BIST 9.390
DOLAR 34,43
EURO 36,29
ALTIN 2.837,00
HABER /  GÜNCEL

Savaşı Evanjelik-Yahudi ittifakı istiyor

Aydoğan Vatandaş'a göre, savaşın gerçek nedeni ne petrol ne de su: Her şey Armagedon'daki kutsal kıyamet savaşı için..

Abone ol

TEMPO Dergisi'nden Tutkun AKBAŞ'a konuşan Aydoğan Vatandaş, savaşla ilgili ilginç teorilerde bulundu: Savaşı Evanjelik-Yahudi ittifakı istiyor Bütün mesele, Evanjelik Hıristiyanlarla Yahudiler arasında kurulan kutsal ittifak: Bush da Hitler gibi seçilmiş olduğuna inanıyor. Senaryoya göre, Bush Deccal Saddam'la savaşacak, kıyamet kopmadan önce Hz. İsa yeryüzüne inecek ve yeniden doğuşçu Hıristiyanların ruhları göğe yükselecek. Bu arada İsrail de Kudüs'ü başkent ilan edip, Mescid-i Aksa'nın yerine Süleyman'ın Mabedi'ni inşa edecek. Yaşanan ve yaşanacak her şeye bir komplo teorisyeninin gözüyle baktığınızda, dünyanız 'kararabilir'. Bir komplo teorisyenine göre her şeyin bir de perde arkası vardır ve onu görmek gerekir. Peki kapımızdaki yeni savaşın perde arkasında neler oluyor? Gazeteci Aydoğan Vatandaş, derinden derinden Türkiye'nin en etkili komplo teorisyeni olma yolunda ilerliyor. Savaşa, Ortadoğu'ya, ABD'ye, Bush'a ve dünyaya bambaşka bir gözle bakıyor. Aydoğan Vatandaş'ın komplocu gözünden, dünya kıyamet gününe doğru gidiyor. Irak'ta ABD'nin yapmaya çalıştığı savaşın arkasında ise Evanjelikler Yahudilerin ittifakı söz konusu. İşte dünyaya bir başka gözle bakacağınız komplolar... Irak savaşı önceden belli miydi ya da daha önceden planlanmış mıydı? Öncelikle ABD'nin Irak'a müdahale çabasına, Türk kamuoyunda yeterince bilinmeyen bir faktör olarak Evanjelik Hıristiyan-Yahudi ittifakına değinmek istiyorum. ABD'nin Ortadoğu politikaları kuşkusuz bir tek faktöre indirgenemez. Birileri şunu söyleyebilir: Irak dünya petrol rezervlerinin büyük bir kısmına sahiptir. Önümüzdeki 10 yıl içerisinde petrol rezervleri tükenme tehlikesiyle karşılaşacak olan ABD'nin bu petrole ihtiyacı olacaktır. Diğer taraftan Irak'tan petrol alan ülkelere baktığımızda ABD'nin dünya egemenliğini tehdit eden ülkeler olduğunu görüyoruz. Yani ABD, Irak petrollerini ele geçirerek bu ülkeleri kendine bağımlı hale getirmek istiyor olabilir. Bu bir tezdir. Başka bir tez de diyebilir ki, Ortadoğu'da önümüzdeki 10 yıl içinde insanlar içecek bir bardak su bile bulamayacaklar. O halde burada bir Kürt devleti kurmak suretiyle, İsrail bölgenin su yollarını ele geçirmek istiyor. Bunların tümü reel politik açıdan makul ve geçerli senaryolardır. Benim söylemek istediğim, bu savaşın tek bir faktöre indirgenemeyeceğidir. Bu, aynı zamanda çok eski bir planın ilk adımlarından biridir. ABD'nin Ortadoğu politikalarında pek öne çıkmayan bir diğer faktör de, Evanjelik Hıristiyanlarla Yahudiler arasında kurulan ittifaktır. Amerikan siyasetçilerinin, İsrail yanlısı politikalarının, ideolojik-dinsel arka planını