90 yılından bu yana Kuzey Irak'ın çok iyi bilen Yunus Şen ve Eyüp Coşkun, Saddam'ın çöküşünü yazdı...
Abone olKörfez krizini, 1990 yılından bu yana Bağdat ve bölge başkentlerinde izleyen gazeteciler Yunus Şen ve Eyüp Coşkun, “Babil Yanarken” adını verdikleri kitapta, Saddam’ın Irak’ı ve çöküşünün öyküsünü kaleme aldılar.
“Babil Yanarken”de, iki gazeteci Saddam Hüseyin yönetiminin yıkılışına giden yıllar, günler ve saatlerin “içeriden” bir fotoğrafını çekiyorlar. Kitap, tanıklar, iki gazetecinin gözlemleri, araştırmaları ve anekdotlarla yanı başımızdaki ülkenin uzun bir dönemine ışık tutuyor.
“Babil Yanarken” de, Irak’ta şimdi yaşananların doğru değerlendirilebilmesi için yakın geçmişte yaşananların bilinmeyenleri, gazete ve televizyon ekranlarına yansımayan olayları gazeteci duyarlılığıyla sayfalara dökülüyor.
Hem ABD ve İngiltere’nin politikaları hem de, ambargo nedeniyle her ay beş bin çocuk ölürken, altın kaplama arabada doğum günü kutlayan bir insanın kaderine hükmettiği Irak halkının yaşamından kesitlere yer veriliyor.
ÖNSÖZ HASAN CEMAL’DEN
Önsözünü ünlü gazeteci ve yazar Hasan Cemal’in yazdığı kitapta, Osmanlı’dan sonra başlayıp işgalle biten uzun bir dönem büyüteç altına alınıyor.
“Babil Yanarken”de, İngiliz yönetimi, monarşi, Baas rejimi ve Saddam Hüseyin dönemindeki darbeler, darbe girişimleri, katliamlar, savaşlar ve ambargoların damgasını vurduğu uzun bir geçmiş, çarpıcı örneklerle anlatılıyor.
Günümüzde de süren Kerkük’le ilgili paylaşım kavgalarının geçmişi, Kürtlerle Irak yönetimi arasındaki mücadele, Saddam Hüseyin’in CIA ile ilişkisi, batılı ülkeler tarafından nasıl ve ne amaçla silahlandırıldığı da belgeler ışığında kitapta yer buluyor.
ÖZEL EK VE FOTOĞRAFLAR
Ümit Yayıncılık tarafından yayınlanan “Babil Yanarken”, “Kuveyt’in işgalinden, ikinci Körfez Savaşı’na kadar yaşanan süreç”, “20 Mart 2003’te başlayıp 9 Nisan 2003’te biten İkinci Körfez Savaşı” ve “Kürtler’in son yüz yıldaki Macerası”nı kronoljik olarak anlatan üç ayrı ek de içeriyor.
Kitapta ayrıca, anlatılan uzun dönem ve Saddam Hüseyin ve ailesine ilişkin özel fotoğraflar da yer alıyor.
Kitaptan bazı alıntılar:
IRAK’TA İLK KİMYASALI İNGİLİZLER KULLANDI
-“Kitle İmha Silahına” sahip olduğu gerekçesiyle Irak’ı işgal eden ülkelerden İngiltere, Irak’ta kitle imha silahını kullanan ilk ülkeydi. İngilizler, 1920’li yıllarda, yönetimine karşı ayaklanan Sünniler ve Sünnileri destekleyen Şiilere karşı kimyasal silah kullandı.
1988 yılında, Halepçe’de Kürtlere karşı kullanılan kimyasal silahın yolculuğu da ABD’nin NewYork eyaletinin Rochester kentinde başladı.
