BIST 9.652
DOLAR 34,69
EURO 36,75
ALTIN 2.961,83
HABER /  GÜNCEL

Savcı Öz operasyonunun perde arkası!

Ergekenon davasından alınan savcı Zekeriya Öz'ün görevden alınması gündemin ilk sırasına oturdu...

Abone ol

İNTERNETHABER.COM- Ergenekon soruşturmasına bakan Savcı Zekeriya Öz'ün HSYK’nın kararnamesiyle İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği’ne getirilmesi gündeme oturdu. Sürpriz karar medyada geniş yankı buldu.

Kamuoyunda atama terfi gibi gözükse de Ergenekon davasından el çektirilmesi kızağa çekilme olarak görüldü. Gündemin ilk sırasına oturan ve Ergenekon davasının belki de seyrini etkileyecek olan bu gelişmeyi köşe yazarları ele aldı. Operasyonun perde arkasına dair en dikkat çekici tespitler Yeni Şafak Ankara Temsilcisi Abdülkadir Selvi'den geldi. Selvi'ye göre operasyonun düğmesine geçen hafta basıldı. İşte yazarların Zekeriya Öz yorumları...

Abdülkadir Selvi (Yeni Şafak): Öz operasyonunun perde arkası

Olayın perde arkasına bakabildiğim ölçüde ulaşabildiğim bilgi, operasyonunun düğmesine geçen hafta basıldığı yönünde. HSYK tarafından özel yetkili 5 savcının atanmasıyla birlikte işin altyapısı hazırlanmış oldu.

Peki kahramanlar bir süre sonra sorun haline gelebilir mi? Zekeriya Öz konusunda bunu hissetmedim. Ancak bazı sorunlar da yok değildi.

Cumhurbaşkanı Gül'le Gabon'dan dönüyorduk. Cumhurbaşkanı ile soru-cevap yapmak istedik. Çünkü hem gidişte hem dönüşte konuşmak gibi bir geleneğimiz vardı. Ancak Cumhurbaşkanı'nın istemediği bildirildi.

Merak edip, araştırınca Ahmet Şık'ın kitabından dolayı Radikal Gazetesi'nin basılarak, bilgisayarlardan kitabın silinmesinden dolayı rahatsız olduğu sonucuna ulaştık.

Aynı şekilde kendisi de bir düşünce suçlusu olan başbakan Erdoğan'ın yazılmamış bir kitaptan dolayı yayınevinin basılıp, gazetelerin bilgisayarından kitabın kopyalarının silindiği gibi bir görüntüden hoşnut olmadığı kulağımıza geliyordu.

Ben filmi biraz daha geriye sarmak istiyorum.

Balyoz operasyonu sırasında bazı rahatsızlıkların farkına varmıştım.

163 Balyoz sanığının tutuklanması kararı bir dalgalanmaya yol açmıştı. Genelkurmay Başkanı Koşaner ile Başbakan Erdoğan Dolmabahçe'de bir araya gelmişlerdi.

Orada, Balyoz Darbe Planlarının hazırlanmasında birinci derecede görev alanlarla, görevi gereği plan seminerinde bulunanların ayrılması gibi bir kanaat oluşmuştu. Hükümet cephesindeki bu kanaati o günkü notlarımda da yansıtmıştım.

Benzer bir rahatsızlık 2010 yılı Yüksek Askeri Şura toplantısının ikinci gününe denk gelen ve aralarında muvazzaf subayların da bulunduğu 102 Balyoz darbe sanığının tutuklanması kararıydı.

Aslı Aydıntaşbaş (Milliyet): Savcı neden alındı?

