Salacak'ta akşam saltanatı
İnternethaber'in seyahat uzmanı ve tatilin ayaklı google'ı bu kez İstanbul'da güzellikler avına çıktı
Yeni yılın ilk günlerinde havanın kurşuni
ağırlığının içimde yarattığı kasveti dağıtmak üzere
İstanbul’un Anadolu yakasında turluyorum. Güzergahımız bu kez
Üsküdar. Beşiktaş’tan deniz motorlarına binerek Üsküdar’a
geçiyorum. Marmaray çalışmalarının İstanbul siluetinde önemli
yer tutan Üsküdar meydanını büyük ölçüde değiştirdiğini
söylemeliyim. Üsküdar meydanı tam anlamıyla şantiyeye dönmüş
dersem abartmış olmam. Ben de bu görüntüye daha fazla katlanmamak
için rotamı Marmara yönüne çeviriyorum.
YAHYA KEMAL’İN GÖZÜYLE
ÜSKÜDAR
Üsküdar adı Hrisopolis'ten geliyor; bu isim Bizans döneminde
‘Altın şehir’ anlamına geliyormuş.
Tarihçilerin bu isim konusunda tam bir ittifakı yok. Ancak biz şu
kadarını söylemekle yetinelim ki Yahya
Kemal, Cihangir’den Üsküdar’ı seyrettiği ‘Hayal
Şehir’ adlı şiirinde bu semti şöyle
resmediyor:
Az sürer gerçi fakîr Üsküdar'ın saltanatı;
Esef etmez güneşin şimdi neler yıktığına;
Serviler şehri dalar kendi iç aydınlığına,
Ezelî mağrifetin böyle bir iklîminde
Altının göz boyamaz kalpı kadar hâlisi de.
Halkının hilkati her semtini bir cennet eden
Karşı sâhilde, karanlıkta kalan her tepeden,
Gece, birçok fıkarâ evlerinin lâmbaları
En sahîh aynadan aksettiriyor Üsküdar'ı
MİMAR SİNAN’IN BİBLO GİBİ ESERİ
Deniz kıyısından Harem yönüne ilerlerken, kıyıda, Mimar
Sinan’ın adeta ‘biblo’ gibi sahile
kondurduğu Şemsi Paşa Camii’nden bahsetmemek
haksızlık olur. Küçük ve son derece sade bir yapı olan bu mekanda
camiye ismini veren Şemsi Paşa’nın türbesi mabede bitişik yapılmış.
Son cemaat yeri caminin iki duvarı boyunca L yaparak uzanıyor.
Küçük bir medrese, külliyeyi tamamlıyor ve camiyi güneyden
çevreliyor. Caminin içine girdiğinizde mihrapta iki küçük sütun
dikkat çekiyor. Bu caminin ‘alarm sistemi’… Bina denize çok yakın
olduğundan bir kayma olduğunda bu taşlar dönmeyecek ve gerekli
uyarıyı yerine getirecektir. Burada Mimar Sinan’ın üstün dehasına
bir kez daha şapka çıkartmak gerek.
RÜŞVETİ KURUMSALLAŞTIRAN PAŞA
Show TV’de ekranlara gelmesinin ardından büyük bir tartışma
fırtınası koparan Muhteşem Yüzyıl adlı tarihi dizinin yankıları
süre dursun burada bir ufak dedikoduyu da biz aktaralım.
İstanbul Gezi Rehberi isimli çok değerli bir eseri
kültür hayatına kazandıran Murat Belge’nin bu
benzersiz çalışmasında Şemsi Paşa şöyle anlatılıyor:
Şemsi Paşa hakkında hikaye çoktur. Bunlardan birine göre paşa,
padişahı (III. Murat olmalı) rüşvete alıştırmış. Çünkü kendisi
Çandaroğulları’ndanmış ve Osmanlı’dan intikam almak istiyormuş.
