası iletişimin gereklerine, insan kaynakları konusuna, 21'inci yüzyılın yeniliklerine uyum gösteren bir bakış açısıyla yaklaşılması gerektiğini belirtirken, bu gerçeklerin önümüze koyduğu sorumlulukları devlet, özel sektör, akademik dünya, medya, sivil toplum olarak ve millet olarak üstlenilmesi gerektiğini kaydetti. Sabancı, ''AB rotasından sapmadan ve hedefe doğru istekle, kararlılıkla ilerleyerek, siyasal istikrarın omurgasını oluşturan demokratik gelişme çizgimize kuvvetle sahip çıkarak, ekonomik istikrarın gereklerini uzun vadeli bir bakış açısıyla değerlendirerek hareket etmek zorundayız'' dedi.