Milli Gazete yazarlarından Süleyman Çobanoğlu'nın bugünkü yazısı sade bir hayatın ipuçlarını veriyor...
Abone olSüleyman Çobanoğlu Milli Gazete Balığın Başı "... Doğru dürüst bir ev yerine tek katlı ilkel bir barınak yapmak istiyordum. Ortasında ocağı, duvar boyunca da divanları olan yuvarlak bir kulübe olacaktı. Aklımda, ortada birkaç taşla çevrili bir ocağı olan bir Afrika kulübesi vardı. Orada, tüm ailenin hayatı ortadaki o ocağın çevresinde geçer. İlkel barınaklar aile bütünlüğünü pekiştirir. Evcil hayvanlar da bu bütünün bir parçası olurlar... ... Elektrik olsun istemedim. Kendi sobamı ve kendi ocağımı kendim yakıyorum. Akşamları gaz lambası kullanıyorum. Çeşme suyu da yok. Suyu kuyudan ben çekiyorum. Odun kesiyorum ve yemeğimi kendim yapıyorum. Bu basit işler insanı sade kılar. Sade olmak da öylesine zordur ki..!" *** Bunlar bizim haceganın değil, bir Batılının, Carl Gustav Jung'un sözleri, hatıratı. Bizim profesörlerimizin bir kısmı, haşa, ne su taşıması, ne kulübesi..! Mükemmel kol düğmeleri ve muntazam gravatlarla kasım kasım yürüyüp caka satarlar. Kulübeleri değil, yazlıkları, otomatik garaj kapaklı villaları... Sen kalk, o bilimi kökenden değiştirecek bir kuram geliştir, sonra git Allah'ın dağında bir köyde gaz lambasında otur, soba yak, gaz lambası tutuştur! Bizimkiler mahirdir, zahmete ne hacet; beş yıldızlı kongreler, arada porno filmlerden "sosyal olgu" çıkarımları... Siz, Almanya niye her kupada başa güreşir, İsviçre'nin kıçı niçin rahattır, Fransa nasıl nükleer takılır sanırsınız? Çünkü, efendiler... Balığın başı iyidir. *** Biz haddinden fazla at gözlüklü, haddinden fazla faşist, haddinden fazla mütehakkim, haddinden fazla kıyıcı, haddinden fazla sathi, haddinden fazla tek boyutlu, renksiz, tatsız ve kokusuzuz... Allah aşkına bir düşünün; biz dağa çekilemeyiz, biz kuyudan su çekemeyiz... Bizde model uçak yapan yetişkine üşütük, kırkından sonra tambur çalana azgın derler. Dağa çıksanız kafayı yemiş, akarsuda kano sürseniz üşütmüş olursunuz. Yetmiş milyonun hepsi de aynı tornadan çıkmıştır; berbat mektepleri bitir, evlen, üre, kooperatife taksit öde, araba al, yazlık sat, terfi et, memur ol, öğretmene eyvallah, amire eyvallah, şefe eyvallah, zabıtaya, polise eyvallah, ilişme, bulaşma, dolaşma... Delirme, sürüden ayrılma... Dünya turuna çıkan kaç Türk vardır? Şu cıscıvlak futbol dışında tutkusu, merakı olan kaç vatandaş? Bizler, üzerinde tek tip formalarla doğanız, öyle de ölürüz. Balığın başı ile balığın kıçı, aynı renkte, aynı renkliliktedir. *** Jung, aslında ev yapmadı. Ocak tutuşturmadı, gaz lambasında okumadı. Kuyudan su taşımadı Jung, odun kırmadı. Fakat Jung, kendini gerçekleştirdi. İçindeki filize, köke ve dala göre toprak buldu; gitti, kendi rengine boyandı. Jung, 41 yıl önce bugün öldü. Şimdi biz, O'ndan bahs açıyoruz. Neden acaba?