Gazeteci Hediye Levent, Suriye başkenti Şam'dan Akdeniz kıyısındaki Lazkiye'ye yaptığı yolculuk sırasındaki izlenimlerini kaleme aldı. İzlenimler, isyancılarla güvenlik güçleri arasında çetin çatışmaların yaşandığı Humus'taki durumu da içeriyor.
Abone olŞam’dan Lazkiye’ye gidilmesi gerekiyor. Normal şartlarda karayolu ile 3,5, havayolu ile 1 saatte katedilecek yolculuk için günler öncesinden hazırlıklar başlıyor. En önemli sorun nasıl gidileceği. Havayolu mu daha güvenli, karayolu mu?
Şam merkez ile havaalanı arasındaki yaklaşık 15 kilometrelik yol, sık aralıklarla olmasa da aniden çatışmaların yaşanabileceği, rastgele roket atışlarına hedef olunabilecek bir güzergah. Karayolunun daha güvenli olabileceği tavsiyeleri yapılıyor. Kimileri, Şam-Lazkiye yolunun rahat olduğunu, şehirlerarası yolcu otobüslerinin çalıştığını söylüyor. Kimileri ise tedirgin; ancak yine de havaalanına gidilen 15 kilometrelik yolu göze alamıyoruz ve karayolunda karar kılıyoruz.
Bu defa da ne tip bir araba kiralanacağı ve güvenilir bir şoför bulma telaşı başlıyor. Özel araç yerine daha az dikkat çekecek sarı taksi kiralıyoruz. Çünkü kimlik kontrolleri ayrı bir tedirginlik konusu. Şam içinde kimi zaman yarım saati bulabilen kimlik kontrolü süreci şehirlerarası yollarda kim bilir nasıldır? Neyse ki, ticari taksi Şam-Lazkiye arasındaki yolda pek dikkat çekmiyor, ayrıca kadınlara kimlik sorulmuyor. Yabancı bir gazeteci açısından en önemli sorunlardan biri yaşanmamış oluyor.
Sabah saat 10 gibi yola çıkmamız gerekiyor, çünkü yolun Şam kırsalı ile Humus arasındaki kısmı oldukça tehlikeli ve mümkün olduğunca gündüz geçilmesi gerekiyor.
Askeri kontrol noktaları Şam’dan çıkanlar için nispeten rahat, pek kimlik kontrolü yapılmıyor. Merkezde kendini yoğun güvenlik önlemleri olarak her an hissettiren olağanüstü durum, merkezden uzaklaşıldıkça çatışma izleri olarak kendini göstermeye başlıyor. Şam’ın kenar mahallelerinden Kabun’dan silah sesleri gelirken biz, son askeri kontrol noktasındayız.
Neredeyse isyanın başladığı günlerden beri silah sesi ve çatışmanın hiç eksik olmadığı Harasta ve Duma taraflarından geçiyoruz. Otoban kenarına sıralanmış dünyaca ünlü otomobil markalarının ve mobilya mağazalarının galerilerinin camları tamamen kırılmış, bazılarının önü yarıya kadar taş duvarlarla kapatılmış ve tamamı boş.
Duma ve Harasta civarında yola yakın evlerin, işyerlerinin tamamı boş ve bir kısmı kullanılamaz durumda; çatışmalar veya bombardıman sırasında yıkıldığı belli oluyor.
Yolun Şam-Humus arasındaki yerleşim birimlerinin çoğunda benzer sessizlik, kapanmış kepenkler, boşaltılmış evler ve yer yer çatışma izleri görülüyor. Petrol ofislerinin ve dinlenme tesislerinin büyük kısmı kapalı, bazılarında çatışma izleri var. Yanmış veya çatışmalarda ağır hasar görmüş olanların bazıları inşaat aşamasında.
Bazı benzin istasyonları ise önüne kum torbaları yığılmış ve askeri noktalara dönüştürülmüş.
Yol boyunca arada bir yanmış araçlar kadar üzerinde kurşun delikleri olan sivil araçlar da göze çarpıyor.
Yol kenarlarında kurulmuş askerlerin kaldığı çadırlar, neredeyse her 500 metrede bir oluşturulmuş kontrol noktaları ve karayolundaki askeri araç yoğunluğu Humus’a kadar devam ediyor.
Yolcu otobüsleri, çoğunluğu Kuveyt plakalı TIR araçları, mazot tankerleri ve sivil araçlar; trafik seyrek olsa da akıyor. Arada bir çok sayıda eskort koruma eşliğinde makam araçlarının bulunduğu konvoylar Şam yönüne doğru ilerliyor.
Şam-Humus karayolu Lübnan sınırına paralel. Yolun Lübnan sınırına düşen tarafında, birkaç kilometre ötedeki düzlüklerde ve tepelik alanlarda tankların da olduğu askeri noktalar gözle görülebiliyor.
Mecburi güzergah: Humus ve Bab Amro
Humus girişindeki Lazkiye yolu kapalı bu nedenle Humus’tan geçmek zorundayız. Humus da girişten itibaren Şam’dan çok farklı değil. Askeri noktaların çokluğu, kum torbaları, kurşun izleri...
