Ergenekon soruşturmasını yürüten şubeye yapılan baskın sırasında polisle savcı arasında ilginç bir diyalog yaşanmış.
Abone olStar gazetesi günlerdir Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul Organize Şube’ye yönelik baskında yeni detaylar ortaya çıkıyor. Olayın perde arkasında yaşananları yazar Şamil Tayyar köşesinde yazdı.
Osman Paksüt'ün dinlenmesi iddialarıyla ilgili şubede aramayı yapan Fatih Cumhuriyet Savcısı Sadık Gülyaz'ın, kendisini uyaran polislere verdiği cevap çok konuşulacak: ‘Neden önceden haber vereceğiz? Siz ?’
Tayyar çok konuşulan bu baskının ayrıntılarını ele aldı. Önce savcının polisle olan diyaloglarını yazdı, ardından da 7 kritik soru yöneltti.
"(...)Savcı Gülyaz, bilirkişi ekibiyle birlikte, ihbar mektubunda tarif edilen 29 Mayıs Hastanesi giriş yönündeki C kapısından emniyet binasına girdiklerinde kendilerini İstihbarat Şubesi’nde buldular. Mahkeme kararı Organize Şube ile ilgili, ancak adres İstihbarat Şubesiydi.
Bunun üzerine Organize Şube’ye gidildi. Emniyet görevlileri, savcıyı uyarmaya çalıştılar: ‘Bu şubede gizli bir soruşturmayla ilgili (Ergenekon) takip yapılıyor, takip zarar görebilir. Durumdan emniyet müdürümüzü, valimizi haberdar edelim.’
Savcının cevabı: ‘Neden önceden haber vereceğiz? Siz Fenerbahçe Orduevi’ne böyle girmediniz mi?’
Bu arada İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah aranıyor ama izinde. Bir şekilde durumdan haberdar ediliyor. Cerrah, hemen İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Engin’i arıyor. Sonra arkadaşlarına ‘Başsavcıya ulaşamadım’ diyor.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin de olayın star’da yayınlanmasından sonra ‘Önceden haberim olmadı’ diye açıklama yaptı.
7 kritik soru
Organize baskının her aşamasında dikkatimizi çeken garip olaylar zincirinin deşifre edilmesi için şu sorulara cevap bulunması zorunludur.
1-Ankara Cumhuriyet Savcısı Vahdet Polatkan, talimat yazısında yer verdiği gibi emniyet içinde organize suç örgütü olduğuna inanıyorsa, bu suçlara bakan özel yetkili ağır cezaya (DGM yerine kurulan) konuyu neden havale etmedi? Hukuken kendine vazife olmayan işe neden sahiplendi?
2-Savcı Polatkan’ın talimat yazısı 22 Temmuz tarihli. Böylesine önemli ve gizlilik arz eden bir ihbar varsa, bu yazı İstanbul Başsavcılığı’nda 8 Ağustos’a kadar neden bekletildi? Harekete geçmek için 30 Temmuz’da sonuçlanan AK Parti hakkındaki kapatma davası ve 4 Ağustos’ta açıklanan YAŞ kararları mı beklendi?
3-’Benim haberim yoktu’ diyen Başsavcı Engin’e rağmen bu ihbar mektubunun rafta bekletilmesi mümkün mü? Değilse sorumlu kim?
4-Baskının İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah’ın izinde olduğu döneme rastlaması tesadüf mü?
5-İstanbul emniyet müdürünün, sürekli irtibat halinde olmaları gereken İstanbul başsavcısına ulaşamaması doğal mıdır?
6-İhbar mektubuna göre emniyet içinde olduğu düşünülen organize suç örgütüyle ilgili baskın kararı, özel yetkili ağır ceza mahkemesi değil de neden Hakim Şeref Görgülü’nün görevde olduğu nöbetçi sulh ceza mahkemesinden alındı?
7-Savcı Sadık Gülyaz, polise ‘Siz Fenerbahçe Orduevi’ne böyle girmediniz mi?’ diyerek, Ergenekon sanığı Şener Eruygur’un çalışma ofisine düzenlenen baskına neden gönderme ihtiyacında bulundu? Orduevine komuta kademesinin bilgisi dahilinde girildiğini savcı bilmiyor muydu?