‘Karar hükümetin değil HSYK’nın’ diyeceksiniz. Ancak tabii mevcut HSYK yapısının nasıl bir listeyle kimler tarafından oluşturulduğu malum. Geçmişte Zekeriya Öz’le ilgili şikâyet ve iddialar, Adalet Bakanlığı aracılığıyla HSYK’da bertaraf edilmişti. Bu kez bakanlık farklı bir irade ve zekice bir formül bulmuş görünüyor.
Neden? Çünkü hükümet, özellikle de Nedim Şener ve Ahmet Şık’ın tutuklanmasından bu yana bu davadaki usulsüzlüklerin, hukuken tartışmalı uygulamaların içeride ve dışarıda kendisi için ciddi bir baş ağrısı haline geldiğinin farkında.
Türkiye’de medya fazlasıyla ‘kibar’ davransa da, Batı’da artık çoktan Ergenekon davasının derin devletle hesaplaşma yerine muhalifleri susturma enstrümanı haline geldiği görüşü hâkim. İstediğiniz kadar polis raporu yayımlayın, istediğiniz kadar ‘O bununla, şu onunla telefonla konuşmuştu’ deyin, kalemşorlarınızı ekranlara dizip Nedim ve Ahmet’in nasıl Ulusal Medya 2010 diye kimin yazdığı belli bile olmayan gülünç bir doküman çerçevesinde Ergenekon talimatlarıyla hareket ettiğini iddia edin... 2011 yılında dünyanın geldiği noktada ‘basılmamış kitap toplatmanın’ mazereti olamaz.

Taha Akyol (Milliyet): Ergenekon savcısı niye değişti?

HSYK çok ince bir ayar yaptı. Ergenekon Savcısı Zekeriya Öz’ü cesur ve kararlı çalışmalarından dolayı ‘takdiren terfi’ ettirdi, İstanbul Başsavcı Vekilliği’ne yükseltti...
Aynı zamanda onu Ergenekon soruşturmasının başından aldı, ‘özel yetkili’ savcı olmaktan çıkardı.
Bunun sebebi, açıkça ifade edeyim, arama, gözaltı, teknik takip, el koyma gibi hukukta “emniyet tedbirleri” denilen işlemlerdeki yaygınlığın kamuoyunda yarattığı tedirginliktir.
Kararı alan HSYK’nın 7 üyeli Birinci Daire’sidir. Atama ve görev değişikliklerinin tamamı, mesela Savcı Fikret Seçen’in “özel yetkili vekil” olarak atanması kararı oybirliğiyle alındı... Zekeriya Öz’ün görevinin değiştirilmesinde ise iki üye muhalif oy kullandı. Bu üyeler, Cumhurbaşkanı tarafından atanan dört üyeden biri ile idari yargı kökenli bir üye...
Öz’ün hem yükseltilmesi hem özel yetkilerinin alınması yönünde oy kullanan beş üye ise değişik kökenlerden geliyor: Adalet Bakanlığı’nda yüksek bürokrat, yüksek yargıda yargıç veya tabandan seçilmiş yargıç üyeler... Bu fevkalade önemlidir.

[PAGE]

Murat Yetkin (Radikal): Birikti birikti ve dün taştı

Gazeteci Nedim Şener ve Ahmet Şık 3 Mart günü gözaltına alındı; 6 Mart’ta da Ergenekon davasıyla bağlantılı olarak tutuklandılar. Meslek hayatlarında Ergenekon ve gölgelerde duran başka yapıları araştırıp açığa çıkarmış bu iki gazetecinin Ergenekon ilişkisiyle suçlanması işlerin zıvanadan çıkmaya başladığının işareti oldu.
Uzun süredir üzerine ölü toprağı serpilmiş gazeteci milleti tepkisini sokağa dökülerek verdi. Yurtdışındaki bütün ciddi gazetecilik örgütleri Ankara’ya tepki yağdırdı. ABD yönetimi, AB yönetimi ve Avrupa Parlamentosu gecikerek de olsa Türkiye’de basın özgürlüğünün durumundan endişe beyan etti. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın ‘Gazetecilikten yargılanmıyorlar ki’ demesi; Türk medyasında zaten Başbakan ne derse keramet bulmaya hazır bir avuç meslektaş dışında kimseyi ikna edemedi.
‘Yapmıştır bir yanlış’ korosundaki ilk aykırı ses Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’tan geldi doğrusu. Sonra Erdoğan’ın –tam da CHP heyeti ziyareti ertesinde- önleyici hamle niyetine gönderdiği Devlet Bakanı Egemen Bağış’tan Vaşington ve Brüksel izlenimleri geldi. AK Parti icraatını desteklemekte şimdiye kadar tereddüt göstermemiş kesimler dahi basına yönelik baskılardan söz ediyordu.