“Onlar nasıl bizi mülkü yurdumuzdan uzak ettilerse, yakında
ben de onların kâr ve bar saltanatından mehcur olmalarına sebep
olacağım” demiş…
EFSANELERİN BİRBİRİNE KARIŞTIĞI KULE
Denize sıfır bir konumda olması nedeniyle sürekli rüzgar
aldığı için kuşların itibar etmediği ve halk arasında
‘kuşkonmaz cami’ olarak bilinen bu muhteşem esere
kısa bir göz attıktan sonra yürümeye devam ediyorum. Şimdiki
durağım İstanbul manzarasının olmazsa olmazı sayılan Kız Kulesi…
Eski İstanbul gravürlerindeki görünümünden günümüze çok büyük
değişikliklerle gelen Kız Kulesi, İngilizce ve Batı dillerinde
Leandros Kulesi olarak da biliniyor. Bu isim eski Yunan
mitolojisine dayanıyor. Vuslata eremeyen sevgililerden talihsiz kız
Hero bu kuleye kapatılmış. Hero, geceleri yüzerek kendisini
görmeye gelen genç aşığı Leandros’a, yönünü kaybetmemesi için gece
oradan fener tutarmış. Bir gece feneri söndürmüş ve Leandros yolunu
şaşırarak boğulmuş. Kız Kulesi’ne ait bir başka efsane ise daha da
dramatik…
UĞURSUZ KEHANETİN TUTTUĞU HİKAYE
Bir başka efsaneye göre zamanın imparatoruna kahinler, sevgili
kızının yılan sokmasından öleceğini fısıldamışlar. İmparator da
buna engel olmak için yaptırdığı kuleye kızını saklamış. Bu
prenses de bir prense gönlünü kaptırmış. Prensin yolladığı meyve
sepetine haince süzülen bir yılan, kehanetin kaçınılmazlığını
kanıtlamış ve güzel prensesi zehirleyerek öldürmüş…
SALACAK’TA AKŞAM SALTANATIM
İstanbul’da günbatımını seyretmek için en iyi yerlerden biri olan Salacak’ta, saltanatlı bir akşam yemeğinin beni beklediğini söylemeden geçemeyeceğim. Bedrettin Dalan’ın İstanbul Anakent Belediye Başkanı olduğu dönemde burada konumlanan balıkçı lokantaları ve restaurantları meraklıları için bulunmaz bir imkanı sunuyor. Kız Kulesi civarında apansız yakalandığım yağmur hem bana ‘Üsküdar’a gider iken aldı da bir yağmur’ adlı şarkıyı hatırlatıyor hem de güzel bir akşam yemeği yiyerek kendimi ödüllendirme hissimi…
İSTANBUL EN İYİ BURADAN SEYREDİLİR
Salacak Sahil Yolu No.25’te bulunan Grand
Fisher Restaurant gün batımında güzel bir akşam yemeği yemek
isteyenlere ve eşsiz İstanbul manzarası seyretmek isteyenlere
önemli bir fırsat sunuyor. Restaurant’ın sahibi genç kuşak
girişimcilerden Mehmet Taşkın. Baba mesleği olan
lokantacılığa önce memleketi olan Adapazarı’nda bulunan Ali Fuat
Paşa’da başlayan Taşkın, ardından soluğu İstanbul’da
alıyor. 90’lı yıllarda Ortaköy’de mütevazı mekanında
balık lokantası açan Mehmet Bey aslında balık ve
balık ürünleriyle burada tanışıyor.
BALIĞIN KUYUMCUSU OLAN ADAM
“Ben balığı bilmiyordum, ta ki Suphi Üstadımla tanışana
kadar” diyen Taşkın'ın ‘üstadım’ dediği Suphi
Kuyumcu, soyadıyla bire bir örtüşüyor. Kahramanmaraş’lı bir
Çerkez ailenin çocuğu olan Suphi Kuyumcu hayatının büyük bir
bölümünü denizlerde geçirmiş tecrübeli bir isim. Yunanlı bir
armatörden aldığı teklifle hayatının rotası değişen Suphi Usta, 8
yıl boyunca gemilerle hem dünyayı geziyor hem de aşçılık yapıyor.
Kendisi çok iyi İngilizce, İspanyolca ve Rumca biliyor. 22 yaşında
denizlere açılan Suphi Bey, 8 senelik bir gezginliğin ardından
gönlünü kaptırdığı genç kadından “Ya gemi ya ben”
restiyle karşılaşınca 30’lu yaşlarda İstanbul’da yaşamaya karar
kılıyor.
GRAND FISHER İSMİNİN ANLAMLI HİKAYESİ
İstanbul’un en ünlü balıkçı lokantalarında hem mutfakta hem de
işletmeci olarak çalışan Suphi Kuyumcu ile
Mehmet Taşkın’ın kaderi İstanbul’un orta
yerinde; yani Ortaköy’de kesişiyor. “Ortaköy’deki
lokantalara balık kültürünü biz öğrettik” diyen
Taşkın, o yılları hem özlemle yad ediyor hem de Grand Fisher
isminin hikayesini anlatmaya koyuluyor. 95’li yıllarda Ortaköy’de
Çınar Kafe’yi işletiyoruz. O yıllarda Suphi Bey’le tanışıyoruz ve
birlikte çalışıyoruz. Bir gece Suphi Hocam’a, “Üstadım, sen
denizcisin gel senle biz balık ürünleri yapalım” dedim.
Teklifimi tereddütsüz kabul eden Kuyumcu benim bıraktığım cümleyi
tamamladı: Gemici, büyük gemici yani Grand
Fisher…
ORTAKÖY’DE ÇOK GÜZEL İŞLER
YAPTIK
“Ortaköy’de 3,5 yıl çok güzel işler
yaptık” diye konuşan Taşkın ile Kuyumcu’nun yolları
kendilerinin belirleyici olmadığı sebeplerle birbirinden ayrılıyor.
Suphi Hoca yine dönemin önemli balıkçı lokantalarında görev alırken
Taşkın da irili-ufaklı ticarete devam ediyor. Aradan yıllar
geçiyor, Taşkın’ın zaptedilemez girişimci ruhu yine ortaya çıkıyor
ve Salacak’ta şimdiki Grand Fisher’in bulunduğu mekana talip oluyor
ve kısa zamanda işletmesine başlıyor. Kader bu ikiliyi bu mekanda
yeniden karşılaştırıyor.