bu ittifakın oluşturduğu söylenebilir. Evanjelikler kimdir? Bu nasıl bir ittifaktır? Hıristiyanlık üç ana mezhepten oluşur: Katolik, Ortodoks ve Protestan. Ortodoksluk Balkanlar, Doğu Avrupa ve Rusya'da; Katoliklik İtalya, İspanya ve Güney Amerika'da; Protestanlık ise Avrupa'nın kuzeyi ile Kuzey Amerika'da yaygındır. Protestanlığın çok çeşitli alt kolları bulunmaktadır. Bunlardan Scofield İncil'ini referans alan Evanjelik geleneğe göre, kıyametin kopmasından önce Hz. İsa yeryüzüne ikinci kez gelecek ve az sayıdaki yeniden doğuşçu Hıristiyan'ın ruhları semaya yükselecek. Onlar rahat koltuklarından aşağıda, iyiler ordusunun başındaki İsa ile kötüler ordusunun başındaki Deccal arasında Armagedon'da geçen, kanlı kıyamet savaşını seyredecekler. Hz. İsa'nın dönebilmesi ise yeryüzünde sahnenin hazırlanmasına bağlıdır. 2. Körfez Savaşı'nı başlatmak isteyen ABD, bu senaryoyu mu hazırlamak istiyor? Bu sahnenin hazırlanması için bir yığın aşama gerekiyor. Yahudilerin Filistin'e dönüp İsrail devletini kurmaları, Kudüs'ü başkent yapmaları, Mescid-i Aksa'nın yerine III. Süleyman Mabedi'nin inşa edilmesi, develerin kurban edilmesi... Tüm bunların İncil tarafından öngörüldüğüne, bu çerçevede İsrail devletinin yaptıklarının Tanrı'nın iradesine uygun olduğuna inanılıyor. Yine öğretiye göre, sahnenin hazırlanması konusunda İsrail'e yardım etmek, kıyametin çabuklaştırılması için ne gerekiyorsa yapmak gerekmektedir. Grace Halsel, Forcing God's Hand (Tanrıyı Kıyamete Zorlamak, Kim Yayıncılık, 2002) adlı kitabında bu öğretinin tarihsel dayanaklarını; bu çerçevede Hıristiyan sağ, Amerikan Yahudileri ve İsrail sağı arasında ne tür ittifakların kurulmuş olduğunu ve İsrail'e her yıl ne kadar yardım aktığını anlatıyor. Rod Dreher de aynı gerçeğe işaret ettiği yazısında (http://www.nationalreview.com/dreher/ dreher040502.asp; 5 Nisan 2002) şöyle diyor: "Tuhaf gelebilir, ama doğru: Yahudilerin yanı sıra İsrail'in en güçlü Amerikan destekçileri Evanjelik Hıristiyanlardır -ki bunların çoğu Tanrı'nın Yahudilere tarihi Filistin üzerinde ilahi bir hâkimiyet hakkı tanıdığına kuvvetle inanmaktadırlar. Şimdiki gibi, İsrail'in dostsuz kaldığı zamanlarda, İsrailliler Washington üzerinde baskı kurma konusunda, bu güçlü oy blokunun desteğine güvenmektedirler." ABD kıyameti koparmak istiyor öyle mi? Saçma gelecek ama bu insanlar çılgın ve fena halde şartlanmış durumdalar. Orta ile ortaüstü sınıf Amerikalılardan oluşan söz konusu fundamentalist Hıristiyan kitle, değişik Protestan kiliselerine mensup. 