Türkiye'de yerel gazeteciliğin en büyük eksiği; haberlerdeki azlık. Özellikle küçük yerler, çeşit azlığından yakınırlar. Haluk Şahin, bu sorun için şu örneği veriyor.
Abone ol Haluk Şahin, ni yazdı. Şahin'in asıl anlatmak istediği yerel gazeteciliğin nasıl yapılacağıydı.Yazı : Haluk Şahin
Kaynak :
Gazetekolik olduğumu, dilini bilmediğim ülkelere gittiğimde bile gazete aldığımı bu sütunlarda daha önce itiraf etmiştim. Ancak düzenli okuduğum gazeteler arasında birinin benim için özel bir önemi var: Lisa'nın gazetesi Adaposta'nın! Çünkü Lisa'nın gazetesi elime ulaştığında sıradan bir haber bülteni değil, çok sevdiğim bir yerden sıcak bir mektup almış gibi oluyorum.
Amerikalı yazar Arthur Miller 'Büyük bir gazete kendi kendisiyle sohbet eden bir ulustur' demişti. Adaposta için de 'kendi kendisiyle sohbet eden bir ada' tanımlamasını yapabiliriz. Bu adanın Bozcaada olduğunu sanırım tahmin ettiniz. Adaposta geldiğinde kendimi, o sohbete kulak misafirliği yaparken bulurum. Şaşırır, duygulanır, öfkelenir, düşüncelere dalarım...
Çünkü Lisa'nın gazetesi adanın sadece gündemini değil, ruhunu da yakalamıştır. Oradan, adada şu sıralar kimin güldüğünü ve kimin öldüğünü, kimin solduğunu ve kimin adam olduğunu öğreniriz.
Adanın sıradan insanları onun sayfalarında mitoloji kahramanlarına dönüşürler. Mesela son sayıda (nisan), ada minikler futbol takımından Kerem Partaloğlu, en çok sevdiği dersin Türkçe olduğunu, çünkü Türkçenin, sevmediği matematikten farklı olarak 'sözler' üzerine kurulduğunu söylüyor ve ekliyor:
"Ama ileride matematiğe de ağırlık vermek zorunda kalacağım."
Yine bu sayfalarda bakımsız bağ sahiplerine uyarı mektuplarının postalandığını, ahtapot avlama yasağının başladığını, Kaymakam Bilal Bozdemir'in kışı zor geçirmiş ada kedilerine mama dağıttığını da öğreniyoruz. Ada kekiğinin çuvallarla toplanmasına karşı önlemler alındığı da Adaposta'daki haberler arasında.
Daha neler var neler... Kışın nüfusu 2 binin altına düşen adada meğer ne çok haber varmış.
İşte yerel gazetecilik budur. İşte basınımızın takılıp kaldığı nokta tam burasıdır!
Alın, okunmadan geçilmeyecek bir haber daha: Başbakan Recep Tayyip Erdoğan bir ay kadar önce Gökçeada ve Bozcaada'yı ziyaret etti. Erdoğan böylece Cumhuriyet tarihi boyunca adayı ziyaret eden ilk başbakan olmuş. Dert dinlemiş. Bu arada adamızın önemli sorunlarından birinden de haberdar olmuş.
Sorun şu: Adanın son ve biricik Rum bekârı genç Kosta kiminle evlenecek?
Kosta bizim elimizde büyüdü. Beni 'adalı' yapanların başında gelen aziz dostum Simyon'un küçük oğludur. Diğer oğlanlar mecburen Yunanistan'dan evlenip Atina ve Selanik'te kaldılar. Büyük kent kızı Yunanlı gelin, minicik adaya gelir mi? Askerliğini bitiren yakışıklı Kosta'nın evlenip adada kalmasını tüm ada arzu ediyor. Kosta da arzu ediyor, ama adada evlenecek genç Rum kızı yok ki!
Durumu Başbakan Erdoğan'a da anlatmışlar. Başbakan Kosta'ya:
"Seni bir Müslüman kızla evlendirelim," demiş. Hemen birileri imdada yetişmiş:
"Onun eş adayı Gökçeada'da gün sayıyor!"
Durun bakalım, şimdi ne olacak? Adaposta'dan takip edeceğim tabii.
Biliyorum Lisa'yı merak ettiniz. Lisa, Avustralya yurttaşı iken Hollanda'da bir Türk'le tanışıp 13 yıl önce buralara gelmiş genç bir kadın. Anne tarafından Endonezya, baba tarafından Çinli imiş. Asıl dili İngilizce, ama Türkçesi de pek hoş.
Adaya yolu düşenler onu Lisa Cafe'de ya da sarı motosikletiyle dolaşırken sokaklarda görmüşlerdir.
Adanın tüm sorunlarıyla yakından ilgilenen Lisa geçen yıl böyle bir gazete çıkarmaya kalkıştığında çoğu kimse onu küçümsemiş, bıyık altından gülmüştü. Ama o, binbir güçlüğe rağmen imkânsız görüneni başardı ve gazetesini tutturdu.
İsteyenler Lisa'ya lihza@hotmail.com ya da 'Lisa Lay, Adaposta, Bozcaada, Çanakkale' adresinden ulaşabilirler.
Tabii, benden selam söylemek kaydıyla!