Savcı Zekeriya Öz ne yapmalı?
Türkiye tarihinin en karışık döneminden geçiyor ve anlaşılan o ki bu köprünün altından daha çok sular akacak.
Türkiye tarihinin en karışık döneminden geçiyor ve anlaşılan o
ki bu köprünün altından daha çok sular akacak.
Gece uykusuz kalanın operasyon yaptığı, sabah erken kalkanın
müdahale ettiği dönemlere yeniden döndük.
Adına "Hizmet Hareketi" dediğimiz bir camianın,
bir cemaatin, vatandaştan oy almış muhalefet partisi edasıyla
"Neden bu polislerin görev yerini
değiştiriyorsun?" diye isyan ettiği günlerden geçiyoruz.
Yaşadığımız hergün bir önceki güne rahmet okutuyor.
Düne kadar "Darbeci" diye içeri tıkılan isimlerden
bugün birer kahraman gibi bahsediyoruz. O isimleri içeri tıkan
yargı mensupları ise yerin dibine geçiriliyor.
Ortada bir hesaplaşma var ve her zaman olduğu gibi biz, bize
gösterilen bilgiler kadar olaya vakıfız.
O hesaplaşmalardan biri de dün yaşandı.
Başbakan Erdoğan günlerdir, "Bir savcı yılda 22 kez
Dubai'ye tatile gidebilir mi? Bunun kaynağı nedir?" diye
sorup duruyordu.
O soru dün cevabını buldu.
Yolsuzluk operasyonunda İşadamı Ali Ağaoğlu'nu "yolsuzluk
ve rüşvet" suçlamasıyla gözaltına alan savcı
Zekeriya Öz'ün, aynı işadamınının parasıyla Dubai'de masal gibi bir
tatil yaptığını gösteren belgeler ortaya saçıldı.
Sabah Gazetesi'nin internet sitesine girenler, 30 bin dolarlık
tatilin belgelerini görebilir. Hürriyet Gazetesi'ne konuşan
Zekeriya Öz'ün, "Tatili kendi paramla yaptım"
sözüne tam inanacak olduk ki, Ali Ağaoğlu bombayı patlattı ve tatil
parasını şirketinin Dubai temsilciliğinin ödediğini açıkladı.
Öncelikle şunun altını kalın çizgilerle çizelim!
AK Parti, Cemaat, hakim, savcı, işadamı ve bunların etrafında yer
alan kim var ise.. Hiçbir kimlik ve görev, kanunlar önünde eşit
olan insanlara suç işleme imtiyazı vermemeli. Böyle zamanlarda
kötünün iyisini seçmek gibi bir öneri sunmak, bu ülkeye de, bu
millete de hainlik etmektir.
Savcının tatil masraflarını Ağaoğlu'nun ödemiş olması, AK Partili
bazı bakanların yolsuzluk yaptığı söylentilerini temize çıkaramaz,
çıkarmamalı... Bu durum bakan çocuklarının yaptıklarını, ve ayakabı
kutularını aklamaz. Bakan çocuklarının evinden çıkanlar da, Savcı
Öz'ün rüşvet sayılabilecek bir parayla tatil yaptığı gerçeğini
örtmez.
Kim daha daha çok aldı-çaldı tartışması yapmak ancak
alan-çalanların yapacağı bir mesele olur bu aşamadan sonra.
Sonra şu gerçeğin altını çizelim.
Ha Reza Zarraf'ın özel jetiyle Umre'ye gitmişsin, ha Ağaoğlu'nun
parasıyla Dubai'de tatile. Ha Reza Zarraf'ın parasıyla koluna saat
takmışsın, ha Ağaoğlu'nun ödediği parayla minibardaki Milka
çikolotaları yemiş tüketmişsin!
Zerre-i miskal farkı yok!
Bu konuda diyeceğimiz tek şey var!
Kim ki rüşvet ve yolsuzluk yoluyla servetine servet katmışsa
Allah'ın laneti üzerine olsun. Bu konunun takipçisi olmayan, bu
konuda taraf gözetmeksizin hesap sormayanlardan da Allah hesap
sorsun!
Bu konuda hemfikirsek, şimdi şu soruların cevabını bulmamız
gerekiyor.