16 milyon üyeli Güney Baptist Kongresi içinde de yaygındırlar. Monica Lewinski davasında Clinton'ı sorgulayan savcı Kenneth Starr'ın ve kimi Amerikan Kongresi üyelerinin mensup olduğu İncil kiliseleri ve mega kiliseler denen kilise üyeleri de bunlar arasında yer alıyor. Yaklaşık her on Amerikalıdan biri bu mezhebin bir üyesidir ki, bu yaklaşık 30 milyon insan demektir. Eski Başkan Ronald Reagan ve baba George Bush da dahil, birçok önemli kişinin bu öğretinin sempatizanı olması kayda değerdir. Halsell'e göre, eski İsrail Başbakanı Netanyahu'nun da aralarında bulunduğu üst düzey İsrail yetkilileri, ABD'ye geldiklerinde tanınmış Evanjeliklerle görüşmektedir. Evanjeliklerle Yahudiler birbirlerini seviyorlar mı? İşin bir ilginç yanı, Evanjeliklerle Yahudilerin, birbirlerinden hoşlanmadıkları halde, menfaat ortaklığı nedeniyle birbirlerine katlanmalarıdır. Kıyametin üzerine kopacağı neslin şu anki nesil olduğuna inanan Evanjelik Hıristiyanlar ile Kudüs'ü başkent yaparak bölgenin hâkim gücü olmak isteyen İsrail arasındaki ittifak, ABD'nin tek yanlı Ortadoğu politikalarını açıklamada önemli bir faktördür. Hitler de öyledir. Kendini gizli birtakım öğretilerin, efsanelerin, cemiyetlerin kontrolüne bırakmıştır. Hitler'in bilinen büyü/maji uygulamaları bile var. Düşünebiliyor musunuz, büyü bu adamlar tarafından askeri amaçlı kullanılmış. Bush da Hitler gibi mi? Bence, Bush da Hitler gibi, dünya güvenliği için son derece tehlikelidir. Geçen hafta Newsweek dergisi, George W. Bush'un, her sabah düzenli olarak dini kitap okuduğunu yazdı. Habere göre, Bush'un son zamanlarda takip ettiği dini kitabın adı 'En Yüce İçin Yapabileceğim Azami Şey'. Yazarı, Mısır'da Osmanlı'ya karşı savaşanlara İncil götürürken ölen Baptist vaiz Oswald Chambers. Dergiye göre, bu başkan ve başkanlık makamı, modern zamanların en din eksenli olanı. Bush'un en sadık siyasi tabanını dindar Hıristiyanlar oluşturuyor. Başkanlık kampanyasına başlamadan önce Teksas'ta bir grup papazı toplayan Bush, 'daha yüksek bir vazifeye çağrıldığını' söylemiş. Yani Bush tıpkı Hitler gibi kendisinin seçildiğine inanıyor. Saddam da bunlara göre Deccal'dan başkası değil. Newsweek, Bush'un Usame bin Ladin ve Saddam Hüseyin için kullandığı 'evil', 'şer' sıfatının dini temeli olduğunu savunuyor. Peki bu grup Armagedon'u mu gerçekleştirmek istiyor? Onlar, Kitab-ı Mukaddes'in bazı bölümlerini, İsrail'deki Megiddo Ovası'nda yapılacak olan son büyük savaşı önceden bildirdiği şeklinde yorumlamaktadırlar. Bu savaş Kitab-ı Mukaddes'te İbranice Armagedon diye geçmektedir. Armagedon 'Megiddo Tepesi' anlamına gelmektedir. Yani bu savaş bugünkü İsrail'deki Megiddo Ovası'nda gerçekleşecektir. Armagedon ancak ve ancak Yahudilerin bir millet olarak 'Eretz İsrail' (Vaat edilmiş topraklarda) yeniden bir araya gelmelerinden sonra gerçekleşecektir. Diğer çeşitli kiliseler tarafından da kabul edilen bu doktrine 'milenyalist' denilmektedir. Çünkü Kitab-ı Mukaddes'te bu savaşın iki binli yıllarda olacağına dair işaretler bulunmakta ya da bu kitap öyle yorumlanmaktadır. Diğer yandan, İsa Mesih bu savaşta gökyüzünden inecek ve Deccal'i burada öldürecektir. Bundan sonra krallığını kuracak ve yıllar süren bir barış dönemi başlayacaktır. İşte fundamentalist Hıristiyan Siyonistlerin İsrail'e olan yakın ilgileri, Mesih'in ikinci gelişine yol açacak olan bu savaşı bir an önce yerine getirmek için çalıştıklarına dair inançlarında yatmaktadır. Peki bu senaryolar çerçevesinde Türkiye'yi nasıl bir gelecek bekliyor? Zaman bizi haklı çıkardı. 