Daha önce Şişli'de sinagoglara saldıran teröristler, Başbakan Erdoğan'ın "Terörü lanetliyorum" açıklamasından sonra İstanbul'u kana buladılar.
Abone ol
İşte Ömer Lütfü Mete'nin konuya ilişkin yazısı... Eylem üstlenme zanaatı Erdoğan'ın "ayaklarımın altına alıyorum" dediği terör mesajı, küresel çetenin göstermelik devlet başkanı ağzından kabaca yuvarladı. "Türkiye'deki saldırı, uluslararası terörle savaşımızın ne kadar önemli olduğunu bir kere daha ortaya koydu." Bu kadar pişkince, bir katliamı istismar etmenin tek anlamı var. Dünyada ilk defa bir devlet başkanı, terör eylemini üstlenmiş oluyor. Hani ilk dakikalarda İBDA-C üstlenmişti? Sonra El Kaide? Demek ki eylem üstlenmek de bir zanaat. Küresel çetenin eli, dili ve beyni dolanık-bulanık.. Önce İBDA-C ile göle maya çalınıyor, "Medeniyetler Çatışması" denen tasarı adına Türkiye'yi doğrudan hedefleştirmek deneniyor. (Belki arkası da gelecek, yerli bir El Kaide heyulası üretilecek..) Böylece, eğer tutarsa İBDA-C isimli örgüt, tamamen Türk malı bir El Kaide sıfatıyla sahneye salınacak, bu da bizi "uluslararası terör" ligine düşürecek, Irak'tan sonraki hedef olan Suriye ve İran'ın ortasına oturtacak. Türkiye, küresel çetenin "Medeniyetler Çatışması" tasarısında vazgeçilemez aşamalardan biridir. Komplo kalkanı deliniyor Ne var ki, İBDA-C hikayesinin pek inandırıcı olmayacağı çabuk fark edilir ve El Kaide'ye çark edilir! Sıra, yükseltilen değer tellallarının görevine gelmişti. Bu saatten sonra birincil iş, El Kaide hakkında kanlı-canlı 'polisiye televole' üretimi ile uluslararası terörizmi, Soğuk Savaş sonrasının "Varşova Paktı" yapıp küresel şeytancılığın saldırılarına meşruiyet kazandırmak, özellikle Irak ve Filistin'deki devlet terörünü mümkün mertebe gölgede bırakmak. Göstermelik devlet başkanı tarafından katliamın üstlenilmesi tılsımı bozdu. Buna rağmen kel göründü mü? Yükseltilen değer tellalları bu resmi üstlenmeyi epeyce gürültüye boğdukları için kel henüz tam seçilmiyor. Ancak internetle az-çok ilintisi olanlar biliyor ki, toplumların dinamik unsurları artık olayları doğru okuyup yaymakta hayli mesafe alıyorlar. Bu da küresel şeytancılık adına fahri veya kadrolu ajan olarak çalışan yükseltilen değer tellallarının işini zorlaştırıyor. Yapabildikleri bu okumaları tek kalemde "komplo teorisi" diye geçersizleştirmeye çalışmak. Bu da artık ters tepiyor. Küresel şeytancılık bütün gücüne rağmen kara oyunlarında zorlanıyor. Her çıkışın bir inişi var Bu uyanış belki ısmarlanmış "Medeniyetler Çatışması"nın önünü büsbütün kesmeye yetmeyecek ama insanoğlunun şeytancılığa tamamen teslim olmasını engelleyecektir. Erdoğan'ın, göstermelik devlet başkanı tarafından üstlenilmiş eylemle verilmek istenen mesajı ayaklarının altına aldığını haykırması da çok ilginç bir aşamadır. Yaşadığı borç afeti yüzünden ekonomik bunalımların birini aşıp ötekine yakalanması, alacaklıların iki dudağı arasından çıkacak iki çift söze bağlı bir ülkede böylesi meydan okuma ve mesajı çiğneme girişimi, riskli ama önemli bir direnç simgesidir. Hele bu salt heyecana değil de, hesaba dayanıyorsa. İnsanoğlu bir şekilde ayılıyor. Katliamı üstlenmekten beter laflar edecek şaşkın zavallıları, dünyaya düzen verme rolü biçilmiş devletin başkanlığına getirecek kadar küstahlaşan küresel şeytancılık gücünün zirvesinde yükseklik paniği yaşıyor, dengesizleşiyor. Asırlık 'aydınlanma' gecesi boyunca uyumanın bedelini kan ve acı ile öderken felek bize, şeytancılığın da zirveden düşüşe geçtiğine ilişkin işaretler veriyor. Sabah ola, hayrola.