BIST 9.636
DOLAR 34,65
EURO 36,38
ALTIN 2.929,60

Salacak'ta akşam saltanatı

İnternethaber'in seyahat uzmanı ve tatilin ayaklı google'ı bu kez İstanbul'da güzellikler avına çıktı

Yeni yılın ilk günlerinde havanın kurşuni ağırlığının içimde yarattığı kasveti dağıtmak üzere İstanbul’un Anadolu yakasında turluyorum. Güzergahımız bu kez Üsküdar. Beşiktaş’tan deniz motorlarına binerek Üsküdar’a geçiyorum. Marmaray çalışmalarının İstanbul siluetinde önemli yer tutan Üsküdar meydanını büyük ölçüde değiştirdiğini söylemeliyim. Üsküdar meydanı tam anlamıyla şantiyeye dönmüş dersem abartmış olmam. Ben de bu görüntüye daha fazla katlanmamak için rotamı Marmara yönüne çeviriyorum.

YAHYA KEMAL’İN GÖZÜYLE ÜSKÜDAR 
 
Üsküdar adı Hrisopolis'ten geliyor; bu isim Bizans döneminde  ‘Altın şehir’ anlamına geliyormuş. Tarihçilerin bu isim konusunda tam bir ittifakı yok. Ancak biz şu kadarını söylemekle yetinelim ki  Yahya Kemal, Cihangir’den Üsküdar’ı seyrettiği ‘Hayal Şehir’ adlı şiirinde bu semti şöyle resmediyor:  


 
Az sürer gerçi fakîr Üsküdar'ın saltanatı; 
Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına; 
Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına, 
Ezelî mağrifetin böyle bir iklîminde 
Altının göz boyamaz kalpı kadar hâlisi de. 
Halkının hilkati her semtini bir cennet eden 
Karşı sâhilde, karanlıkta kalan her tepeden, 
Gece, birçok fıkarâ evlerinin lâmbaları 
En sahîh aynadan aksettiriyor Üsküdar'ı
 
 
MİMAR SİNAN’IN BİBLO GİBİ ESERİ 


 
Deniz kıyısından Harem yönüne ilerlerken, kıyıda, Mimar Sinan’ın adeta ‘biblo’ gibi sahile kondurduğu Şemsi Paşa Camii’nden bahsetmemek haksızlık olur. Küçük ve son derece sade bir yapı olan bu mekanda camiye ismini veren Şemsi Paşa’nın türbesi mabede bitişik yapılmış. Son cemaat yeri caminin iki duvarı boyunca L yaparak uzanıyor. Küçük bir medrese, külliyeyi tamamlıyor  ve camiyi güneyden çevreliyor. Caminin içine girdiğinizde mihrapta iki küçük sütun dikkat çekiyor. Bu caminin ‘alarm sistemi’… Bina denize çok yakın olduğundan bir kayma olduğunda bu taşlar dönmeyecek ve gerekli uyarıyı yerine getirecektir. Burada Mimar Sinan’ın üstün dehasına bir kez daha şapka çıkartmak gerek.  

 

RÜŞVETİ KURUMSALLAŞTIRAN PAŞA 
 
Show TV’de ekranlara gelmesinin ardından büyük bir tartışma fırtınası koparan Muhteşem Yüzyıl adlı tarihi dizinin yankıları süre dursun burada bir ufak dedikoduyu da biz aktaralım. İstanbul Gezi Rehberi isimli çok değerli bir eseri kültür hayatına kazandıran Murat Belge’nin bu benzersiz çalışmasında Şemsi Paşa şöyle anlatılıyor:  
 
Şemsi Paşa hakkında hikaye çoktur. Bunlardan birine göre paşa, padişahı (III. Murat olmalı) rüşvete alıştırmış. Çünkü kendisi Çandaroğulları’ndanmış ve Osmanlı’dan intikam almak istiyormuş. “Onlar nasıl bizi mülkü yurdumuzdan uzak ettilerse, yakında ben de onların kâr ve bar saltanatından mehcur olmalarına sebep olacağım” demiş…  


 
EFSANELERİN BİRBİRİNE KARIŞTIĞI KULE 
 
Denize sıfır bir konumda olması nedeniyle sürekli rüzgar aldığı için kuşların itibar etmediği ve halk arasında ‘kuşkonmaz cami’ olarak bilinen bu muhteşem esere kısa bir göz attıktan sonra yürümeye devam ediyorum. Şimdiki durağım İstanbul manzarasının olmazsa olmazı sayılan Kız Kulesi… Eski İstanbul gravürlerindeki görünümünden günümüze çok büyük değişikliklerle gelen Kız Kulesi, İngilizce ve Batı dillerinde Leandros Kulesi olarak da biliniyor. Bu isim eski Yunan mitolojisine dayanıyor. Vuslata eremeyen sevgililerden talihsiz kız Hero bu kuleye kapatılmış. Hero,  geceleri yüzerek kendisini görmeye gelen genç aşığı Leandros’a, yönünü kaybetmemesi için gece oradan fener tutarmış. Bir gece feneri söndürmüş ve Leandros yolunu şaşırarak boğulmuş. Kız Kulesi’ne ait bir başka efsane ise daha da dramatik… 


