BIST 9.687
DOLAR 35,22
EURO 36,72
ALTIN 2.963,69

Sayın Bahçeli'nin uyarısına dikkat!

MHP lideri Bahçeli'nin "31 Mart seçimleri öncesinde bazı provokasyonlar devreye sokulacak" uyarısı yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.

MHP lideri Bahçeli'nin "31 Mart seçimleri öncesinde bazı provokasyonlar devreye sokulacak" uyarısı yeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.

Dün gece Habertürk ekranında bu konuyu tartışan uzmanlar, provokatif eylemlerin nerelerde veya nasıl yapılacağına dair öngörülerde bulundu.

Güvenlik Politikaları Uzmanı Sevgili Mete Yarar Türkiye'de bulunan Suriyeli mülteciler üzerinden bir deneme yapılacağını söyledi ki bu yöntem zaman zaman denenmiyor değil. 

Neredeyse her gün sahte resimler üzerinden Suriyelilerin bir kadına tecavüz ettiklerine, mahalle basıp insanları öldürdüklerine, tomar tomar maaş aldıklarına ya da parasız tedavi edildiklerine dair yalan haberler sosyal medyaya servis ediliyor.

Kimse bunlara itibar etmiyor neyse ki...

Programın bir diğer konuğu Nedim Şener çok enteresan bir dosya üzerinden korkunç bilgiler verdi. Darbe öncesi TSK'da görev yapan ve şu anda Fetö'den yargılanan bir teröristin ofisinde bulunan dosya gerçekten Tüyler ürpertici...

Şener'in anlattığına göre, Türkiye'de hangi ilin, hangi ilçenin, hangi semtin ve hatta hangi mahallerinin nasıl provoke edileceğine dair detaylı bir çalışma yapılmış ve bu dosyaya konmuş. Tabiri caizse her bölgenin patlama noktası tespit edilmiş. 

Hatay nasıl ayaklanır, Kadıköy nasıl sokağa dökülür, Okmeydanı veya Gazi Mahallesi nasıl kışkırtılır, Tuzla nasıl kan gölüne döndürülür.

Bütün sinir uçları tek tek belirlenmiş.

Programı izlerken benim asıl dikkatimi çeken mesele, Nedim Şener'in 15 Temmuz Darbe girişiminin yapıldığı geceye dair anlattığıydı.

Şener özetle, Türk Silahlı Kuvvetler içindeki pek çok askerin, Fetullahçı darbeye karşı bir direnç göstermediğini söyledi ve darbe tehdidinin halen devam ettiğini ima etti. 

Gerçi programa katılan diğer konuklardan bazıları bu görüşe şiddetle itiraz etti ama kusura bakmasınlar, ben Nedim Şener gibi düşünüyorum. Maksadımız Peygamber ocağı olan TSK'yı tümüyle töhmet altında bırakmak değil elbette lakin o gece tam da Nedim Şener'in dediği oldu.

Hiç eğip bükmeden söylemek gerekirse o gece TSK içindeki pek çok üst düzey asker ortalıklarda yoktu.

Ve hatta iddiayla söylüyorum.

Bahsini ettiğim üst düzey askerlerin tamamı, darbeyi başarılı olursa Fetö'nün tarafında, darbe bastırılırsa Erdoğan'ın tarafında yer alacak şekilde kendini konumlandırdı. 

Hulusi Akar, Yaşar Güler, Metin Temelli, Zekai Aksakallı, Ömer Halisdemir ve diğer kahramanları bir kenara koyarsak, o gece vatanını canından aziz bilen paşaların sayısını toplasanız 20'yi geçmez.

Sizi rahatsız edecek bir şey söylediğimin farkındayım ama durum gerçekten böyle. 

Bakın size bir istatistik vereyim.

Darbe gecesi 256 insanımız kırılıp yere düştü. Bunların içinden Ömer Halisdemir ile canı pahasına görev yapan kahraman polislerimizi çıkarın. Geri kalanların tamamı sivil. 15 yaşında işçi var, 70 yaşında dede var. Kadın var, genç var. Hatta Tunus vatandaşı olan şehidimiz bile var.

Peki bunların içinde kaç tane asker var? 

Hiç!

O gece vatandaşlar bile Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarından önce sokağa inmiş.

İddia ile söylüyorum ki o gece vatandaş sokağa, Erdoğan ekrana çıkmasaydı, TSK içinden kimse darbeye karşı direnmeyecekti. Belki de şu anda Fetö ile beraber hareket edeceklerdi. 

Şu bilgileri daha önce de paylaşmıştım, bir kez daha paylaşmakta yarar görüyorum.

Bütün eski generaller, "Fetö TSK'nın yüzde 70'ini elinde bulunduruyordu" diye açıklama yaptı. Peki bugüne kadar TSK içinde avlanan Fetö'cülerin oranı ne kadar biliyor musunuz?

Söyleyeyim.

Yüzde 20 bile değil. 

Onun içindir ki bugün hala ardı ardına operasyonlar yapılıyor, TSK içindeki Fetö'cüler yakalanıp hapse atılıyor. Haydi pişman olanlarla birlikte TSK içindeki Fetö'cülerin yüzde 40'ının bertaraf edildiğini varsayalım.

Geriye kalıyor yüzde 30.

Ve yine daha önce paylaştığım bir bilgi:

Darbe gecesi Ankara'da 20 bin 900 polis, ülkenin huzurunu temin etmek için görev başındaydı. Peki darbe olduğunda bu polislerin kaç tanesi verilen emirlere rağmen sokağa inip askere karşı direndi? 

Sadece 3 bin!

Geri kalanların kaç tanesi FETÖ'cüydü, kaç tanesi mevcut iktidarın düşmesi için direniş göstermedi orasını bilmiyorum. Ama o gece FETÖ'cü polislerin neden darbe girişiminde askerlere destek vermediğini çok iyi biliyorum!

Onların görevi, darbe başarılı olduktan sonra siyasetçileri ve bürokratları tutuklamaktı.

Son bir bilgi daha...

Şu anda davaları devam eden Fetö'cüler duruşmaların uzaması için kırk dereden su getiriyor. Duruşmalara katılan bir avukat bu durumun sebebini merak edip araştırıyor hangi bilgiye ulaşıyor biliyor musunuz?

Davaları oyalama yöntemi seçen Fetö'cülerin neredeyse tamamı, "Çünkü Mart'ın sonu bahar" diyor. Yani CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sloganı onların da dilinde...

İlginç bir tesadüf değil mi?

Başa dönecek olursak.

MHP lideri Bahçeli'nin provokasyon ve tehlike uyarısı boşuna değil. Bahçeli özellikle, cezaevlerinde sayıları yüz bine ulaşan Fetö ve PKK mensubu teröristlerin toplu bir ayaklanma gerçekleştireceğini söylüyor, eş zamanlı olarak sokakların da ateşe verileceğine dikkat çekiyor. 

Bu eylemlerde HDP ve CHP'lilerin olacağını varsayarsak Bahçeli'nin uyarısına ve endişesine katılmamak mümkün görünmüyor.

Demem o ki...

Adına darbe mi dersiniz, suikast mı dersiniz, korkunç provokasyon mu dersiniz, ne derseniz deyin.

Birileri kötülüğü yeniden uyandırmanın hesaplarını yapıyor, "Biz daha bitmedik" mesajı veriyor. Bize düşen, bu mesajı dikkatlice okumak ve ona göre gard almak olmalı..