Sayıştay plansız ve programsız bir şekilde, askerin etki alanına açık, uygulamalarına devam ediyor. Sırada askeri gazino ve kantinler mi var?
Abone olTaraf gazetesi yazarı Mehmet Baransu, "Bazı bölüm başkanları ile uzun yıllar Milli Savunma Bakanlığı grubunda çalışan bir denetçinin Ocak 2011'de Genelkurmay Karargâhında ağırlanarak brif edildiği" bilgisine yer verdiği yazısında "Yeni kanunla denetim kapsamına giren askerî gazino ve kantinlerin denetimden çıkarılmaya çalışıldığı"nı da iddia etti.
"Yönetmeliklerin belli dar çevrelerin, askerlerin talepleri doğrultusunda yapılması; hem hükümeti zora sokacak gibi hem de normalleşme sürecini baltalayacak" diye yazan Baransu, TSK'nın üst düzey yetkililerinin daha önceki uygulamalarının hukuki sorumluluk doğuracağı endişesiyle, incelemeye karşı olduklarını belirtti.
İşte Mehmet Baransu'nun TSK'yı zora sokacak o yazısı...
Sayıştay Kanunu'yla ilgili yapılacak yönetmelik taslağına "askerlerin baskı yapıp değiştirdiği" haberim üzerine, Sayıştay Başkanlığı, resmî internet sitesinden bir açıklama yaptı. Açıklamada, haberdeki iddialara cevap vermek yerine, şeklî hususlara vurgu yapıldı. Kelime oyunlarıyla, haberde yer almayan cümleler kullanılarak, gerçekler gözden kaçırılmaya çalışıldı.
Haberimizde, "uluslararası kuruluşlarla paylaşılan bilgilerin gizliliği ileri sürülemeyecek" hükmüne yer vermiştik. Bu hüküm ile kamuoyuna açıklanacak bilgilerin kapsamının genişletilmesi amaçlanmakta idi. Ve bu hüküm taslaktan çıkarılmıştı. Ancak Sayıştay, yaptığı açıklamada "uluslararası kurumlarla paylaşılan bilgilerin gizliliği öne sürülerek denetim sınırlandırılamaz" diye bir cümlenin haber içeriğinde olduğunu söyledi. Haberde "denetim sınırlandırılamaz" diye bir cümle yoktu. Olmayan bir ifade ortaya atılarak konu çarpıtılmaya çalışılmıştı. Dolayısıyla da komisyon taslağındaki ifade yönetmelik konusuna girmekteydi.
Yine komisyonun hazırladığı yönetmelik taslağına "duyurulacak hususlar" başlıklı kamuoyunun asgari ölçüde belli şeyleri öğrenmesini sağlamak için konulan maddenin metinden çıkarılması olayı da açıklamada çarpıtılmıştı. Sayıştay Başkanlığı temelsiz bazı laflarla, bunu destekleyen somut bir madde metni koyulmadan idarenin kendi hazırladığı yönetmeliğin buna imkân verdiğini iddia etti. Bu büyük bir aldatmacaydı.
Uluslararası örneklere bakıldığında İngiltere, Almanya ve ABD gibi ülkelerde raporların kamuoyuna açıklanma yetkisi Meclislerde değil, Sayıştay'dadır. Hatta ABD' de raporun gideceği Meclis üyelerinin bile güvenlik soruşturmasından geçirildiği durumlar mevcuttur.
DENETÇİLER ÜZERİNDEKİ BASKININ KANITI
Sayıştay, açıklamasında kelime oyunları yaparken, gizliliğe ilişkin denetçilere sorumluluk yükleyen 6. Madde hakkında, yani yargılanmaları konusunda hiçbir açıklama yapmadı. Bu konuyu nedense es geçti. "Gizlilik" damgası vurulan belgeleri inceleyemeyeceklerini sakladılar. Bu belgelerin kamuoyuna açıklanması durumunda sorumluların yargılanacağı konusunu, açıklamada görmezden geldiler. Oysa bu konu haberin yarısını oluşturuyordu. Konuyla ilgili herhangi bir açıklama yapılmamış olması, denetçiler üzerindeki baskının "zımnen" kabul edildiğini de gösteriyordu.