Mahmut Övür (Sabah): Öz, terfi mi etti, tasfiye mi edildi?

Ortaya serilen bağlantılar, belgeler, bilgiler hukuken güçlü olsa da işin siyasi boyutu nedeniyle meşruiyeti ve yaratılan kamuoyu algısı göz ardı edilemez.
Eski Anayasa Raportörü Osman Can "27 Mayıs koalisyonu" başlıklı yazısında şöyle diyor:
"Yargı sistemini ve kültürünü yaratanlar, onun mantığını, sekterlik ve siyasal akıl yoksunluğu nedeniyle farkında olmaksızın nasıl mağdur yarattığını çok iyi bilir..." Özellikle Ahmet Şık ve kitabı "İmamın Ordusu" üzerinden yürütülen operasyon tam da "siyasal akıl yoksunluğu"nun çarpıcı bir örneği.
Ergenekon dava sürecinde "siyasal akıl yoksunluğu" giderek çok daha hissedilir oldu. Ve siyasi bir dava olması nedeniyle asıl desteği alınması gereken kamuoyunun kafası karıştı.
İşte Savcı Zekeriya Öz'ün İstanbul Cumhuriyet Başsavcı vekilliğine atanmasına bu gözle bakmak gerekiyor. Savcı Fikret Seçen'in de terfi edip yetkili kılınması, onun işin "kamuoyu boyutu"nu göz ardı etmemesinden kaynaklanıyor.
Kısaca HSYK, Hrant Dink davasında olduğu gibi sürece müdahale ederek kendisinden bekleneni yaptı ve 12 Eylül referandumunun ne kadar isabetli olduğunu gösterdi.

Emre Aköz (Sabah): 'Keskin sirke'nin yerine 'balzamik'

Bazı şaşkınlar bu tasarrufların Hükümete ait olduğunu sanıyordu.
Halbuki Savcı Öz'ün "imaj ve denge gözetmeyen" tutumundan en çok rahatsız olan Hükümet çevreleri, en çok hoşlanan ise Ergenekon şebekesiydi...
Hangi siyasetçi, sabah gazetede, akşam televizyonda, kendisine "sansürcü-baskıcı" denmesinden memnun olur?
Keskin sirke küpüne zarar vermeye başlamış, kamuoyu araştırmaları, soruşturmaya olan güvenin azalmaya başladığını göstermişti.
Sonuçta Savcı Öz başka bir göreve verildi.
Yeni özel yetkili savcı kim olursa olsun, soruşturma daha "dengeli" biçimde sürdürülecektir.
Arama ve tutuklamalar elbette yine olacak... Ama Ergenekon dostlarının yaygara koparmasına mümkün olduğunca fırsat verilmeyecek. Yani atılan taş, ürkütülen kuşa değecek.
Madem "klasik sirkeyle" olmadı, "balzamik" kullanılır. Önemli olan yerli Gladio salatasını yiyip bitirmek değil mi?

[PAGE]

Ahmet Hakan (Hürriyet):Savcı Öz’e ne olduğu umurumda bile değil

"Savcı Öz" gider, yerine "Savcı Töz" gelir.
Ben savcının iyisine ya da kötüsüne denk gelmenin hayalini kurmak yerine, asıl şunlan merak ediyorum:
¦ Bir savcı, daha yayınlanmamış bir kitaba "örgütsel doküman" muamelesi yapabilecek mi? Böyle bir hukuk sistemi devam edecek mi?
¦ Bir internet sitesinde bulunan "kıytırık" ve "sersem" bir belgeden yola çıkılarak zindana atılan Ahmet'in, Nedim'in durumu ne olacak?
¦ Vaktiyle herkese çektirmiş olan Devlet Güvenlik Mahkemeleri, şimdi de Özel Yetkili Mahkemeler adı altında herkese çektirmeye devam edecek mi?
¦ İşin içine "terör örgütü" lafı girdiği andan itibaren düşünce özgürlüğünün rafa kaldırılmasına yol açan yasalar değişecek mi?

