Sanık avukatları ve İstanbul Barosu'nun ortak tavrıyla, karar aşamasına gelen Balyoz davası kilitlendi...
Abone olHukukçular bu girişimin amacını 'davanın saygınlığını azaltmak' olarak tanımlarken "Avukat suçu savunmaz" diyor. 'Sanığın makul sürede yargılanma hakkı'nın ihlal edildiğinin de altı çiziliyor.
Balyoz Darbe Planı davasında avukat krizi yaşanıyor. 250'si tutuklu toplam 365 kişinin yargılandığı davada sanık avukatları mahkemeyi protesto ederek duruşmalara katılmıyor. Son olarak görülen 93. duruşmaya hiçbir avukatın katılmaması üzerine Mahkeme Başkanı Ömer Diken, "Yapacak bir işlemimiz yok ve duruşmayı kapatacağız" demişti. Sanık müdafileri, taleplerinin yerine getirilmediğini öne sürerek mahkemeyi protesto ediyor ve duruşmalara katılmıyor.
Bazı sanık avukatları ise toplu protestoya katılmayıp müvekkillerinin haklarını duruşmada savunmaya devam ediyor. Ancak, kamuoyundan 'davayı tıkıyorlar, sanık hakkını suiistimal var' şeklinde eleştiriler de yükseliyor. Bu garabeti tartışan hukukçular kamuoyunda oluşan "Sanık hakkını savunan bir avukatın duruşmalara katılmama şeklinde yasal hakkı var mı, suçmu işliyorlar, ne yapılması gerekiyor" sorularını tartıştı. Balyoz avukatları duruşmayı asıl tıkayanın maddi delil peşine düşmediğini iddia ettikleri mahkemenin kendisi olduğu iddiasında. Hukukçular ise "Davayı tıkıyorlar, yaptıklarıyla savunma hakkını ihlal gerekçesini ortadan kaldırıyorlar" eleştirisinde bulunuyor.
Emekli Başsavcı Reşat Petek: Mahkemeyi uzatmaya yönelik
Sanık müdafileri kanunda belirtilen adil yargılama için her şeyi yapabilirler. Ancak savunma hakkında da kanunun tanıdığı bir hakkın suiistimali söz konusu durumu ortaya çıkabilir. Toplu tavır alış, hukuki dayanaktan yoksun ve mahkemeyi uzatmaya yöneliktir. Avukat suçu savunmaz, suçlu olduğu iddia edilen kişiyi savunur. Darbe girişiminde bulunanı savunmak ne hukuken ne ahlaken yadırganır. Ama burada benimsenen yöntemde 'bizim dediğimiz olmazsa, mahkemeyi tanımayız' demek yanlıştır. Yargılamayı tıkamaya, engellemeye yönelik bir tutum olduğu anlaşılıyor.
Aukat Halil Doğan: Avukat davayla özdeşleşemez
Müvekkilinin haklarını savunurken kanuna aykırı olmadığı müddetçe her şeyi yapılabilir. Meşru bir şeydir. Ancak avukatın müvekkili ve davasıyla özdeşleşmesi yanlıştır. Bu tarz tutumlar yargılamayı etkilemez ancak hakkın suiistimali var. Davayı uzatmak avukat başarısı olarak da görülebilir. Hakim değişir, başkası gelir, bu arada bir darbe yapılır, her türü beklentiye girebilir. Bizi yargılıyorsunuz ama siz yargılanacaksınız, diyorlardı. Kendilerine uygun hakim beklentisini oluşturabilir.
Avukat Cahit Özkan: Bu, sanık hakkını kötüye kullanmaktır
Mahkeme haklı talebi reddediyorsa kanun yoluyla itiraz etmesi gerekir. Yargılama bloke edilerek sanığın makul sürede yargılanma hakkının ortadan kaldırılması sanığın menfaatine değildir. Sanık müdafileri istifa edip duruşmaya gitmezse burada makul sürede yargılanma hakkı sanık açısından ihlal edilir. Yargıtay incelemesi çözülememiş olur. Burada devletin AİHM ve Anayasa'nın 36. Maddesini ihlal ettiği sonucu çıkmaz. Bu tedbirlere rağmen bu yürürlük sanık ve müdafilerinin eylemleri ile engelleniyorsa sorumlusu yargı veya devlet değildir. Sanıklara zarar verdiği gibi sanıkların hakkının kötüye kullanma sonucunu ortaya çıkartır.