Soru 1- 14 ay boyunca Ali Ağaoğlu'nu takip eden
bir savcı, tam da bu teknik takip sırasında aynı adamın parasıyla
nasıl olur da tatile gider? Operasyon yaptığı iş adamının parasıyla
avantadan saltanat tatili yapan savcı rüşvet ve yolsuzluk hesabı
sorabilir mi? Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu yapanın önce
kendisinin temiz olması gerekmez mi?
Soru 2- Ali Ağaoğlu açıklamasında,
"Sponsorluk"tan bahsediyor. Zekeriya Öz, dünya
halter şampiyonasına hazırlanmadığına, göbek büyütme yarışmalarında
ülkemizi temsil etmediğine göre bu neyin sponsorluğudur?
Soru 3- Savcı Zekeriya Öz tatil bedelini ödeyen
Ali Ağaoğlu'nun şirketine, bu tatili belgeleyen fatura ve
dekontları almak için mi operasyon yaptırdı?
Soru 4- Gazeteci Sevilay Yükselir, Savcı Öz'e
Dubai'de gezmek için limuzin sözü verildiğini, bu söz yerine
getirilmeyince Ağaoğlu ile arasında tartışma çıktığını ahaber'deki
programında dile getirdi. Bu iddianın aslı astarı var mı?
Soru 5- Savcı Zekeriya Öz, Ali Ağaoğlu'na,
"Abi sen beni Dubai'de ağırladın, ben de seni şöyle
nezarethanede ağırlayayım!" demiş olamayacağına
göre, bu tatil konusunda bir konuşması oldu mu olmadı mı?
Gözaltındaki diğer kişilerle böyle bir hukuku var mı yok mu?
"Ellerimiz cebimizde, iki dakika içinde" bu
sorulara cevap isteme hakkımız vardır herhalde! Savcı Öz'ün
operasyonlar öncesi Dubai'de kampa girme gibi tuhaf huyları yoksa,
bu konuyu bizzat kendisinin açıklığa kavuşturması gerekiyor.
Şu durum da bize göstermiş oluyor ki, gerçeklerin bir gün ortaya
çıkma gibi kötü bir huyu var. Şimdilik ortaya çıkan 22 tatilden
yalnızca bir tanesi. 5'er günden hesap edersek savcı Zekeriya Öz
bir yıl içinde tamı tamına 110 gün tatil yapmış.
Her bir tatilin 20 bin TL'ye patladığını düşünecek olursak, 440 bin
TL'lik bir rakam çıkıyor ortaya. Savcı bey bu parayı cebinden
ödediğini söylüyorsa durum vahim. O zaman, yıllık en az 440 bin
TL'yi tatile ayıran bir savcının mal varlıklarının iyiden iyiye
araştırılması gerekiyor.
Yok eğer yine birileri bu tatil için sponsor olduysa, o zaman o
sponsorların da ortaya çıkarılması şart!
Bundan daha önemlisi...
Üç beş yolsuzlukla, avantacılıkla ülkeler batmaz. Ama ekseriyet
savcısına, bakanına, yani sisteme güvenini kaybettiğinde hiçbir
ülke ayakta kalmaz. Yolsuzluk iddiaları üzerine 4 bakanın kellesini
isteyenlerin, bugün aynı dürüstlüğü Savcı Zekeriya Öz'den de
beklemesi gerekiyor. Bakanların istifasını ilk gün isteyenlerden
biri olarak ben, en azından mevcut "Davadan el
çektirilmesi, davanın kirli olduğu yönündeki algıları ortadan
kaldırmış olur" diye düşünüyorum..
Savcı beyin, "Baksanıza kemeri göbeğini zor zaptediyor. Ama
hakkını teslim edelim. Adam yiyor ama soruşturuyor da be
kardeşim!" diyenleri utandıracak bir açıklama
yapması şahsen benim en büyük temennim.
Yoksa "Fethullah Gülen Hocaefendi'nin bedduası onu da
tuttu. hevesi kursağında, duygusu sinesinde kaldı. Yediği burnundan
geldi, birşey olmasına imkan verilmedi" diyenleri
zaptetmek mümkün olmayacak!