Kent meydanındaki heykel bile dört tarafı kum torbaları ile çevrili bir mevzi ancak kent merkezinde hayat normal gibi görünüyor. Dükkanlar açık, sivil araç trafiği, otobüs duraklarında bekleyenler, alışveriş yapanlar...
Humus-Baas Üniversitesi’nin önünden geçiyoruz. Bahçe içinde kalabalık öğrenci grupları ile üniversitenin dış duvarları yaşananların iki farklı yüzünü gösteriyor. Metrelerce uzayan duvarlarda üstü siyah boyalarla kapatılmış sloganlar, yolun karşısında ise kent merkezinden oldukça farklı bir manzara var. Bir tarafında üniversitenin duvarları, karşısında kimisi kevgire dönmüş kapalı kepenkler, boş evler ve yerlerdeki yanık izlerinin olduğu yol Bab Amro’ya ulaşıyor.
Aylarca kuşatma altında kalan ve en sert çatışmaların yaşandığı Bab Amro’nun önünden geçiyoruz. Çatışmalar bitmiş olsa da Bab Amro’nun çatışmalar yaşanan kısmında hayat yok gibi, sessizlik uzayıp gidiyor. Görebildiğimiz kısmında delik deşik binalar ve birkaç tane yarısı çökmüş birkaç katlı apartman var. Mahallenin bir kısmında ise, askeri yoğunluk ve binalarda kurşun izleri göze çarpsa da günlük hayat devam ediyor.
Şam’da karaborsacıların da etkisiyle iyice derinleşen yakıt sıkıntısı Humus merkezde yaşanmıyor. Humus rafinerisi çalışmaya devam ediyor ve şoför depoyu doldurmakla yetinmeyip “Şam’da bulmak zor ve pahalı” diye benzin yedekliyor.
Biz Lazkiye’ye doğru yola devam ederken Humus’a giriş yönünde kilometrelerce araç kuyruğu uzuyor. Dev kablo makaraları taşıyan birkaç TIR aracı, mazot tankerleri, askeri araçlar, sivil araçlar...
Humus’tan Lazkiye’ye uzanan yolda ise hem araç trafiği daha fazla hem de askeri kontrol noktalarının ve araçlarının varlığı gözle görülür ölçüde azalıyor. Yol kenarlarında çay-kahve satılan tezgahlar, üstüste dizilmiş lahanalar ve yeni ekilmiş tarlalar-seralar başlıyor.
Cenaze konvoyları
Suriye’deki yaşamın bir yüzü anagüzergahlarda böyleyken diğer yüzü, yol boyunca karşımıza çıkan yol ayrımı tabelalarında kendini gösteriyor. Nıbık, Kuseyr, Tel Kelah, Kuteyf, Banyas... Kimisi anayola birkaç kilometre, kimisi birkaç yüz kilometre mesafedeki bu yerleşim birimlerinde kanlı çatışmalar, askeri operasyonlar ve bombardıman devam ediyor.
Yol ayrımlarından birine gözüm takılıyor. Yol, Şövalye Kalesi olarak da bilinen, kriz öncesi dönemde klasik müzik dinletisinden Mehter Takımı gösterisi ve film çekimlerine kadar birçok aktiviteye sahne olmuş muhteşem kaleye uzanıyor. Şimdilerde yol kapalıymış, kalenin bulunduğu alan muhaliflerin de, ordunun da tam olarak kontrol edemediği bir yermiş.
Anayolda devam ederken arada bir geçen cenaze araçlarından cenazenin kimliğini, ölüm nedenini tahmin etmeye çalışıyoruz. Araçlardan biri Lübnan sınırındaki Kuseyr yoluna kıvrılıyor. Muhaliflere ait cenazeleri taşıyan araçlarda muhalefete dair bayrak gibi işaretlerin taşınması mümkün değil. Kimi zaman bu cenazelerin hastanelerden alınması bile büyük sorun olabiliyor. Kuseyr’e devam eden sade cenaze aracında, çatışmalarda hayatını kaybetmiş bir muhalif olduğu kanaatine varıyoruz. Saatler sonra fark ediyoruz; hiç kimsenin aklına yaşlılık, kalp krizi, trafik kazası gibi nedenlerden ölmüş olabileceği ihtimali gelmiyor.
Tartus-Lazkiye arasındaki yolda 15’ten fazla asker cenazesi konvoyuna denk geliyoruz. Tabutun bulunduğu ambulanslar, üzerinde askerin büyük boy resmi, çiçekler ve kimi zaman 20’yi aşan araç eşliğinde ilerliyor. Şoför, Lazkiye havaalanına hergün onlarca asker tabutu indiğini söylüyor. “Uçağın iniş saatlerine denk geldik” diyor.
Bir tarafta kilometrelerce uzayan portakal bahçeleri, diğer tarafta kilometrelerce uzayan cenaze konvoyları...
Lazkiye öncesi son yol ayrımı Haffe... Asker taşıyan kamyonlar Haffe yoluna dönüyor, Lazkiye’de bulunduğumuz günlerde Haffe’den çatışma haberleri gelmeye devam ediyor.
Lazkiye’ye girişte ise, 4 şeritli yolda uzayan kilometrelerce araç kuyruğu ve sıkı kontroller var.