 
UĞURSUZ KEHANETİN TUTTUĞU HİKAYE 
 
Bir başka efsaneye göre zamanın imparatoruna kahinler, sevgili kızının yılan sokmasından öleceğini fısıldamışlar. İmparator da buna engel olmak için  yaptırdığı kuleye kızını saklamış. Bu prenses de bir prense gönlünü kaptırmış. Prensin yolladığı meyve sepetine haince süzülen bir yılan, kehanetin kaçınılmazlığını kanıtlamış ve güzel prensesi zehirleyerek öldürmüş… 



 SALACAK’TA AKŞAM SALTANATIM

İstanbul’da günbatımını seyretmek için en iyi yerlerden biri olan Salacak’ta, saltanatlı bir akşam yemeğinin  beni beklediğini söylemeden geçemeyeceğim. Bedrettin Dalan’ın İstanbul Anakent Belediye Başkanı olduğu dönemde burada konumlanan balıkçı lokantaları ve restaurantları meraklıları için bulunmaz bir imkanı sunuyor. Kız Kulesi civarında apansız yakalandığım yağmur hem bana ‘Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur’ adlı şarkıyı hatırlatıyor hem de güzel bir akşam yemeği yiyerek kendimi ödüllendirme hissimi…



İSTANBUL EN İYİ BURADAN SEYREDİLİR

Salacak Sahil Yolu No.25’te bulunan Grand Fisher Restaurant gün batımında güzel bir akşam yemeği yemek isteyenlere ve eşsiz İstanbul manzarası seyretmek isteyenlere önemli bir fırsat sunuyor. Restaurant’ın sahibi genç kuşak girişimcilerden Mehmet Taşkın. Baba mesleği olan lokantacılığa önce memleketi olan Adapazarı’nda bulunan Ali Fuat Paşa’da başlayan Taşkın, ardından  soluğu İstanbul’da alıyor. 90’lı  yıllarda Ortaköy’de mütevazı mekanında balık lokantası  açan Mehmet Bey aslında balık ve balık ürünleriyle burada tanışıyor.  


  


BALIĞIN KUYUMCUSU OLAN ADAM 


 
“Ben balığı bilmiyordum, ta ki Suphi Üstadımla tanışana kadar” diyen Taşkın'ın  ‘üstadım’ dediği Suphi Kuyumcu,  soyadıyla bire bir örtüşüyor. Kahramanmaraş’lı bir Çerkez ailenin çocuğu olan Suphi Kuyumcu hayatının büyük bir bölümünü denizlerde geçirmiş tecrübeli bir isim.  Yunanlı bir armatörden aldığı teklifle hayatının rotası değişen Suphi Usta, 8 yıl boyunca gemilerle hem dünyayı geziyor hem de aşçılık yapıyor. Kendisi çok iyi İngilizce, İspanyolca ve Rumca biliyor. 22 yaşında denizlere açılan Suphi Bey, 8 senelik bir gezginliğin ardından gönlünü kaptırdığı genç kadından “Ya gemi ya ben” restiyle karşılaşınca 30’lu yaşlarda İstanbul’da yaşamaya karar kılıyor.  
 
GRAND FISHER İSMİNİN ANLAMLI HİKAYESİ 


 
İstanbul’un en ünlü balıkçı lokantalarında hem mutfakta hem de işletmeci olarak çalışan Suphi Kuyumcu ile Mehmet  Taşkın’ın kaderi İstanbul’un orta yerinde; yani Ortaköy’de kesişiyor. “Ortaköy’deki lokantalara balık kültürünü biz öğrettik” diyen Taşkın,  o yılları hem özlemle yad ediyor hem de Grand Fisher isminin hikayesini anlatmaya koyuluyor. 95’li yıllarda Ortaköy’de Çınar Kafe’yi işletiyoruz. O yıllarda Suphi Bey’le tanışıyoruz ve birlikte çalışıyoruz. Bir gece Suphi Hocam’a, “Üstadım, sen denizcisin gel senle biz balık ürünleri yapalım” dedim. Teklifimi tereddütsüz kabul eden Kuyumcu benim bıraktığım cümleyi tamamladı: Gemici, büyük gemici yani Grand Fisher…  


ORTAKÖY’DE ÇOK GÜZEL İŞLER YAPTIK

“Ortaköy’de 3,5 yıl çok güzel işler yaptık” diye konuşan Taşkın ile Kuyumcu’nun yolları kendilerinin belirleyici olmadığı sebeplerle birbirinden ayrılıyor. Suphi Hoca yine dönemin önemli balıkçı lokantalarında görev alırken Taşkın da irili-ufaklı ticarete devam ediyor. Aradan yıllar geçiyor, Taşkın’ın zaptedilemez girişimci ruhu yine ortaya çıkıyor ve Salacak’ta şimdiki Grand Fisher’in bulunduğu mekana talip oluyor ve kısa zamanda işletmesine başlıyor. Kader bu ikiliyi bu mekanda yeniden karşılaştırıyor.  

