Sayın başbakan, sayın…
Saydırın…
Kendinize zorla “Sayın” dedirtmek için, partinize zorla “Ak” dedirtmek için sayın…
Bütün muhalefet liderlerine, sizi Anayasa Mahkemesi’ne şikâyet ederek, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı karar doğrultusunda haksız olmadığı anlaşılan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcımız Abdurrahman Yalçınkaya’ya sayın da sayın…
Sayın başbakan…
Bu ne öfke yine…
Saydınız yine önünüze gelene…
Sayın başbakan…
Sayın ve rahatlayın!
…
Başbakan’ın fazlasıyla yorgun olduğunu düşünüyorum, dinlenmeye ihtiyacı olabilir…
Kaldı ki bu herkesin onay vereceği bir şey…
Yoksa ülkenin içinde bulunduğu durum aşikârken başbakan patime “Ak” demediniz, bana “Sayın” demediniz diye meydanlarda neden bağırıp çağırsın ki…
İkisi de zorla sahip olunacak bir şey değil ama bir tek şey ispatlıyor başbakanın tutumunu o da dikta rejim özentisi içinde olması…
Öğrencilik yıllarımda okuduğum bir kitaptan aklıma takılan şu cümleyi hiç unutmadım;
“Statüler kişisel saygınlığın güvencesi değildir…”
Başbakanın da bunları bilmediğini sanmıyorum ama bana “Sayın” diyeceksiniz diye diretmenin de anlamsız bir tutum olduğunu düşünüyorum…
Düşünsenize, ben size diyorum ki, “Bana attığınız maillerinize başlarken Nesrin Hanım diye başlayın, bana “sen” demeyin, siz deyin…”
Olmaz di mi?
Olmaz valla, bir anda kendime saygımı yitirdim…
Ne saçma bir istek!
Bana siz deyin!
Herkes ne kadar hissediyorsa aramızdaki mesafeyi ona göre seslenebilir bana…
Başbakana da…
Saygı, “Sayın” kelimesinin görevi belirten kelimenin başa getirilmesiyle elde edilmez, saygı karşındakine gösterdiğin sabırla, sevgiyle, onun için verdiğin emekle, onu düşündüğünü göstermekle ispat edilir…
Olur mu hiç?
Saygıyı hiç hak etmediği halde isminin başına “Sayın” kelimesi eklenince bir insana saygı duyulur mu?
Mesela birkaç yıl önce başbakanın kendisi Abdullah Öcalan’ın isminin önüne “Sayın” kelimesini eklemişti…
Hmmm…
Sanırım anlaşılmıştır demek istediğim…
-mış gibi yapmak yakışmaz bir insana…
Doğru mu?
nsrnylmz@gmail.com