Sahih-i Buhari'nin en eski nüshasının tıpkıbasımı satışa çıkıyor
Sahih-i Buhari'nin, tam haliyle dünya kütüphanelerinde kayıtlı en eski yazma nüshasının tıpkıbasımının satışları yarın başlıyor
Abone olTürkiye Yazma Eserler Kurumu Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfı İslam Araştırmaları Merkezi (İSAM) ortaklığıyla hazırlanan, İmam Buhari'nin sahih hadis tanımını esas alarak tasnif ettiği "Sahih-i Buhari"nin özel baskısının satış ve dağıtımı yarın başlıyor.
Projenin editörlerinden, yazma eser uzmanı Arafat Aydın, AA muhabirine konuya ilişkin yaptığı açıklamada, ellerindeki nüshanın dünya kütüphanelerinde tespit edilebilen en eski tarihli tam yazma "Sahih-i Buhari" nüshası olduğunu söyledi.
Son dönemde Sahih-i Buhari'nin Türkiye'deki yazma nüshaları üzerine araştırmalar yaptığını belirten Aydın, Türkiye'de 500'den fazla el yazması "Sahih-i Buhari" nüshası olduğunu ve bu araştırma tarama faaliyeti kapsamında bu nüshaların her birini tek tek elden geçirdiklerini aktardı.
Aydın, tıpkıbasımı yapılan yaklaşık 900 yıllık nüshanın İmam Buhari'nin talebesinin talebeleriyle irtibatlı olduğu bilgisini vererek şunları kaydetti:
"Bu eser, bugün tenkitli metin neşri dediğimiz, tahkik dediğimiz üst düzey ilmi entelektüel faaliyetin bundan bin sene önce icra edilmiş bir örneği. İmam Buhari'nin talebesinin üç tane talebesine ait yazma nüshaların her birine rumuz verilmiş. Bir tanesine 'sin' rumuzu, Arapça bir kitap olduğu için Arabi harflerle, bir tanesine 'he' rumuzu, bir tanesine de 'ha' rumuzu verilmiş ve aynen günümüzde tenkitli metin neşri nasıl yapılıyorsa, metinde herhangi bir farklılaşma, ilave, azalma olduğunda bu rumuzlarla ifade edilerek bir tahkik icra edilmiş. Bunu, Ebu Zer el-Herevi hicri 380'lerde yapıyor. Miladi olarak bin yılına tekabül ediyor."
Ebu Zer el-Herevi'nin meydana getirmiş olduğu bu tenkitli neşrin özellikle Maliki mezhebine mensup oldukları için, daha çok Endülüs'te yaygınlık kazandığını belirten Aydın, "Tabii malumunuz olduğu üzere Endülüs bir kıyımdan geçiyor ve bu süreçte Endülüs'te yaygınlaşan bu nüshalardan bir tanesi olan ve bugün de basımına muvaffak olduğumuz, İstanbul'da Süleymaniye Kütüphanesi'nin içinde Murad Molla koleksiyonunda bulunan bu yazma nüshanın yolu önce Marakeş şehrine, ardından Mısır'a, Mısır'dan sonra da İstanbul'a düşüyor. Nüshanın bu hikayesine üzerindeki birtakım kayıtlardan erişmek mümkün." diye konuştu.
"Nüshanın üzerinde Fatih Sultan Mehmet'e ait mühür de mevcut"
Aydın, Miladi 1450'lerde İstanbul'un Fethi ile İstanbul'a gelen ve 6 asırdır da İstanbul'da bulunan bu nüshanın, Musannifek isimli İranlı bir alim tarafından Fatih Sultan Mehmet tarafından kurulan Sahn-ı Seman Medreseleri'ne vakfedildiğini anlattı.
Nüshanın üzerinde Fatih Sultan Mehmet'e ait mührün de bulunduğunun altını çizen Aydın, kısa bir süre kaybolan nüshanın Fatih'te Çarşamba semtinde kurulan Murad Molla tekkesinin kütüphane envanterine girdiğini dile getirdi.
Aydın, nüshanın hala Murad Molla koleksiyonundaki demirbaşlara kayıtlı bir yazma eser olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Günümüz matbaa imkanlarıyla, yüksek çözünürlüklü fotoğraflayarak, gerekli zemin rengini ve mürekkebin, dokunun rengini de bizlere gayet iyi bir şekilde verebilecek uygun kağıtlara basımı gerçekleştirildi. Yazma nüshaların deri ciltleri olur. Yine deri cilt üzerine uygulanan birtakım kitap sanatlarıyla birlikte eser kamuoyunun istifadesine sunuldu diyebilirim. Bir ihtisas yayını bu. Çünkü bu eserdeki yazıyı okuyabilmek bir altyapı gerektiriyor. Mağrip yazısı dediğimiz bir yazı söz konusu. Günümüzdeki Arapça imlasından birtakım farklılıkları olan bir yazı."
Türkiye'de kitapların isim ve yazarları dışındaki bilgilerinin çok fazla dile getirilmediğini söyleyen Aydın, yazma eserlerin müellifinden sonra ravilerin ve müellifin nihai halini verdikten sonra o metni aslına uygun nakletmek üzere geliştirilmiş bir sistemin olduğunu ifade etti.
Bu nüshanın varlığından haberdar olan İSAM ve Türkiye Yazma Eserler Kurumu Başlanlığı özelinde bir işbirliği yaparak gerekli adımlar atıldığını ifade eden Aydın, inceleme yazıları, fihristlerin hazırlanması, fotoğraflama ve son teknoloji baskı ile birlikte eserin basımının gerçekleştirildiğini aktardı.
"İmam Buhari'nin yöntemi, sahih hadisin tespiti için bir anahtar olmuştur"
Aydın, daha eski nüshaların da mevcut olduğunu fakat hiçbirinin tam olmadığını belirterek, söz konusu nüshanın Türkiye'ye gelmiş olmasını bir kültürel zenginlik olarak değerlendirdi.
Eserin hem Türkçe hem Arapça inceleme yazısıyla hazırlanmasının Arap dünyasında da ilgiyle karşılandığına dikkati çeken Arafat Aydın, şu ifadelere yer verdi:
"Bu bir hadis kitabı. Kur'an-ı Kerim'den sonraki en sahih kitap olarak kabul edilmekte ehli sünnet nezdinde. İmam Buhari bu hadisleri ravilerinden alırken birtakım şartlar, kriterler öne sürmüş. Bu kriterler hadis usulü kitaplarında sahih hadisin tanımı olarak yer almakta. Yani 'bir hadis, Peygamberimize ait midir değil midir' bunun usulünü ortaya koyan ilme göre, İmam Buhari'nin yöntemi, sahih hadisin tespiti için bir anahtar olmuştur."
"Kütüb-i Sitte" olarak geçen 6 hadis kitabının birincisi olan "Sahih-i Buhari"nin özel baskısı, yarından itibaren "www.esatis.yek.gov.tr" adresinden satın alınabilecek.