BIST 9.673
DOLAR 35,17
EURO 36,55
ALTIN 2.963,18
HABER /  POLİTİKA

Sebahat Tuncel'den hodri meydan!

8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan Sebahat Tuncel yine çok tartışılacak sözlere imza attı...

Abone ol

"PKK silahlı terör örgütüne üye olmak" suçundan 8 yıl 9 ay hapis cezasına çarptırılan BDP Milletvekili Sebahat Tuncel, Taksim'de bulunan Makine Mühendisleri Odası'na ait konferans salonunda basın toplantısı düzenledi. Tuncel, "Gelin beni tutuklayın" dedi.

Avukatı Ercan Kanar ve İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel ile birlikte kameraların karşısına geçen Tuncel, kendisine verilen cezayı ve yurtdışına çıkış yasağını eleştirdi. Sebahat Tuncel, "Bu mesele hukukçuların meselesi. Adaletten eşitlikten, özgürlükten yana hukukçular varsa, gerçekten Türkiye'yi demokratik bir ülke yapmaya çalışıyorlarsa öncelikle adaletten başlamak lazım. Adaletin olmadığı yerde barış da olmaz, özgürlük de olmaz eşitlik de olmaz. Dolayısıyla ben bu meseleyi olarak hukukçuların meselesi olarak, hukuki bir mesele olarak bir kenara bırakıyorum" dedi.

"YARGI BAĞIMSIZLIKTAN UZAKLAŞMIŞTIR"

Hükümeti eleştiren Tuncel, "Bu mesele kişisel bir mesele değil. Büyük bir haritada sadece bir nokta olarak ifade edebileceğimiz bir durum. Bugün KCK adı altında yürütülen siyasi soykırım operasyonları da hukuksuz değil mi, Bizim belediye başkanlarımız, milletvekillerimiz tutuklanması hala cezaevinde olması hukuksuz değil mi, hergün KCK adı altında siyasi operasyonların sürdürülmesi aynı hukuk garabetiyle devam ettirilmiyor mu? Dolayısıyla bu mesele hukuk meselesi değil tamamen siyasi bir mesele. Bu konu belli ki siyasi iktidarın önümüzdeki dönem Kürt sorununun dair planlanması dahilinde gerçekleşen bir durum. Başbakan dedi 'biz yargıya söyledik gereğini yapsın' diye. Sonra Hakim Savcılar Yüksek Kurulu Başkanı dedi ki 'Başbakan'ın dili sürçmüştür'. Henüz Başbakan'dan tekzip görmedik. 'Hayır benim dilim sürçmedi' diye. Çünkü Başbakan yargıya söyledi. Sadece Başbakan değil, bakanları da hergün aslında televizyonlar aracılığıyla nasıl bir Türkiye görmek istedikletini kin ve nefret söylemleriyle çok net olarak ifade ediyor. Bence yargıya çok kızmaya gerek yok. Gereğini yapmıştır. Çünkü yargı bağımsızlıktan uzaklaşmıştır" şeklinde konuştu.

"HUKUÇULARIN BAŞBAKAN HAKKINDA SUÇ DUYURUSUNDA BULUNMASI LAZIM"

Cezaevindeyken milletvekili seçildiğini hatırlatan Tuncel, "İkinci dönemdir milletvekiliyim. Eğer kaçma niyetim olsaydı 6 yılda herhalde 100 defa kaçardım.Çünkü 100 defa yurtdışına gidiş gelişim var" dedi. Tuncel, "Sayın Başbakan ya kandil ya meclis' diye bir açıklama yaptı. Başbakan bu davayla yani Kürtlere yönelik yargı baskısıyla Kürtlere Kandil'in yolunu açıyor. Bence Başbakan hakkında suç duyurusunda bulunması lazım hukukçuların. Örgüte eleman kazandırmak diye. Çünkü başbakan'ın bu sözünden sonra onlarca genç gerillaya gitti. Anladığım kadarıyla Başbakan gerçekten demokratik siyasetin önünü kesip insanları dağa yönlendirmek istiyor. Ama galiba korkmuş olacak ki olaki bunlarında aklına gelir diye yurtdışı yasağı getirmiştir" dedi.