Eğer bunlar olduğu gibi kalırsa...
Gün gelir Fethullah Gülenin "silahlı terör örgütünün tek kişilik lideri" olduğuna dair saçmalığa ikna etmeye çalışırlar.
Başka bir gün gelir Ahmet ile Nedim'in azılı terörist olduklanna ikna olmamız için çırpınırlar.
O halde talep şu olmalıdır: Ne cemaatin sevdiği savcı... Ne de Kemalistlerin sevdiği savcı...
Bunun yerine...
Bizi herhangi bir saçmalığa ikna etmeye çalışmayan, zekâmızla alay etmeyen, adil ve hakkaniyetli bir hukuk sistemi...

Abdülkadir Selvi (Yeni Şafak): Öz operasyonunun perde arkası

Olayın perde arkasına bakabildiğim ölçüde ulaşabildiğim bilgi, operasyonunun düğmesine geçen hafta basıldığı yönünde. HSYK tarafından özel yetkili 5 savcının atanmasıyla birlikte işin altyapısı hazırlanmış oldu.

Peki kahramanlar bir süre sonra sorun haline gelebilir mi? Zekeriya Öz konusunda bunu hissetmedim. Ancak bazı sorunlar da yok değildi.

Cumhurbaşkanı Gül'le Gabon'dan dönüyorduk. Cumhurbaşkanı ile soru-cevap yapmak istedik. Çünkü hem gidişte hem dönüşte konuşmak gibi bir geleneğimiz vardı. Ancak Cumhurbaşkanı'nın istemediği bildirildi.

Merak edip, araştırınca Ahmet Şık'ın kitabından dolayı Radikal Gazetesi'nin basılarak, bilgisayarlardan kitabın silinmesinden dolayı rahatsız olduğu sonucuna ulaştık.

Aynı şekilde kendisi de bir düşünce suçlusu olan başbakan Erdoğan'ın yazılmamış bir kitaptan dolayı yayınevinin basılıp, gazetelerin bilgisayarından kitabın kopyalarının silindiği gibi bir görüntüden hoşnut olmadığı kulağımıza geliyordu.

Ben filmi biraz daha geriye sarmak istiyorum.

Balyoz operasyonu sırasında bazı rahatsızlıkların farkına varmıştım.

163 Balyoz sanığının tutuklanması kararı bir dalgalanmaya yol açmıştı. Genelkurmay Başkanı Koşaner ile Başbakan Erdoğan Dolmabahçe'de bir araya gelmişlerdi.

Orada, Balyoz Darbe Planlarının hazırlanmasında birinci derecede görev alanlarla, görevi gereği plan seminerinde bulunanların ayrılması gibi bir kanaat oluşmuştu. Hükümet cephesindeki bu kanaati o günkü notlarımda da yansıtmıştım.

Benzer bir rahatsızlık 2010 yılı Yüksek Askeri Şura toplantısının ikinci gününe denk gelen ve aralarında muvazzaf subayların da bulunduğu 102 Balyoz darbe sanığının tutuklanması kararıydı.


 

Ruhat Mengi (Vatan): Zekeriya Öz’den çok şaşırmışlar!

Aynı şekilde (hiç ihtimal yok ama) Zekeriya Öz’ün de haberinin olmadığı ifadesi var. Burhan Kuzu acaba büyük tepki yaratan “Nedim Şener ile Ahmet Şık’ın tutuklanma kararı ”ndan mı yoksa “basılmamış kitabın taslaklarını yok etme” kararından mı söz ediyor, bu tepkilere karşılık mı yapıldı, yoksa yine “bilinmeyen, görülmeyen” başka bir neden mi mevcuttur pek belli değil..Ama belli olan şu; Öz’ün kendisi “soruşturma kişiye bağlı değildir” derken AKP’lilerin bir ağızdan “soruşturma sürecinin etkileneceğini, uzayacağını” filan söylemeleri dikkat çekici bir çelişkidir. Madem ki “yalnız çalışmıyordu, başka savcılarla birlikte çalışıyordu” diyorlar o zaman neden o gidince sürecin etkileneceğini tekrarlamaktalar?
Süreç ve tutukluluk işkencesi daha da uzatılacak ve bu psikolojik hazırlık mıdır, akla bu da geliyor. Açık konuşsalar da bilmece çözme zorunluluğu kalmasa ne iyi olur!