SAYIŞTAY BU KONUYA GİRMEK İSTEMEDİ
Sayıştay'ın haberde yer almasına rağmen açıklama yapmaktan çekindiği bir durum da denetime engel olunması durumunda bu konunun kamuoyuna duyurulacağına ilişkin emniyet supapları niteliğindeki hükümle ilgiliydi. Sayıştay bu konuya da nedense girmek istemedi.
Sayıştay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamaya bakıldığında, hazırlanan metnin denetimi zorlaştıracağı, denetçileri baskı altına alacağı, gizlilik kisvesi altında denetimi etkisizleştirileceği açık şekilde görünüyor. Sayıştay plansız ve programsız bir şekilde, askerin etki alanına açık, uygulamalarına devam ediyor. Taraf'taki haber de, yapılan açıklama da bunun en büyük göstergesi.
DENETİMİN ÖNÜNE GEÇİLDİ
Yetki kanunuyla Kanun Hükmünde Kararname (KHK) çıkarma yetkisi alan hükümet, yetki yasasının son günü Resmî Gazete'nin mükerrer sayısında yayımlanan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'na ilişkin 662 sayılı KHK'nın 63. maddesiyle yaptığı değişiklikle, kamu payı yüzde 50'den az olan şirketleri, kamuya ait ortaklık hakları yönüyle bile olsa Sayıştay'ın denetim kapsamından çıkarmıştı. Medyaya bunun yansıması Türk Telekom ile THY'nin denetimden çıkması şeklinde olmuştu. Ancak, bu madde sonucunda, Havelsan, Aselsan, TAI gibi askerlerin dolaylı yönden sahip oldukları şirketlerin, Sayıştay tarafından denetiminin önüne de geçildi. Denetim istemeyen şirketlerin Sayıştay nezdinde kulis yaptıkları ve Sayıştay'dan bazı bölüm başkanlarının da "Sayıştay denetimi ile borsada işlem gören şirketlerin değer kaybedeceği, bunun önüne geçmek için denetimden çıkarılması" şeklindeki yönlendirmesiyle bunun başarıldığı da artık biliniyor.
Aralık 2010'da yasalaşan 6085 sayılı Sayıştay Kanunu ile kamu kaynağı kullanan tüm idareler denetim kapsamında iken, gerek yönetmelik, gerek yasa, gerekse KHK ile Sayıştay'ın denetim kapsamı sürekli daraltılıyor. Askerlerin Sayıştay denetiminden kaçma çabaları ve bunun için Sayıştay yetkilileri ile dirsek temasları artık kurumda sır değil. Özellikle yeni kanunla denetim kapsamına giren askerî gazino ve kantinlerin denetimden çıkarılmaya çalışıldığı yönünde de duyumlar kurumda ayyuka çıkmış durumda. Bazı bölüm başkanları ile uzun yıllar Milli Savunma Bakanlığı grubunda çalışan bir denetçinin Ocak 2011'de Genelkurmay Karargâhı'nda ağırlanarak brif edildiği, kendilerine konunun TSK için ne kadar önem arz ettiğinin anlatıldığı da kurumda konuşuluyor.
TSK BU NEDENLE İNCELEME İSTEMİYOR?
TSK'nın incelenmeyi istememesinin nedeni de aslında net olarak biliniyor. TSK'nın üst düzey yetkilileri, daha önceki uygulamalarının hukuki sorumluluk doğuracağı endişesi taşıyorlar. İnceleme sonucu yargı önüne çıkıp, hesap verme ve hapse girme korkusu taşıyorlar. Ayrıca, büyük yatırım ve ihalelerden kurumsal veya bireysel elde edilen rantların kaybedilme korkusu da var.
Son not olarak şunu söyleyeyim. Taraf'ın ortaya çıkardığı yönetmelik önceki gün Bakanlar Kurulu'na değerlendirilmek üzere gönderildi. Anayasa değişikliği ve yeni Sayıştay Kanunu, kamuoyunda TSK'nın denetimi ile ilgili önemli beklentiler ortaya çıkardı. Ancak, yönetmeliklerin belli dar çevrelerin, askerlerin talepleri doğrultusunda yapılması; hem hükümeti zora sokacak gibi hem de normalleşme sürecini baltalayacak gibi görünüyor.