"GELİN BENİ TUTUKLAYIN"

Kendisine verilen hapis cezasının Yargıtay'da da değişmeyeceğini söyleyen Tuncel, "Umarım beni yanıltırlar" diye konuştu. Tuncel, "1 Ekim'de dokunulmazlıklar gündeme gelecek. Dokunulmazlıkları kaldıracaklar muhtemelen. Ben burada diyorum ki kişi olarak ele alıyorum. Gelin beni tutuklayın. Hiç Yargıtay'a şuna buna gerek yok. Eğer Kürt sorunu çözülecekse, ölümler duracaksa hergün gerilla asker cenazeleri bu ülkeye gelmeyecekse, Kürt halkı özgürlüğüne kavuşacaksa, Kürtler anadilinde eğitim istediği için terörist ilan edilmeyecekse, Kürtler kendi kendini yönetme hakkına sahip olacaklarsa bir dakika durmasına gerek yok. Hatta başbakan hakimini savcısını göndermesine gerek yok kendisi gelsin. Gelsin ben hazırım. Ama bu meselenin böyle çözülmeyeceğini herkes görüyor yani" diye konuştu.

"NE OLACAK BİR KİŞİYİ DAHA TUTUKLAYIN"

"Biz başbakan kadar sorumsuz değiliz" diyen Tuncel, "Sorumluluğumuzun farkındayız. Biz bu ülkede halkların kardeşliğine inanıyoruz. AKP hükümetine diyoruz ki gelin önceklikle bu nefret söyleminden vazgeçin. Çünkü terörist ilan ettiğiniz bir halkla birlikte yaşayamazsınız. Siz bütün kürt halkını terörist ilan etmişsiniz. Soruyorum terörist ilan ettiğiniz bir halkla nasıl yaşayacaksınız, 20 milyon Kürdü ne yapacaksınız, hepsini cezaevine mi göndereceksiniz? Siz değil misiniz 90'lı yılları eleştiren. 90'lı yıllarda Leyla Zana'yı, Hatip Dicle'yi, cezaevine koydurdunuz ne oldu? Bu halk yeniden Zana'yı milletvekili olarak seçmiş. Hatip Dicle'yi de meclise milletvekili olarak seçti ama siz onun da hakkını gasp ettiniz. Hala Diyarbakır zindanında. Ne olacak ki bir kişiyi daha tutuklayın. Ya da 10 kişiyi daha tutuklayın. Mesele böyle çözülecek mi? diye sordu.

"BİZ SAVAŞ OLSUN İSTEMİYORUZ"

"Hergün ölüm haberleri duyuyor bu ülke" diyen Tuncel, "Bugün siz kürt sorununu çözecekseniz, PKK'yı da Abdullah Öcalan'ı da dikkate almak durumundasınız. Bunu dikkate almazsanız ne yazık ki daha çok savaş yaşayacağız. Biz savaş olsun istemiyoruz" şeklinde konuştu. BDP'li milletvekillerinin, PKK'lılarla yaptığı kucaklaşmaya da değinen Tuncel sözlerini şöyle tamamladı: "Biz uzun süredir bu halkların kucaklaşmasını istiyoruz. Kürt, Türk, Laz, Azeri, Gürcü, onlarca farklı kimlik ve kültür var. Bütün halkların kucaklaşmasını istiyoruz. Buradan ana muhalefet partisine de çağrıda bulunuyorum. Önümüzdeki dönem tezkere gelecek. Tezkereyi AKP, CHP ve MHP muhtemel ki onaylayacaklar. Bu savaşı da aynı zamanda onaylamak anlamına gelir. Gerçekten CHP, AKP'yi alt etmek istiyorsa, iktidara gelmek istiyorsa sadece bunun için bile Kürt sorunun çözümünden yana daha doğru politikalara ihtiyaç var. CHP'nin sorması gereken şey protokollerin gereğinin neden yapılmadı, neden masaya oturulmadı, neden İmralı'da tecrit politikası devam ettiriliyor. Neden BDP'li vekiller üzerinde baskı uygulanıyor sorusunu sormasıdır."

"HUKUK DIŞI"

Sabahat Tuncel'e sahip çıktıklarını söyleyen İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel de kararın hukuk dışı olduğunu söyledi. Sebahat Tuncel'in avukatı Ercan Kanar da kararın siyasi olduğunu savunarak, kararı temyiz edeceklerini, iç hukuk yollarının kapanması halinde de AİHM başvuracaklarını ifade etti.