Sanem ve Kudret'in yakalanış öyküsünü hiç merak ettiniz mi? Söz sırası şimdi magazincilerde...
Abone olSanem Çelik'le Kudret Sabancı'yı birlikte çeken gazetecilere göre ünlü yönetmenin çekimden hemen sonra söylediği 'Eşim hamile, bu görüntüleri lütfen kullanmayın' yalanı, görüntüleri televizyona taşıdı Gazetecilere olan tepkiler ise farklı. bazıları 'Niye çektiniz adamın hayatını mahvettiniz' diyor, bazıları da 'Aaa pek güzel yaptınız cezasını buldu' diye gazetecileri tebrik ediyor
Muhabir Taner Taş ile kameraman Gökhan Kesmekaya, Aliye dizisinin başrol oyuncusu Sanem Çelik'le dizinin yönetmeni Kudret Sabancı'yı birlikte görüntüleyerek son günlerin en flaş haberine imza attı. Olayın televizyona yansımasıyla Kudret Sabancı, oyuncu eşi Esra Akkaya'dan tek celsede boşandı. Konuyla ilgili tartışmalar, polemikler, suçlamalar başladı. Aliye dizisini boykot etmeyi düşünen romantik izleyiciler bile çıktı ortaya. Tüm bunları, olayın iki gerçek kahramanı muhabir Taner Taş ve kameraman Gökhan Kesmekaya'yla konuştuk. İşlerini yapıyor olsalar da pişmanlık duyuyorlar mıydı? Yaşananları nasıl değerlendiriyorlardı? İşte onların gözüyle geçen hafta yaşananlar.
Neler oldu o gece?
Taner Taş: Biz Petek Dinçöz ve Muazzez Ersoy'la röportaj yapıyorduk Arnavutköy'de. Derken şirkete bir telefon geliyor. Bir izleyicimiz 'Sanem Çelik, bir beyle uygunsuz şekilde' diye ihbarda bulunuyor.
İzleyici uygunsuz bir şekilde olduklarını da söylüyor mu gerçekten?
Gökhan Kesmekaya: Aynen öyle.
T.T: Bildiğimiz kadarıyla numaramızı 118'den alıyorlar. Şirketten beni aradılar ve oraya gitmemi söylediler. O esnada röportaj sürüyordu. Biz de bastık gaza gittik. Tarabya'dan iner inmez İstinye istikametine doğru, 500 metre ilerde Hayrola Çay Bahçesi'ne vardık. Bir baktım, ihbar edilen cip orada. Üstünde büyük ışıklar. Yani görmemeye imkan yok. Arabayı geriye park ettik. Önce 'bir bakayım' dedim. Olur ya belki yanlış istihbarattır. İndim aşağıya arabadan, gittim baktım sarmaş dolaşlar. İlk başta tanımadım tabii yönetmen Kudret Sabancı'yı. Bu sırada Gökhan'a kamerayı çalıştırmasını, ama ışığını yakmamasını söyledim. Arabaları çalışıyordu, çabuk olmalıydık. Daha sonra Gökhan kayda girdi ışığı yakmadan. Ama arabanın arkasından yapıyorduk çekimi. Sonra arabanın önüne geçtik ve ışığı yakıp çekime devam ettik. Ve o malum görüntüler ortaya çıktı. Sanem Çelik hemen sola kaçtı. Ona 'Yeni bir birliktelik mi' diye sordum ama cevap vermedi.
Bir tepki vermediler mi?
G.K: Yok, hiçbir şey demediler. Kudret Sabancı zaten ışığın kamera ışığı olduğunu bile anlamadı. Anlayınca da eliyle yüzünü kapattı. Tabii böyle ani işlerde hep bu panikler olur.
Sonra işyerinize mi döndünüz?
T.T: Basıp gittiler. Bir süre takip ettik, baktık duracakları yok, peşlerini bırakıp ofise döndük. Çünkü bizim arabayı diğer magazin gazetecileri de tanıyor. Bizi görseler peşimize takılıp bize özel işi onlar da çekebilirdi.
Sonra sizi aramadılar mı?