Doç. Dr. Vahap Coşkun: Hedef davanın itibarı
Balyoz davasında AİHM kararı çok önemli. Çetin Doğan'ın başvurusunda tutuklama gerekçesi ve kararının doğru olduğunu kaydetti. Tuncay Özkan'ın başvurusunda da AİHM kriterlerine göre davanın devam ettiğini ve kriterlere göre sıkıntı olmadığını belirtmişti. Balyoz avukatları mahkemede maddi gerçeğin ortaya çıkmasından ziyade bu davranışlarıyla bu davayı siyasi alana çekmeye çalışıyor. Kısa sürede karar çıkması amaçları olsa, bu tür davranışta bulunmazlardı. Davanın kamuoyunda inanırlığını ve saygınlığını azaltmaya çalışıyorlar savunma yapmayarak. Yürüttükleri taktik bu. Toplu protesto da böyle bir amaca hizmet ediyor.
Avukat Ergin Cinmen: Yasalara aykırı değil
Eğer bir avukat bariz şekilde hukuka aykırılıklar görüyorsa, hukuki bütün yolları deneyip düzelme sağlamadığını görüyorsa, çok alışılmadık savunma stratejileri geliştirilebilir. Bunlar mahkemeye girmeme, boykot şeklinde de yapılabilir. İşlediği fiil suç ve kabahat olabilir ama bunlar meşru ve maruz olmadığı anlamına gelmez. Duruşmayı boykot etmek yasalara aykırı değildir. Müvekkil ile anlaşmışsınızdır ve onun zararına olmayacak şekilde savunma hakkını alışık olunmayacak biçimlerde kullanabilir. 12 Eylül sıkıyönetim mahkemelerindeki hukuksuzluğu deşifre etmek için alışık olmayan şekilde savunma yaptılar. Türkiye gibi yargısı sorunlu olan yerlerde avukatlar bunu yapıtılar.
Adalet eski Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk: Sonuna kadar savunma esastır
Avukatların böyle bir durumda kalması ve sürüklenmesi düşündürücü ve üzücüdür. Adil yargılanma ilkesi çerçevesinde ve hukukun verdiği olanakların kullanılmasıyla avukatların üstlendikleri görevi sonuna kadar savunmaları görevleridir. Mahkemenin tutumunda savunmaları zorlaştıran bir durumun ortaya çıkmış olduğu anlaşılıyor. Mahkemenin tutumunu usul hukuk kurallarına göre yeniden gözden geçirmesi gerekiyor. Avukatların da hukuk olanakları çerçevesinde savunmalarını sürdürmesi gerekir. Adil yargılanma ilkesi Anayasa ve AİHM'in temel ilkesidir. Savunma hakkı kutsaldır. Yargılamada da esas olan tarafsızlık ve bağımsızlıktır.
Balyoz sanıklarının avukatı Celal Ülgen: Yargılamayı Mahkeme Kilitliyor
Mahkemeden bizim başlıca iki talebimiz var. Birisi Amerika'dan aldığımız raporlar ile YTÜ, ODTÜ'den alınan raporlar doğruysa Balyoz harekat planı sahte. Eğer yanlışsa Balyoz doğru diyoruz. Biz üniversite seçmiyoruz diyoruz. Bu noktada yargılamayı kilitleyen avukatlar değil mahkeme başkanının kendisidir. Maddi gerçeğin peşine düşmüyorlar. Devletin resmi görüşü acaba zarar görür mü şeklinde düşünmemeliler. Tanık dinletmekten vazgeçebiliriz. Bu raporları istedikleri yere sevk edip bilimsel gerçeklere uygun olup olmadığını sorgulasınlar.
İKİ YILDIR SÜRÜYOR
20 Ocak 2010: Taraf Gazetesi 2002'de iktidara gelen AK Parti'yi devirmek için 2003'te hazırlanan 'Balyoz Güvenlik Harekât Planı'nı deşifre etti. Bir gün sonra soruşturma başlatıldı.
21 Ocak: Genelkurmay Başkanlığı, planın 1'inci Ordu Komutanlığı tarafından 5-7 Mart 2003 tarihleri arasında icra edilen plan semineri olduğunu açıkladı.
19 Şubat: Dönemin Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'a ait olduğu iddia edilen ses kaydı internete düştü:
"Silahlı Kuvvetler'de maalesef çürükler yüzünden bilgi sızması oluyor. Dimdik duracağız fakat her şeyin bir zamanı var. Olayları uzaktan seyrediyoruz anlamına gelmez, tamam mı?"
