"Başkasını tanımak, kendimizi tanıtmaktır" diyen Ertuğrul Özkök'ün yazdığı Said-i Nursi yazısı Yeni Asya gazetesinde nasıl yayınlandı?
Abone olYeni Asya gazetesi'nden arayıp Said-i Nursi hakkında yazmasını istenince Hürriyet gazetesi eski Genel Yayın Yönetmeni . Özkök o yazıyı bugün köşesine de taşıyor ve pek çok kesim için bir bilinmeyeni ifade eden Said-i Nursi'yi, Türkiye'nin ortak platformlar oluşturabilmesi için çarpıcı bir unsur olarak değerlendiriyor.
İşte kendisinin "İslami kesimin, tamamının değilse bile en azından bazı kalemşorlarının gözünde, laik bir jakoben" olduğunu da düşünen Özkök'ün Said-i Nursi için kaleme aldığı o yazı.
“Laik ve Cumhuriyetçi eğitim almış, devletin eğitim sisteminde büyümüş bir Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak Said-i Nursi ile ilgili görüşüm, onun ‘Nurcuların ruhani lideri’ olduğu şeklindeydi.
Samimi olmak gerekirse, bu, iyi bir izlenim de değildi. Said-i Nursi hayatım boyunca ilgi alanımda fazla yer almadı. Fethullah Gülen hareketinin gelişmesiyle birlikte, Said-i Nursi’ye olan ilgim de artmaya başladı.
Şu an görüşlerim eskisi kadar katı değil. Hakkında çok fazla bir şey de okumadım. Türkiye değişiyor, bizler de değişiyoruz ve artık bir zamanlar bizlere yabancı hissettiğimiz dünyalara açılıyoruz.
Ben buna, ‘Başkasını tanımak, kendimizi tanıtmak’ süreci diyorum. Herkes için bunu yapmanın zaruri olduğuna inanıyorum. Ne dinle ilgili herkes mürteci, ne de laiklik hassasiyeti olan herkes jakoben laikçidir. Ne her türbanın altında bir öcü, ne her şarap kadehinin arkasında bir öcü var. Ülkemizin ortasındaki bu çok geniş ve engin ortak yaşama alanını iskâna açamazsak, bu düşmanlık bitmeyecek.
O nedenle bir süredir dikkatle okumaya başladım. Ama beni en çok şaşırtan yanı, sinemaya olan ilgisini keşfetmemdi. Bunu önce Zaman Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmeni Ekrem Dumanlı’nın sinema yazılarında okudum.
Oradan hareketle çok ilginç bir makaleye ulaştım.
Bunu da Hürriyet’te yazdım. Bu kadar uhrevi bir insanın bu kadar dünyevi bir şeyden zevk alması doğrusu beni şaşırttı. Kendi dünyanıza yabancı bir şahsiyetin böylesine insani bir tarafını keşfedince, ona daha fazla ilgi duymaya başlıyorsunuz.
Diyeceğim, bu soruyu bana gelecek yıl veya daha sonraki yıllarda düzenlenecek kongreler için sorarsanız, size Said-i Nursi’nin daha derinlerine nüfuz etmiş duygu ve düşüncelerimi aktarabileceğim.
Yani bu söylediklerimi, bir tür ‘samimi mukaddime’ olarak değerlendirebilirsiniz.”