Sabah Gazetesi Yazarı İlker Sarıer'in gece servisindeki arkadaşları ile başı dertte. Yazdığı kelimelerin tahmini gerçekleri ile değiştirilmesi Sarıer'e fena bozmuş...
Abone olSabah Gazetesi Yazarı İlker Sarıer, başlığa aldığı Matrah kelimesinin gece editörleri tarafından Matrak ile değiştirilmemesi için yazısının girişini editörlere ayırdı.
Çok "matrah" bir durum!
Gece servisinden sevgili arkadaşlarım, pek muhterem musahhih dostlarım, başlıktaki "matrah" kelimesini, "Bu herif matrak yazacağını matrah yazmış" diye düzetmeyelim, lütfen... Hassaten istihram ediyorum.
Geçen gün yazdığım "rindlik" kelimesini de bir güzel düzeltmiş, "hinlik" yapmışsınız, ertesi gün okuduğumda gülmekten katılıyordum. Lütfen beni dikkatli okuyucularımızla papaz etmeyin...
"Matrah" lafını bilerek kullandım, çünkü çok matrah bir durumla karşı karşıyayız.
Neyine üzülür, neresine gülersiniz bilemem ama sevgili devletimiz, Baba Uzan'ı (Kemal Uzan) acayip faka bastırmış ve 1999 ile 2003 yılları arasındaki dönemde, yürüttüğü vergiler sebebiyle tamı tamına 9 katrilyon liralık vergi borcu çıkartmış...
Bu "9 katrilyon" rakamının aslında ne manaya geldiğinden kimsenin bir şey anlamadığını bildiğimden, Amerikancasını yazayım da, ne kadar olduğunu bilin...
Tamı tamına, 6 milyar dolar!.. Devletimiz, şimdi şube kapılarını örümcek ağlarının kapladığı İmar Bankası'nın defterlerini gözden geçirmeyi nihayet akıl etmiş ve sözü edilen dönemde, 830 trilyon vergi beyan edildiğini anlamış...
Fakat aslında beyan edilmesi gereken vergi, 6 katrilyon olmalıymış...
Haşırt diye eklemişler, beyan edilmemiş vergiyi, beyin edilmiş verginin yanına, üstüne de caart diye 2.5 katrilyon lira gecikme faizi oturtmuşlar, olmuş mu size 9.3 katrilyon lira...
İşte bu "matrah farkı" olmuş oluyor, vergici jargonuyla...
Anlaşıldığı kadarıyla işlemi çok basite indirgemiş Uzanlar'ın kurmayları!..
Türkçeye çevirmek gerekirse, defterlerdeki ve bilgisayarlardaki rakamlar üzerinde oynuyorsun. Yüksek olan gelirini azaltıyorsun. Beyan ettiğin düşük gelir demek, düşük vergi matrahı demek...
Peki, defterlerle nasıl ve neye güvenerek oynuyorsun...
Bir "korku ortamı" yaratmışsan eğer, siyasetçilerle de pek sıkı fıkı olduğunu biliyorlarsa, "aman başım belaya girmesin" hesabıyla senin bankanın önünden bile geçmiyorlar...
Sen de böylece, matrahları cebe atıyorsun...
Hey gözünü sevdiğim Allah'ı, ne işler gördü bu memleket yarabbim!
Temizel-Tantan muhteşem ikilisi, bir zaman holdinglerin, bankaların ve "kıl kaptıkları" bir sürü işadamının ensesinde boza pişirirken, nedense Uzanlar'ın "işyerlerinin" arka sokağından bile geçmemişler, bunu akıl edememişler...
Bana öyle bön bön bakmayın hiç, Maliye bakanı ben değildim, Zekeriya Temizel'di...
6 katrilyon liralık "matrah farkı"ndan söz ediyoruz beyler!..
Hani çok temizdiler beyfendiler, hani kimsenin gözünün yaşına bakmadan pisliklerin üzerine gidiyorlardı, hani "Di Pietro" kesilmişlerdi, hani çok "Tantan"alı bir şekilde "Temizel"ler operesyonları yürütmekteydiler?
Pisliklerle gerçekten uğraşan bu yetkililer, gidip de İmar Bankası'na "getirin hemşerim defterlerinizi" diyemezler miydi?
Neredeyse, kaçakçı Reşo'nun zavallı katırının bile "Tahrdan malı porselen çaydanlık taşımaktan gözaltına alındığı" bir dönemde, insanın hiç mi aklına gelmezdi, yahu bir de şu Uzanlar'a uzanalım bakalım diye... Ama yapmadılar, yapamadılar...
Ben de işte burada yekten yazıyorum:
Kusurlu, kabahatli veya suçlu birçok işadamı, o dönemde sorgusuz sualsiz kulaklarından tutulup içeri tıkılırken, aynı durumda veya çok daha pervasız faaliyetler içinde olan birçok işadamı "görmezden" gelindi. Resmen kayırıldılar!..
Zaman içinde de durumlarını düzelttiler, pisliklerini örttüler...
Bunun adı en hafifinden "nepotizm"dir.
Eğer hala, "adalet ve hukuk uygulandı hemşerim" diyebiliyorsanız, ben de diyorum ki, "siz onu benim külahıma anlatın!"
Kaynak : Sabah
İlker Sarıer