[PAGE]

Ahmet Kekeç (Star): Zekeriya Öz gitti diye sevinmeyin

Savcıları görevlendiren (daha doğrusu, sevk ve idare eden, görev dağılımını yapan, üstelik bu işi çok iyi yapan) Başsavcı Vekili Turan Çolakkadı, Aykut Cengiz’den boşalan yere getirildi, yani İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu.

Zekeriya Öz, Ercan Şafak ve Fikret Seçen ise, Başsavcı Vekilliğine atandılar.

Daha da kötü haber şu:

Fikret Seçen, Beşiktaş Adliyesi’nde görev yapacak... Yani, eski Başsavcı Vekili Çolakkadı’nın görevini üstlenecek... Yani, Ergenekon soruşturmasını sevk ve idare edecek, savcıların görev dağılımını yapacak, iç işleyişi düzenleyecek.

Fikret Seçen’i, Gölcük Donanma Komutanlığı’ndaki kozmik aramadan tanıyoruz... Balyoz davasına ait çok önemli dokümanlar bu aramada ele geçirilmişti.

Zekeriya Öz ne mi olacak?

Keyfine bakacak.

Daha doğrusu, İstanbul Adliyesi’ndeki rutin işleri kovalayacak.

Evet, Ergenekon soruşturmasının “sem

bolleşmiş” ismiydi.

Evet, soruşturmanın önünü açmıştı.

Evet, cesaret çıtasının limitini üst seviyelerde tutmuştu.

Bu açıdan gidişini “kayıp” olarak değerlendirmek mümkün...

Ergun Babahan (Star): Ergenekon’a balans ayarı ve Öz’e teşekkür

Bu, Ergenekon davası kadar, Türkiye’nin gidişatından endişelenenleri rahatlatan bir gelişmedir.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun kamuoyu ve uluslararası tepkileri dikkate aldığını gösteren bir gelişmedir ki, bu da çok önemlidir.

Çünkü yüksek yargının halkın duygu ve düşüncelerine önem verdiğini göstermektedir.

Yargının kamuoyunu dikkate alması bu topraklarda bir ilktir.

Düne kadar askerden başka odağa bakmayan bir kurumun yüzünü halka çevirdiğinin göstergesidir.

Bu karar, ‘Yetmez ama evet’ diyenlerin haklılığını gösterdiği gibi yeni anayasada da halkın yerinin ne olacağının göstergesidir.

Sayın Öz’e tekrar teşekkür ediyor ve yeni görevinde başarılar diliyorum.

Bayrağı devralan görevlilerin geçmişin hatalarından da ders alarak, bu davaya olan kamuoyu desteğinin zayıflamasına yol açacak uygulamalardan kaçınmak suretiyle, bu davaları aynı kararlılıkla sürdüreceğine inanıyorum.

Ergenekon Davası bu ülkenin geçmişin karanlık yönüyle yüzleşmesi yolunda atılmış tarihi bir adımdır.

Yoluna devam etmesi gerekir ki, aynı karanlık günleri tekrar yaşamayalım.

Okay Gönensin (Vatan): İnce değil kalın ayar

Böyle geniş kapsamlı, çok boyutlu soruşturma ve davalara, kendilerince çeşitli yarar uman ellerin de girmesi, girmeye çalışması doğaldır. Ama zaten bu elleri uzat tutmak görevi ve sorumluluğu da, hem soruşturmaları yürüten emniyet güçlerine hem de yargı mensuplarına aittir.

Soruşturmaları yürüten emniyet müdür yardımcısından sonra en yetkili savcının da çekilmesi, bütün bu sürece ince değil, kalın bir ayar verilmesi gereğinin kanıtı olmuştur.