1997'de epey başımızı ağrıtan 'Armagedon/Türkiye-İsrail Gizli Savaşı' adlı kitabımızda; Saddam Hüseyin'in bazı güçlerden aldığı cesaretle Kuveyt'e girişini; Bunun ABD için bölgeye müdahale gerekçesi olmasını ve bir Kürt Devleti'nin kıvılcımı sayılabilecek Kuzey Irak olgusunun ortaya çıkışını; Özal'ın 1987'de yaşanan büyük Peşmerge göçünün bir benzerinin yeniden yaşanmaması için bölgeye Çekiç Güç'ü davet etmek zorunda kalmasını; Çekiç Güç'ün PKK'ya destek vermesini; Türkiye'nin bölgede bir Kürt devletinin kurulmasını engellemek için bölgesel bir dış politika arayışı içerisine girmesini ve bununla birlikte Gayrı Nizami Harp usullerini uygulamaya koymasını; Buna karşılık; 1- Muavenet Gemisi'nin ABD Saratoga Gemisi tarafından kaptan köşkünden vurulmasını (1992), Uğur Mumcu Suikastının tertiplenmesini (1993), Eşref Bitlis'in uçağının düşürülmesini (1993), Susurluk kazasının tertiplenmesini (1996), 28 Şubat sürecinin tetiklenmesini (1996-1997), ABD tarafından Türkiye'ye ödetilmiş bedeller olarak değerlendirmiştim. Emekli Orgeneral Edip Başer de geçen gün Sepetçiler Kasrı'nda "Bu, Yeni Dünya Düzeni'nin ilk adımıdır" demişti. Novus Ordo Soclorium. Bu ibare 1 ABD dolarında, piramidin hemen altında yazan Latince bir ifadedir. Biz bunu ilk olarak Körfez Savaşı'ndan önce Baba Bush'un ağzından duyduk: Yeni Dünya Düzeni.. Oysa bu ifade dolar var olduğu günden bu yana var. BM'den 60 bin ABD askerinin Türk topraklarını kullanarak Kuzey Irak'a geçmesine izin veren tezkerenin kabul edilmemesi beklenmedik bir gelişme değildi. Benim analizime göre, Türkiye ne zaman ABD karşıtı bir diplomatik hareketlilik içerisine girse Türkiye'de ya bir uçak düşer, ya bir suikast olur. Tayyip Erdoğan'ın Başbakan olmasının ardından tezkere kabul edilebilir. Eğer olmazsa ABD sanırım yine eski yöntemlere başvuracaktır: 1- AKP'nin bölünmesi için gerekli senaryolar uygulanmaya başlanır; 2- AKP'nin İslamcı bir parti olduğu, laikliğe büyük tehdit olduğuna ilişkin ABD kaynaklı psikolojik harp argümanları pompalanır; 3- Bu psikolojik harekât AKP ile TSK arasında gerginliğe neden olur; 4- Laik yönü ağır basan bir aydınımıza bir suikast tertiplenir; 5- Kritik askeri personelin bulunduğu uçaklarımız düşebilir; 6- Türkiye'nin bir deprem ülkesi olduğunu hatırlatan haberlerde artış gözlenir ve yanı sıra irili ufaklı depremler olmaya başlar; 7- Ordunun yönetime el koyması için manipülasyonlar hız kazanır.Ama kuşkusuz Türkiye'de de tüm bunları okuyabilecek insanlar ve kurumlar da vardır. Ve onlar da boş durmazlar.