"Tuz kokmuş, dağ tükenmiştir" diyen savcı, yaşanan kepazeliği kalem kalem şöyle sarıladı..
Abone olMilliyet Gazetesi'nin haberine göre, Ankara DGM Başsavcılığı tarafından açılan ''Neşter Davası''nın iddianamesinde, ünlü Profesör Barbaros Dokumacı'nın, piyasaya yeni çıkan tıbbi malzemeleri Chava Johanna Bondy adlı yabancı bir kadınla birlikte hastalar üzerinde denediği ve hastaları ''izinsiz'' biçimde kobay olarak kullandığı belirtildi. İddianamede, bir hekimin bu şekilde deney yaptığı ve 6 kişinin yaşamını yitirdiği de vurgulanırken, Savcı Ömer Süha Aldan, yolsuzluklar için ''tuz koktu, dağ bitti'' yorumunu yaptı. Sosyal güvenlik kuruluşları ve üniversite hastanelerine fahiş fiyatla tıbbi malzeme satan firmalarla, rüşvet karşılığı bu malzemelerin alımını sağlayan doktorlara yönelik yürütülen Neşter Operasyonu sonuçlandırıldı. 250 sayfalık iddianamede, 59 sanık, ''çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak'', ''rüşvet almak-vermek''le suçlandı. Sanıkların arasında, ünlü profesörler Ferhan Özmen, Derviş Oral, Barbaros Dokumacı, Kenan Ömürlü'nün de aralarında bulunduğu 7 doktor, 4 SSK bürokratı ile 48 firma temsilcisi bulunuyor. İddianamede, Osman Durmuş'un Sağlık Bakanlığı döneminde, malzemelerin toplu biçimde ihale yoluyla alınması için genelge yayımladığı, dönemin Maliye Bakanı Sümer Oral'ın ise bir genelgeyle bunu durdurduğu, bunun üzerine Ankara Üniversitesi hocalarının Başbakanlık'a bir yazı göndererek, 75 kalem malzemenin toplu, pahalı olan ve çok kullanılan 9 malzemenin ise eski yöntemle alınmasını istediği, dönemin Başbakan'ı Ecevit'in de Maliye Bakanlığı'na bunun yerine getirilmesi talimatını verdiği anlatıldı. KADIN BİLE GÖNDERİLMİŞ İddianamede, SSK bürokratları, Yaşar Okuyan'ı, malzemelere yapılan yüzde 30'luk indirimi uygulamamakla, indirimin kalkmasını isteyen Yaşar Albayrak adlı milletvekiline aracılık etmekle suçladı. Okuyan ise ifadesinde, firmalardan devletin zararını tahsil etme kararına dönemin Başbakan Yardımcısı Hüsamettin Özkan'ın karşı çıktığını söyledi. İddianamede, firmaların, kamuoyuna sıcak gözükmek için yoksullara yıllardır raflarda bekleyen malzemeleri vermeyi tasarladıkları, ünlü doktorların tuvalet kâğıdından uçak biletine kadar tüm masraflarını karşıladıkları, doktorlara kadın bile gönderdikleri belirtildi. İddianamede, Eskişehir SSK Hastanesi Kardiyoloji Uzmanı Dokumacı'nın, Chava Johanna Bondy adlı Alman-İsrail uyruklu, 78 yaşındaki bir kadınla, dünyada sadece 200 kişi üzerinde denenecek yeni malzemeleri Eskişehir'de 40 hastanın üzerinde kullandığı belirtildi. Bir tanıktan Bondy'nin Medtronic firmasından emekli olduktan sonra Türkiye'ye geldiği, o dönemde Medistar firmasından emekli olduğu ve Ela Medikal'de çalıştığı bilgisinin alındığı belirtildi. Bondy'nin İstanbul'da zorlukla saptanan adresine gidildiğinde, 8 Ocak'ta İsrail'e kaçtığının anlaşıldığı ve evinde birtakım araştırma belgeleri bulunduğu kaydedildi. Belgelerden, Bondy'nin, Türkiye'de çok sayıda kalp pili ile ilgili bilimsel çalışma yaptığı, bu çalışmalara özel adlar verdiği, hastaların adlarının kodlandığı, bazılarının karşısında ''öldü'' anlamına gelen ''EX'' ifadesinin yazılı olduğu vurgulandı. PERSONELİN HABERİ YOK Dokumacı'nın da Eskişehir'de ''İDEF 08'', AİDA 2, 3830 gibi kodlarla çok sayıda bilimsel çalışma adı altında çalışma yürüttüğü, bu çalışmaların gerçek sayısının ise çalışmalardan hastane personelinin bile haberi olmadığı için saptanamadığı kaydedildi. Bu belgelerden, Dokumacı ile Bondy'nin Kappa 700 adlı yeni çıkan kalp pilinin Türkiye'de 40 kişi üzerinde denendiğinin anlaşıldığı ifade edildi. Bu çalışmaların önce hayvan, insan üzerinde özel merkezlerde yapılması gerektiğinin anlatıldığı iddianamede, ''ölümlerin bilimsel çalışmalara dayalı olup olmadığı bilinmese de bir hekimin henüz yeni üretilmiş bir defibrilatörü uyguladığı 6 kişinin de ölmesi dikkat çekici bulunmuştur'' denildi. Savcı: Tuz koktu, dağ tükendi Savcı Ömer Süha Aldan, iddianamede, şunları belirtti: ''Hükümet olan her yeni parti öncelikli hedefinin yolsuzluk olduğunu belirtmekte, bu nedenle eski iktidar dönemine ait dosyalar açılmakta, ancak aynı hassasiyet mevcut iktidar dönemi için gösterilmemektedir. Yine parti içi dengeler, ilkeli olmayı çok da istemeyen, seçmen desteğine bağlı popülizm anlayışı, bürokrat seçiminde ehil olma faktörü dışındaki tercihler, sorunların çözülmesinde en büyük engellerden bazılarıdır... Yolsuzluk öyle bir hal almıştır ki; bireyle devletin her ilişkisinde bu kavramın varlığı konusunda toplumda bir fikir birliği vardır. Ve kamu yıllardır, yolsuzluğa, büyük bir ekonomik krize düşecek kadar kaynak vermiştir. Kısaca tuz kokmuş, dağ tükenmiştir.''