22 Şubat: İlk operasyon düzenlendi. Çetin Doğan, Süha Tanyeri, Ergin Saygun ve Özden Örnek'in de aralarında bulunduğu 40'a yakın isim gözaltına alındı.
24 Şubat: Mahkemeye sevk edilenlerden ilk tutuklamalar yaşandı. Tümamiral Ramazan Cem Gündeniz, Çetin Doğan ile emekli Korgeneral Engin Alan tutuklandı.
21 Haziran: Emniyet Genel Müdürlüğü Kriminal Laboratuvarı ve TÜBİTAK'tan daha önce alınan raporlarla Balyoz Darbe Planı'ndaki imzaların gerçek olduğu bir kez daha onaylandı. TÜBİTAK, son incelemesinde de "Balyoz'daki belgeler gerçek" dedi.
19 Temmuz: İddianame, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edildi ve tamamı asker 196 sanık hakkında dava açıldı. 6 Aralık: Gölcük Donanma Komutanlığı İstihbarat Şubesi'nde yapılan aramalarda zemin altındaki gizli bölmelerde Balyoz Darbe Planı'na ilişkin derin ve ürkütücü senaryoları kapsayan 10 çuval belge ele geçirildi. 16 Aralık: Balyoz Darbe Planı davasının ilk duruşması başladı.
11 Şubat 2011: Davanın 13. duruşmasında mahkeme, Gölcük'te ele geçirilen yeni Balyoz belgelerine ilişkin tamamı asker 133 sanık hakkında tutuklama, 29 sanık hakkında da yakalama kararı verdi.
15 Mart: Darbe Planı ile soruşturmayı yürütmekle görevli 1. Ordu Başsavcısı Albay Bülent Münger'in de aralarında olduğu iddia edilen 5 askeri hukukçu, Balyoz değerlendirmesi yaparak darbe planını kabul eden şok açıklamalar yaptı. Münger, "Bu aysbergin görünen yüzü" dedi.
30 Mayıs: Eskişehir'de ele geçirilen Balyoz belgeleri ile ilgili Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Bilgin Balanlı tutuklandı. Balanlı o tarihe kadar tutuklanan en yüksek rütbeli muvazzaf subay oldu.
4 Nisan 2012: Savcılık mütalaasını verdi, dava karar aşamasına geldi. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal davayı basarak mahkemeye ağır hakaretlerde bulundu.
19 Nisan : Balyoz sanıklarının avukatları duruşmalarda avukatlık haklarının ellerinden alındığını öne sürerek bundan sonraki duruşmalara katılmayacaklarını açıkladı. İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi, duruşmalara katılmayan sanık avukatları hakkında Silivri Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu.
3 Mayıs: Mahkeme, İstanbul Barosu'ndan sanıklara avukat tayin etmesini istedi. Baro bu talebi reddederken mahkemeyi 'hapis cezasıyla' tehdit etti.
4 Mayıs: 14 sanığı temsilen savunma yapacağını açıklayan avukat Haluk Pekşen de duruşmaya gelmedi. Pekşen'e telefonla da ulaşılamadı.
10 bin kişi beklediler bin 500 kişi katıldı
Türkiye Barolar Birliği ve İzmir Barosu'nun organize ettiği "Dün DGM bugün ÖGM, Özel Görevli Mahkemeler Kaldırılsın" eylemine beklenen ilgi olmadı.
İstanbul, Ankara, Muğla gibi birçok ilden baroların üyeleri gelmesine karşın 10 bin kişi olması beklenen kalabalık yaklaşık bin 500 kişide kaldı. Eylemde, İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu ve eşi Türkegül Kocaoğlu, CHP Genel Başkan Yardımcısı Perihan Sarı, CHP milletvekilleri Mustafa Moroğlu, Musa Çam, Hülya Güven, Oğuz Oyan, Mahmut Tanal, Bülent Tezcan, Dilek Yılmaz ile il sendikaların temsilcileri de yerini aldı. Bu arada, yürüyüş için Aydın Barosu başta olmak üzere bazı baroların stajyer avukatlara katılma eyleme zorunluluğu getirdiği belirtildi. Aydın'daki 40 stajyer avukata gönderilen mesajda ' İzmir Cumhuriyet Meydanı'nda yapılacak mitinge tüm stajyer avukatlarımızın katılımı zorunludur' denildi.