BIST 9.916
DOLAR 35,19
EURO 36,64
ALTIN 2.961,75
HABER /  GÜNCEL

Sazcı, türkücü ve bazlamacı TRT

TRT'ye bir eleştir de Hürriyet gazetesi yazarı Yalçın Bayer'den geldi. Bayer TRT-INT'da gözleme yapan kadınların gösterildiği programlardan başka bir şey yok diyor.

Abone ol

Yalçın Bayer, Sazcı, türkücü ve bazlamacı TRT başlıkı yazısında eleştiri oklarını TRT-INT kanalına çevirmiş.

Yazı: Yalçın Bayer

Kaynak:

AB’ye ‘başmüzakereci’ olarak bir de ‘baştanıtıcı’ gerektiğini geçen hafta köşemizde dile getiren turizmci Ali Baraner’in ardından ‘Başmüzakereci’ Devlet Bakanı Ali Babacan geçen perşembe günü Türk-Amerikan İş Konseyi’ndeki konuşmasında aynı konuya değindi.

Babacan, AB ile müzakere sürecinde iç ve dış iletişimin çok önemli olduğunu ve Türkiye’nin en önemli eksikliğini dile getirirken ‘Türkiye’yi sadece AB kurumlarına ve kanaat önderlerine değil, Avrupa halklarına da anlatmamız gerekir’ dedi.

AB’ye üyelik heyecanını, Avrupa halklarına kültür ve sanat boyutunda da anlatmamız gerekiyor.

Bugün artık her şey folklor, saz, söz değil.

Avusturya’dan okurumuz Ahmet Saral, Baraner’in önerisinden yola çıkarak kültür ve sanat açısından önemli bir eleştiri getiriyor.

Avrupa’da yaşayan Türklere, özellikle de ikinci ve üçüncü nesil gençlere ne veriyoruz?

TRT-INT, 350 milyonluk bir seyirci kitlesine karşı bu işlevi yerine getirebiliyor mu?

TRT-INT’İN YAYINLARI

Sözü Viyana’da yaşayan Ahmet Saral’a bırakıyoruz:

‘Türkiye’nin dünyaya açılan penceresi TRT-INT yayınları, son zamanlarda tam bir ‘Köy TV’ yayınına dönüştü. Avrupa’da milyonlarca Türk seyircinin yanı sıra Türkçe öğrenmek isteyen herkesin ve birçok önemli üniversitenin Türkoloji öğrencilerinin izlediği bir kanal TRT-INT...

Ayrıca her binaya çanak anten takılmasının yasak olması nedeniyle Kablo TV kanallarında yer alan bir kanal ve zorunlu olarak Kablo TV’ye bağlanan her eve ve her yere, özellikle milyonlarca turistin kaldığı Avrupa’daki tüm otellere kolayca ulaşıyor.

TRT, elindeki böyle güçlü bir kanalın adeta seyredilmemesi ve yararlı bir şekilde kullanılmaması için elinden gelen her çabayı gösteriyor.

Eylül 2004 yılından önce TRT-INT yayınlarında haftada 2-3 gün Türk Sanat Müziği programı varken bunlar kaldırıldı. Yerine günde 7-8 kez yayınlanan türkü programları yayınlanmaya başlandı. Sanat müziği haftada bire düşürüldü. Diğer müzikler zaten yok sayılıyor...

Tarihçi İlber Ortaylı’nın programının günleri ve saatleri değiştirildi, yayını geç saatlere alındı ki kimse izlemesin, bir şey öğrenmesin diye...

BAZLAMA-GÖZLEMECİ

İnanın ki, TRT-INT yayınlarında şu anda türkü çalıp söyleyenler ve bazlama-gözleme yapan kadınları gösteren programlardan başka bir şey yok... Ülkemizin imajını bu yayınlarla nasıl düzeltebiliriz ki?

Çocuklarımızdan okudukları okullarda ülkelerinin sanatlarını, sanatçılarını tanıtmaları isteniyor. Çocuklarımız bizlere soruyorlar; bizim ülkemizde ressam, yazar, şair, heykeltıraş, seramik sanatçısı bulunmaz mı? Bizim ülkemizde hiç sergi açılmaz mı?

Bizim ülkede başka bir müzik aleti kullanılmaz mı? Çalgı olarak davul, zurna ve sazdan başka bir alet yok mu? Yemek olarak, gözleme ve bazlamadan başka bir şey yenmiyor mu? TRT-INT niye devamlı bunları gösteriyor?

Çocuklarımız ülkenin gerçek kültürünü, sanatını, sanatçılarını nereden, nasıl öğrenecekler?

Ayrıca Türkoloji tahsili yapan binlerce yabancı öğrenci de bu saçma sapan yayınları görüp, üniversitede okudukları Osmanlı sanat ve kültürü ile karşılaştırdıklarında dehşet içinde kalıyorlar. Koca Osmanlı İmparatorluğu’nu kuran Türklerin torunları ne kadar cahil bir toplum olmuş diye düşünüyorlar.

HEBA EDİYOR

Hiç kimsenin böyle bir imkánı heba etmeye hakkı yok. Bir Fransız kanalı Amasra’ya gidip tekne yapanları belgesel olarak çekip yayınlıyor. TRT-INT’te davullar, zurnalar çalıyor. Bir Alman kanalı muhteşem çekimlerle Kapadokya’yı tanıtıyor, TRT-INT’te Bengi, Bergüzar. Bir başka Alman kanalı Pamukkale’yi tanıtıyor. Bizimkilerde türkünün sesi, ayrıca haftada bir türkünün felsefesi... Binlerce minyatürümüz, el yazmamız var. Her gün biri yayınlansa senelerce yetecek yayın çıkar. Ayrıca herkes bu eserleri tanır ve kaybolan ya da çalınan eserlerin satılması zorlaşır. Hat, tezhip, ebru, oymacılık... Kızkulesi’nden, Boğaziçi’nden, sahildeki yalılardan yayınlar yapılmalı...’

Aynı şeyleri düşünen ‘başmüzakereci’ Ali Babacan’a biraz farklı bir ufuk turu... Galiba alınacak çok dersler var.