Savaş Ay tedavi için hastaneye yattığında yine ayağa kalkacağını düşünüyordu. Son yazısında bakın ne diyordu;
Abone olBir süredir tedavi gördüğü Samatya Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybeden gazeteci Savaş Ay, 14 Ekim’de Sabah Gazetesi’ndeki köşesinde hastalığını yazmış ve "“Samatya ben fazla kalmayacağım” demişti.
1 günlük kontrol için girdiği hastanede 23 gün kalan Savaş Ay bakın o son yazısında neler demiş;
"Aklınıza boşboğazlık ettiğim gelmesin. Bayram öncesinin un kurabiyesi tadını bozmak için değil, mevzu gereği “hastanedeyim” diyerek başlayacağım yazıma. Vaziyetim şimdi hatırlatacağım bir filmle benzer hale gelince ara bağlantıyı açıklamak da girizgâhıma düşecek çünkü. Hafıza kovanızı geçmiş kuyusunun 4- 5 yıl önceki zaviyesine sarkıtın lütfen.
O günler
O zamanki Bayrampaşa Cezaevi’nde açıklama yaparak; bir grup sinemacı çalışma yapmıştı. Sefa Önal, Birol Güven gibi ustaların denetiminde harika bir çalışmaydı bu. 3 aylık atölye seminerlerine katılan 80 tutuklu, 15 film hikâyesi yazmış, “Hayal Kurmak Serbest” adlı bu atölyenin ilk meyvesi seçilmişti. Adı dilinize geldi bile değil mi?
Evet: “Bayrampaşa Ben Fazla Kalmayacağım”…
Gerçek bir öyküydü. Buraya bir şekilde gelen bir arkadaşa “çay içer misin?” demişler, “Zahmet olmasın. Ben fazla kalmayacağım. Az sonra yanlışlık anlaşılır ve giderim” demiş. Ancak 2 senedir orada yatmakta.
Durum vaziyetim
Benim durumumla olan bağlantıya gelirsek. Evden 1 günlük ayakta hadi bilemedim 2 gün 2 gece yatarak gözetim altında geçireceğim bir hafta sonu için tıpış tıpış geldim hastaneye. Kısa bir kontrol ve beklediğim sonuç. “Bugün tamam, yarın yine gel.” Deyip uğurlandım doktorlarımın yanından. Yarın da geleceğim sonra işlem tamam olacak ohh…
1 SAAT İÇİN NE BU HAZIRLIK
Sabah müthiş bir halsizlik ve kapıda ambulansın hazır olduğu haberiyle uyandım. Üstümü değiştirip fotoğraf makinemi alıp çıkarken koca bir çanta hazırlayan kız kardeşime de çıkıştım: “Yahu 2 saatlik bir tedavi ben fazla kalmayacağım ne hazırlığı bu?”
AİLEMİ SÖYLEYİP BANA DEMEMİŞLER
Yakınlarıma tüyoyu verip beni ürkütmemişler meğer. Kapıya doğru 3 adım daha atınca fişi çekilmiş oyuncak bebek gibi yığılıverdim kapı önüne. Nabız, tansiyon, stres, yorgunluk, malum hastalığımla birleşince şallak mallak etmiş beni de haberim yokmuş meğersemse…
Ben hâlâ içten içe gülmekteyim ve “abartıya bak” çekiyorum içimden.
APAR TOPAR HASTANEYE GÖTÜRDÜLER
Ambulansa götürebilmek için sosisli sandviç gibi yaptılar ki dar merdivenleri rahat inelim. Arayı atlayarak hastanenin yani eski Samatya SSK olan, şimdinin İstanbul Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin kapısındayız, apar topar KBB (Kulak Burun Boğaz) servisine çıkarılmaktayım.
BEN AZ SONRA ÇIKACAĞIM DİYORUM AMA...
Az sonra tertemiz bir odada buluyorum kendimi. Sedyeden yatağa geçtiğimde külçe haldeyim. Bir grup doktor odaya koşturunca kalkıp selamlamak istiyorum ama mümkünü yok. “Neden zahmet ettiniz ben az sonra çıkacağım?”diyorum ama ne sözüme itibar ne yüzüme bakan var. Birbirlerine kaçamak bakışlar atıp, acısını sonradan fark edeceğim gülümseyişler süzüyorum dudaklarından.
Sonrası mı?
Bugün itibariyle 23 gündür hastanedeyim, daha da kolayına çıkarmaya niyeti yok doktorlarımın. Gerisi bu 23 günün hikâyesini anlatmakla gelecek ama dedim ya ürkmeyin aman!
SAVAŞ AY İLE ARINÇ'IN UNUTULMAZ GÖRÜNTÜSÜ SAVAŞ AY KİMDİR? Savaş Ay sanatçı bir ailede doğdu. Müzik onun hayatındaki gazetecilikten sonraki en önemli tutkusuydu. (SAVAŞ AY HAYATI TIKLAYIN) |