Bu “kalın ayar”la birlikte Ergenekon dava ve soruşturmalarına ciddi şekilde bir çekidüzen verilmesi, bunun çok hızlı yapılması şart olmuştur.

Tekrar hatırlatalım, bu gibi büyük siyasi davalar için ikinci bir fırsat yoktur; ya bu tek fırsat kullanılıp “temizlik” yapılır ya da fırsat heba edilir ve “temizlik” hayal olarak kalır.

[PAGE]

Ali Bayramoğlu (Yeni Şafak): Zekeriya Öz neden görevden alındı?

Akla iki ihtimal gelecektir.

1. Devlet içinde siyasi iktidar, yüksek yargı ve muhtemelen askerin dâhil olduğu yeni bir ittifak söz konusudur. Bu ittifak Ergenekon davasının (dolayısıyla Balyoz ve Kafes'in de) yavaşlatılmasına giden bir hat üzerinde oluşmuştur.

2. Siyasi iktidar Ergenekon sürecinin git gide hukuk rayından çıkan bir görüntü vermesinden kendi meşruiyeti açısından rahatsızlık duymaktadır. Ayrıca son gelişmelerin (gazeteci tutuklamaları, kitap baskınları ve toplatılması) yarattığı tepki HSYK ve siyasi iktidarı tedbir alma, devreye girme konusunda harekete geçirmiştir.

Bu ihtimallerden birincisi hiç şüphe yok ki, sık dile getirilecektir, her iki cephe de buna sarılacaktır.

Ancak geçerli olanın ikinci ihtimal olduğunu sanıyor, görev değişikliğinin Ergenekon sürecinin hukuki raya oturtulması arayışı çerçevesinde yapıldığını, HSYK'nın tasarrufu ile Adalet Bakanlığı'nın eğiliminin kesiştiğini düşünüyoruz.

Bizce olan budur...

Umalım öyle olsun...

Ancak şu aşamada birkaç hususun altını özellikle çizmek gerekiyor.

- Zekeriya Öz Türk hukuk tarihine cesaretiyle ve attığı adımlarla geçen, demokratikleşme sürecinde katkıları her zaman anılacak bir isimdir.

 

Akif Beki (Radikal): Savcılar ölmez, bu dava bitmez!

Zekeriya Öz’ün çalışmalarını takdir etmeye, hakkını teslim etmeye, hatta onurlandırmaya ama aynı zamanda Ergenekon davasını gereksiz tartışmaların gölgesinden de korumaya dönük bir idari çaba olduğunu düşünüyorum.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na atanan Turan Çolakkadı’nın spekülasyonlara cevaben söylediklerine aynen katılıyorum o yüzden. “Zekeriya Öz gitti, Ergenekon davası bitti” denemez.
Davaya bakan savcının şahsiyeti, duruşu, cesareti elbette önemli bir faktördür ancak yargı süreçleri şahıslarla kaim olmaz. Mahkeme kadıya mülk değil. Bu gerçeği de en iyi hukuk adamları, savcılar, hâkimler bilir. Nitekim Savcı Öz’ün ilk tepkisine, bu bilinçten kaynaklandığı her halinden belli olan soğukkanlı ve temkinli bir dil hâkimdi. Davanın seyrini, baktığı dosyanın akıbetini şahsi varlığına bağlayan yaklaşımları reddetti.
‘Yüzyılın davası’ olarak anılan, baktığı suçların niteliği ve sanıklarının kimliği sebebiyle ciddi hassasiyetler taşıyan, yerleşik düzeni hallaç pamuğuna çeviren, toplumu derinden sarsan bir davadan söz ediyoruz.
Sonuçlarıyla yeni Türkiye’nin geleceğine şekil verecek ehemmiyette bir dava, demokrasimizin kader davası görülüyor Silivri’de. Elbette böylesi bir davanın selameti, her türlü şahsi değerlendirmenin üzerinde tutulmak zorunda. Zekeriya Öz’ün, hakkındaki tasarrufu kişisel almayan vakarı da ayrıca takdire şayan.
Netice-i kelam, diyorum ki, savcılar bitmez, Ergenekon davası da ölmez!