G.K: Şirkette gittiğimizde yöneticimiz Bekir Hazar oradaydı. Beraber görüntüleri izledik. Görüntüleri izlerken bile Sanem Çelik'in yanındaki adamın kim olduğunu anlayamadık. Sonunda Bekir Abi 'Bu yönetmen Kudret Sabancı' dedi. Sonra internette baktık ki Aliye dizisinin yönetmeni. Şaşırdık tabii. O sırada Bekir Hazar'ı Kudret Sabancı aradı ve ona 'Benim karım hamile, hamile olmasaydı o kadar sorun olmazdı benim için, o yüzden karımın duymaması lazım, lütfen yayınlamayın' dedi.
ÖNCE DURUMA ÇOK ÜZÜLDÜK
Siz bunları duyunca ne hissettiniz?
T.T: İnanılmaz üzüldüm. 'Tüh, keşke çekmeseydim' diye iç geçirdim. Ertesi gün toplantıda görüntülerin yayınlanmamasına karar verildi, eşine zarar verilmemesi için. Allah korusun düşük bile yapabilirdi sonuçta. Ertesi gün bir araştırma yapmaya karar verdik; Kudret Bey'in söyledikleri doğru mu diye. Gerçi biz sağı solu arayana kadar Kudret Sabancı eşini arayıp durumu anlatmış. Esra Hanım'ı arayınca olaylardan haberi olduğunu öğrendik. Bu arada ona hamile olup olmadığını sorduk. 'Hayır' deyince Kudret Sabancı'nın da yalan söylediği ortaya çıkmış oldu. Ve yayın kararı alındı.
DERYA TUNA BİZİ TEBRİK ETTİ
Görüntüler yayınlandıktan sonra neler yaşadınız?
T.T: Çok tebrik telefonu aldım. Özellikle evli insanlardan. En ilginç telefon Derya Tuna'dan geldi. Beni arayarak tebrik etti.
G.K: Gündem değişti ülkede. Yaptığımızın işin gündemi belirlemesi beni çok mutlu etti.
Ailenizin, arkadaşlarınızın size yaklaşımı nasıl oldu?
T.T: Aslında değişik düşünceler var. Biri 'Niye çektiniz adamın hayatını mahvettiniz' diyor, bir diğeri 'Aaa güzel yaptınız adam cezasını buldu'.
Yaptığınızın işiniz olduğunu bir kenara koyarsanız, siz ne düşünüyorsunuz olup bitenler hakkında?
T.T: Adama yazık oldu bir kere, kadına da, yani eşine. Sonuçta bir yuva yıkıldı. Ama şöyle bir durum da var. Esra Akkaya altı aydır sanırım, çocuk yapmak istiyormuş. Biz bu çekimi yapmasaydık çocukları olabilirdi ve ondan sonra da böyle bir görüntü çekilebilirdi. O zaman ayrılmaları daha kötü olurdu. Yani bugün olması daha iyi.
Yaptığınızı özel hayata müdahale değil mi?
T.T: Biz şirket olarak özel hayata müdahale konusunda çok dikkatliyiz. Birisinin bahçesine girmeyiz. Evinin önündeysek merdivenine adım bile atmayız. Çeksek bile yayınlamayız. Mesela geçen hafta Cem Yılmaz'ı Özlem Tekin'le, Cem Yılmaz'ın evinin önünde çektik ama yayınlamadık, restoran çıkışındaki görüntüleri kullandık. Ama orası çay bahçesi, özel alana girmiyor. Şunu da şöyleyim; sanatçıları sanatçı yapan halktır, medyadır. Eğer medya seni bir yere getirmişse, medyanın sayesinde ekmek yiyorsan buna da katlanacaksın.
Sanatçıların üretimlerinin de payı var, değil mi? Hem medya da onları yazarak satış yapıyor. Yani karşılıklı bir ilişki. Ama takip edilmek de kötü sonuçta.
G.K: Evet, bence de kötü ama yapacak bir şey yok. Tüm dünyada gazeteler gerekirse tazminat ödemeyi göze alıp yapıyor bu işi. Biz hukuka aykırı bir şey de yapmıyoruz. Kim dava açtı da kaybettik, hapis yattık.