BİZ BİRBİRİMİZİ TAMAMLIYORUZ

Taşkın’ın ‘Biz birbirimizi tamamlıyoruz’ sözü sıradan bir cümle değil… ‘Son paramızı paylaşırız’ diye özetlediği bu dostluğun ikinci perdesini yine Mehmet Bey’den dinleyelim: “Üstadım o yıllarda tesadüf olarak Salacak’ta Angel Restaurant’ta çalışıyor. Bir gün sahilde yürürken rastlantı eseri karşılaştık ve kendisine yeni mekanımı göstererek şöyle dedim; ‘Üstadım bak orada ne yazıyor?” Oradaki tabelada Suphi Hocam’ın Ortaköy’de bizzat kendisinin verdiği isim yani Grand Fisher yazıyor… Bu olayı hiç unutamam…


VE SON SAMURAY GRAND FISHER’DA 
 
Suphi Usta sıkıntılı olduğu bir gün kendini sahilde bulur. Yeniden Mehmet Taşkın’la karşılaşmıştır. Grand Fisher hazırlıklarını tamamlamış ve sektörde yavaş yavaş ‘ben de varım’ demeye hazırlanmaktadır. Suphi Usta bu tablo karşısında duygulanır ve eskimeyen dostuna ‘Hayırlısı olsun’ demekle yetinir. Aldığı cevap müthiştir: “Üstadım inşallah çok kısa bir zaman sonra birlikte hayırlı olacak” Taşçı’nın ‘kısa bir zaman’ dediği gerçekten ‘çok kısa’ geçmiş ve kader bu ikiliyi yeniden bir araya getirmiştir. Mehmet Bey bu durumu şu cümleler özetler: Balığın, 'balıkçıların son samuray'ı Grand Fisher’da… 



 
GRAND FISHER’IN GİZLİ KAHRAMANI 
 
Grand Fischer’in öyküsünde ondan bahsetmezsek hikaye yarım kalır. O 35 yıllık balıkçı ve şef. Yaşar Öztürk ustadan söz ediyoruz. Şimdi konuşma sırası onda “Ekmeği öğrenmek için gittim fırında çalıştım. Balığı öğrenmek için gittim balıkçıda çalıştım ve balıkçı oldum.” Grand Fisher’in mutfağının komutanı Öztürk, İstanbul’da ne kadar şöhretli balıkçı  lokantası varsa o mekanlara imzasını atmış aktörlerden biri. Yaşar Usta mütevazı olduğu kadar iddia sahibi. Diyor ki, “Size balık adına öyle şeyler tattırırım ki, 1 ay evinize uğramazsınız”  İşte Yaşar Usta’nın spesifik yemeklerinden bazıları: Rum böreği, Karides, balık köftesi,  kalamar ızgara, ahtatop ızgara, lagunya, balık kokoreç, levrek beğendi, fener kavurma, Girit usulü lakerda ve volkdiyoanik tatlı… Ustanın en önemli prensibi bütün yemeklerden az az vermek. Yaşar Usta'nın kulağımıza fısıldadığı bir notla bu bölümü kapatalım: "Ben yemek yapmakta eşimin eline su dökemem"..  Bunun üzerine ben de kendisine "Yaşar usta haksızlık yapma! Senin yaptığın balık köftesini Japonlar bile ithal eder" diyorum...



 
PEK YAKINDA BİR NUMARA!

Mehmet Taşçı, Suphi Kuyumcu ve Yaşar Öztürk. Üçünün de ortak paydası yaptıkları  işi çok iyi bilmeleri. Üçü de hayatın sillesini yemiş  ve yaşadıkları tecrübeler onları bir araya getirmiş. Tek amaçları İstanbul’da isimlerinden söz ettirmek ve yeme içme mekanlarına damgalarını vurmak. Mehmet Tezkan’ın şu sözleri bu iddiayı perçinliyor: “Grand Fisher İstanbul’un ilk 10’unu zorlar. Önümüzdeki süreçte birinci olursak kimse şaşırmasın!”  
 
BÖYLE SLOGAN GÖRÜLMEDİ: BEĞENMEDİYSEN PARA YOK!

Grand Fisher’ın yemekleri ne kadar kendine özgü ise mekandan İstanbul panoramasını seyretmek ondan aşağı kalır değil. “İstanbul sadece Grand Fisher’den seyredilir” diyen Taşkın’ın restaurantı günümüzde bir ailenin gelip bütçesini zorlamadan evine döneceği mekanlardan. “Beğenmediysen para yok” diyen Grand Fisherciler’in bu sözünün ne kadar doğru olup olmadığının kararını siz vereceksiniz. Son söz olarak Grand Fisher gecelerinde bir yandan deniz ürünlerinin enfes tadına bakarken diğer yandan canlı fasıl dinleyecek, bir yandan Kız Kulesi’nin muhteşem güzelliğini temaşa ederken öte yandan ise eşsiz İstanbul manzarasını seyredeceksiniz.

Grand Fisher iletişim 216 310 54 54

Afiyet olsun…