Sakarya Üniversitesi ve Sivil Toplum Kuruluşları Ermiler'in sözde soykırım iddialarını kınadı. "Ermeni Meselesi "ile ilgili ortaklaşa hazırlanan basın bildirisi şöyle oldu
Abone olBizler aşağıda imzaları bulunan Sivil Toplum Örgütleri, Demokratik Kitle Örgütleri, Meslek Odaları ve Akademik Kurumlar Yöneticileri olarak, Dünya Kamuoyunun aldatılmasını önlemek, aldatılmaya çalışılan Dünya Kamuoyunu bilimsel doğrularla bilgilendirmek amacıyla bu bildiriyi imza ediyor, ve açıklıyoruz. 1- Türkler tarihin hiçbir döneminde kurdukları hiçbir devlet veya örgüt aracılığı ile soykırıma başvurmamışlardır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu günden bu güne bazı çevrelerce bu iddialar Dünya Kamuoyunun gündemine taşınmak istenmişse de, ülkemiz ve yurttaşlarımız açısından vicdanımız müsterih olduğundan bu iddialar ciddiye alınmamıştır. 2- Ancak son günlerde bilimsel hiçbir veriyle desteklenmiyor olmasına karşın, dünyanın siyasi coğrafyasını yeniden tanzim etmek isteyen güç veya güçlerin desteğiyle gündeme taşınmak istenen temelsiz bu iddianın dünya kamuoyunu yanıltmaması ve ülkemizde birlikte yaşadığımız, benzer ortak değerleri birlikte paylaştığımız ve Anadolu topraklarında ortak kültür yarattığımız Ermeni asıllı vatandaşlarımızın olası gerginliğini önlemek amacıyla aşağıdaki bilimsel olgulara dikkat çekmek istiyoruz. Soykırım, kendi başına bir siyaset veya yöntem olmayıp bir ideolojinin uygulama biçimlerin bir bölümüdür. Bu nedenle herhangi bir eylemin Soykırım olup olmadığını saptarken öncelikle eylemdeki kastın bir ideoloji çerçevesinde var olması gerekmektedir. Ülkelerin siyasi tarihlerine, toplum biçimlerine, gelenek din ve kültürlerine bakarak böyle bir ideolojiye sahip olup olmadıklarını saptamak mümkündür. Anadolu toprakları üzerinde Avrupa, Afrika ve Asya’nın bir bölümünde hüküm süren gerek Osmanlı Devletinin gerekse I. Dünya Savaşından sonra dağılan Osmanlı İmparatorluğunun yerine kurulan Genç Türkiye Cumhuriyetinin gelenek, din, siyasi tarih gibi geçmişine baktığınızda asla Soykırıma yönelik bir ideolojinin yer almadığını görürsünüz. Osmanlı devleti her ne kadar 1.Dünya Savaşında Ermeni tebasına “tedbiri tehcir” uygulamasında bulunmuşsa da bu uygulamadan bir yıl sonra “tehcir uygulananların geri dönüşü ile ilgili kanun” çıkarmış ve uygulamaya koymuştur. Bu kanun uyarınca bir çok Ermeni teba geri dönmüş ve Cumhuriyet kurulduktan sonra da halen Türk vatandaşı sıfatı ile de aynı topraklarda yaşamaktadırlar. Osmanlı Devletinin gerçekten Soykırım gibi bir amacı olsaydı geri dönüş yasasını çıkartması eşyanın tabiatına aykırı olurdu. Eylemler sonuçlarıyla değerlendirildiğinde bilimsel tahlil ve sonuçlara ulaşabilirsiniz. Tedbiren Tehcir bir meşru müdafaa durumudur ve hemen ardından çıkan geri dönüş yasası saptanacak bilimsel sonucun en önemli argümanıdır. Zira Soykırım eyleminin tarihte gördüğümüz hiçbir örneğinde Soykırıma uğratılmak istenilen belirli bir topluluk bir yere yöneltildikten sonra geri dönüşlerine asla izin verilmediği gibi zaten yöneltildiği yerde imhaları gerçekleştirilmiştir. Soykırım, Aralık 1948 tarihli Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesine göre suçtur. Suça yetkili mahkeme karar verir. Yetkili mahkeme, suçun işlendiği ülkenin yargı organı ya da taraflar anlaşırlarsa bir uluslararası ceza mahkemesidir. Yetkili mahkeme kararı bulunmadan, soykırım suçu oluşmaz ve suçun işlendiği ileri sürülemez. Avrupa Parlamentosunca ya da başka ülke parlamentolarınca alınan kararlar siyasidir ve hukuken hiçbir anlam taşımamaktadır. Tarihi belgelerle ispatlanmamış olan olayların tek taraflı olarak kullanılması demokratik ilkelerle bağdaşmamaktadır. Dünya kamuoyu, Türkiye Cumhuriyeti idarecileri tarafından soykırım iddialarının incelenmesi için göreve davet edilmiştir. Başta Ermenistan olmak üzere bir çok ülke bu daveti kabul etmemiştir. Türkiye Cumhuriyeti arşivleri açıktır ve belgeler soykırım iddialarını reddetmektedir. Siyasi olarak milletimizin karalanmasına ve hayali bir soykırımı kabul etmeye zorlanmasına sessiz kalamayız. Bizler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak bütün dünyadan tarafsızlık ve dürüstlük beklemekteyiz.