BİZ BİRBİRİMİZİ TAMAMLIYORUZ
Taşkın’ın ‘Biz birbirimizi
tamamlıyoruz’ sözü sıradan bir cümle değil… ‘Son
paramızı paylaşırız’ diye özetlediği bu dostluğun ikinci
perdesini yine Mehmet Bey’den dinleyelim: “Üstadım o
yıllarda tesadüf olarak Salacak’ta Angel Restaurant’ta çalışıyor.
Bir gün sahilde yürürken rastlantı eseri karşılaştık ve kendisine
yeni mekanımı göstererek şöyle dedim; ‘Üstadım bak orada ne
yazıyor?” Oradaki tabelada Suphi Hocam’ın Ortaköy’de bizzat
kendisinin verdiği isim yani Grand Fisher yazıyor… Bu olayı hiç
unutamam…
VE SON SAMURAY GRAND
FISHER’DA
Suphi Usta sıkıntılı olduğu bir gün kendini sahilde bulur. Yeniden
Mehmet Taşkın’la karşılaşmıştır. Grand Fisher hazırlıklarını
tamamlamış ve sektörde yavaş yavaş ‘ben de varım’ demeye
hazırlanmaktadır. Suphi Usta bu tablo karşısında duygulanır ve
eskimeyen dostuna ‘Hayırlısı olsun’ demekle yetinir. Aldığı cevap
müthiştir: “Üstadım inşallah çok kısa bir zaman sonra
birlikte hayırlı olacak” Taşçı’nın ‘kısa bir
zaman’ dediği gerçekten ‘çok kısa’ geçmiş
ve kader bu ikiliyi yeniden bir araya getirmiştir. Mehmet Bey bu
durumu şu cümleler özetler: Balığın, 'balıkçıların son
samuray'ı Grand Fisher’da…
GRAND FISHER’IN GİZLİ KAHRAMANI
Grand Fischer’in öyküsünde ondan bahsetmezsek hikaye yarım kalır. O
35 yıllık balıkçı ve şef. Yaşar Öztürk ustadan söz ediyoruz. Şimdi
konuşma sırası onda “Ekmeği öğrenmek için gittim fırında çalıştım.
Balığı öğrenmek için gittim balıkçıda çalıştım ve balıkçı oldum.”
Grand Fisher’in mutfağının komutanı Öztürk, İstanbul’da ne kadar
şöhretli balıkçı lokantası varsa o mekanlara imzasını atmış
aktörlerden biri. Yaşar Usta mütevazı olduğu kadar iddia sahibi.
Diyor ki, “Size balık adına öyle şeyler tattırırım ki, 1 ay
evinize uğramazsınız” İşte Yaşar Usta’nın spesifik
yemeklerinden bazıları: Rum böreği, Karides, balık köftesi,
kalamar ızgara, ahtatop ızgara, lagunya, balık kokoreç, levrek
beğendi, fener kavurma, Girit usulü lakerda ve volkdiyoanik tatlı…
Ustanın en önemli prensibi bütün yemeklerden az az
vermek. Yaşar Usta'nın kulağımıza fısıldadığı bir notla bu
bölümü kapatalım: "Ben yemek yapmakta eşimin eline su
dökemem".. Bunun üzerine ben de kendisine
"Yaşar usta haksızlık yapma! Senin yaptığın balık köftesini
Japonlar bile ithal eder" diyorum...
PEK YAKINDA BİR NUMARA!
Mehmet Taşçı, Suphi Kuyumcu ve Yaşar Öztürk.
Üçünün de ortak paydası yaptıkları işi çok iyi
bilmeleri. Üçü de hayatın sillesini yemiş ve
yaşadıkları tecrübeler onları bir araya getirmiş. Tek
amaçları İstanbul’da isimlerinden söz ettirmek ve yeme içme
mekanlarına damgalarını vurmak. Mehmet Tezkan’ın şu sözleri bu
iddiayı perçinliyor: “Grand Fisher İstanbul’un ilk
10’unu zorlar. Önümüzdeki süreçte birinci olursak kimse
şaşırmasın!”
BÖYLE SLOGAN GÖRÜLMEDİ: BEĞENMEDİYSEN PARA YOK!
Grand Fisher’ın yemekleri ne kadar kendine özgü ise mekandan İstanbul panoramasını seyretmek ondan aşağı kalır değil. “İstanbul sadece Grand Fisher’den seyredilir” diyen Taşkın’ın restaurantı günümüzde bir ailenin gelip bütçesini zorlamadan evine döneceği mekanlardan. “Beğenmediysen para yok” diyen Grand Fisherciler’in bu sözünün ne kadar doğru olup olmadığının kararını siz vereceksiniz. Son söz olarak Grand Fisher gecelerinde bir yandan deniz ürünlerinin enfes tadına bakarken diğer yandan canlı fasıl dinleyecek, bir yandan Kız Kulesi’nin muhteşem güzelliğini temaşa ederken öte yandan ise eşsiz İstanbul manzarasını seyredeceksiniz.
Grand Fisher iletişim 216 310 54 54
Afiyet olsun…