İşinizi gerçekten severek mi yapıyorsunuz?
T.T: Sekiz yıldır bu işi yapıyorum, gece çalışıyorum ve çok mutluyum.
Peki bu olayda kamunun çıkarı ne oldu? Kamu çıkarı için gazetecilik yapıldığı söylenir ya?
G.K: Bir çıkarı olmadı. Medya her yaptığı haberde kamu çıkarı gözetiyor da sadece biz mi gözetmiyoruz?
Dünyada ve ülkemizde halkı manipule edip de zengin olan medya sahipleri, işlerini yürüten iktidar da var mı demek istiyorsunuz?
T.T: Evet, bizim yaptığımız her şey bir tarafa halkı manipule etmekten iyidir. Hem de çok.
Bugüne kadar yaşadığınız en ilginç haber takibini hatırlıyor musunuz?
G.T: Bir kere Ebru Gündeş'le Stelyo Pipis'i çekmiştim. Hem de Dolmabahçe'de, Lunaparpak'ta yakalamıştım. Gece 12'de dönme dolapta dönüyor bunlar. Tam ben çekmeye başladım elektrikler kesildi. Kaldılar orada. Yukarıdan bağırıyorlar çekme diye. Kaçamıyorlar da.
BEYAZ'I FECİ TERLETTİK
T.T: Bir gün Arnavutköy Eylül Bar'da Beyaz'ın bir kadın arkadaşıyla eğlendiğini öğrendik. Biz oraya gidince arka kapıdan çıktı hemen. Fark edip peşinden koşmaya başladık. Arnavutköy'ün sokaklarında gece iki suları... Beyaz nasıl koşuyor bir görseniz. Etraf zifiri karanlık. Sonra bir sokağa girdiğini gördüm Beyaz'ın ama nereye saklandığını bilmiyorduk. Yüksek sesle foto muhabir arkadaşıma 'Hadi gidelim kaçırdık' dedim. Sonra da sokağın başında saklandık. Bizim gittiğimizi düşünüp ortaya çıkmasını istiyorduk. Öyle de oldu. Görünce bastık deklanşöre. Beyaz'ı takım elbiseyle koşarken dili bir karış dışarıda görüntüledik. O sırada bizim şoför bizi bulmak için arabayla sokağa girmişti. Şoför, Beyaz'a seslenerek 'Gel abi seni de bırakayım' dedi. Beyaz arabaya bindi. Ama bindiği arabanın bizim olduğunu bilmiyordu. Arkasından bizler de arabaya oturunca 'Siz niye bindiniz' diye tepki gösterdi. Durumu anlattık. Barın önüne gittik tekrar. Kız arkadaşı da kapıda bekliyordu. Birlikte çektik onları.
KAÇAMAK İÇİN ANADOLU YAKASI ÇOK GÜVENLİ
Genelde 'kaçamak yapıp da yakalanmak istemeyen yakalanmaz' dersiniz. Ama bu iş farklı değil mi? Sonuçta Reina'nın kapısında değil çay bahçesinde çektiniz?
T.T: Doğru bu iş farklı. Ama binde bir böyle işler de oluyor ama istenmeyen kişi gerçekten yakalanmaz.
Dudullu'ya ya da Çamlıca tepesindeki Belediye tesislerine mi gitsinler?
G.T: Anadolu yakası gerçekten daha güvenli. Çünkü Avrupa yakasında magazin muhabirlerinin bakması gereken o kadar yer var ki. Anadolu yakasına zaman kalmıyor. Ama artık halk da ihbarla bize istihbarat sağlıyor. Yani tehlike her yerde (gülüyor).
Son bir soru, şu an yakalamanızın an meselesi olduğu yeni bir ilişki var mı?
T.T: Var ama söylersek olmaz. Anlar.
İlk ismini söyleyin bari, belki tehlikeyi fark edip Dudullu'ya takılmaya başlarlar.
T.T: Peki, ismi Ebru. Ama Dudullu'ya gitmeyeceğinden emin olabilirsiniz.
Kaynak: Akşam