SADDAM, BAHŞİŞ VEREN YAHUDİYİ İDAMDAN KURTARDI
-Saddam Hüseyin döneminde Irak’taki Yahudiler, “Siyonist Casus” suçlamasıyla önce işkence odasına, ardından idam sehpasına gönderiliyordu. İşkence odasına giren ancak idamdan kurtulan tek bir Yahudi oldu. Sadece Naim Tavina adlı Yahudi, Saddam Hüseyin’in özel affına uğradı. Naim Tavina, öğrencilik yıllarında sokakta sigara satan Saddam Hüseyin’den her gün sigara satın alıyor ve her defasında bahşiş veriyordu. Saddam Hüseyin, işkence odasında gördüğü Naim Tavina’yı tanımış ve hayatını bağışlamıştı.
EN YAKIN ARKADIŞINI ÖLDÜRTÜP EŞİNE EV YAPTIRDI
-Adnan Hamdani, Saddam Hüseyin’in gençlik yıllarından itibaren en yakın arkadaşı olmuştu. Varlıklı bir ailenin oğlu olan Hamdani, para sıkıntısı çeken genç Saddam’la harçlığını paylaşmıştı.. Saddam Hüseyin yönetime gelince, Hamdani’yi en yakın çevresine aldı ve hassas görevler verdi. Birkaç yıl sonra da “Hain” suçlamasıyla öldürttü. Saddam Hüseyin, İnfaz’dan sonra Hamdani’nin evine “taziye” ziyaretine gitti ve eşine” Ben sağ olduğum sürece sana bir şey olmayacak” dedi. Daha sonra da Dicle nehri kıyısında Hamdani’nin eşine büyük bir ev yaptırdı. Aynı eve “taziye” ziyaretine giden diğer üst düzey yöneticileri ise, hapisle ya da idamla cezalandırdı. Bu yöneticilerin suçu, “Bir hainin ailesine sempati göstermekti.”
KIZINA AŞIK GENCİ TAŞLATARAK ÖLDÜRTTÜ
Saddam Hüseyin küçük kızı Hala’yı çok seviyordu. Iraklı bir genç hayatının en büyük hatasını yaptı ve Hala’ya aşık oldu. Genç aşık yakalandı, boğazına kadar toprağa gömüldü ve taşlanarak öldürüldü.
SÜRESİ DOLMUŞ FÜZELER SİVİLLERİ VURDU
Birinci Körfez Savaşı’ndan sonra ABD ve İngiliz uçakları “uçuşa yasak” bölgelerdeki askeri tesislere ateş açarken, füzeler ve roketler hedef şaşırıyordu. Ev ve işyerleri isabet alıyor, masum insanlar ölüyordu. Irak hükümeti, “Saldırılarda süresi dolmuş füze ve roketler” kullanılıyor” iddiasıyla BM’ye başvurdu. BM uzmanlarının incelemesi Irak yönetimini haklı çıkardı. Anlaşıldı ki, süresi dolmuş füze ve roketleri imha etmek çok pahalı bir yöntemdi. İmha etmenin en ucuz yolu onları kullanmaktı!
GAZETECİLERİN KABUSU: ”İNŞALLAH!”, “ALLAH KERİM!”
Irak’a giden tüm yabancı medya mensupları Enformasyon Bakanlığı binasında, denetim altında çalışmak zorundaydı. Medya mensupları, yapmak istedikleri haberler ve görüşmek istedikleri yetkililerin isimlerini bir liste halinde bakanlık yetkililerine verirdi. Saddam Hüseyin’le görüşme talebi, listeyi teslim alan yetkili tarafından, “Olmaz böyle şey” diyerek anında reddedilirdi. Görüşülmek istenen diğer yetkililerden olumlu yanıt gelip gelmeyeceği sorulduğunda, “İnşallah, inşallah” denirdi. “Peki, ne zaman yanıt gelir” sorusuna şu karşılık verilirdi: “Allah Kerim.”
SAVAŞTA ÖLMEK KORKUSU, SEZARYENLE DOĞUM GETİRDİ
Birinci Körfez Savaşı’nda birçok hamile kadın doğum yapmak için hastaneye giderken hava saldırılarında ölmüştü. Benzer akibetten korkan çok sayıda hamile kadın, son savaştan iki-üç gün önce hastanelere akın etti. Iraklı kadınlar, normal hamilelik süresi dolmadan hastanelerde sezaryenle çocuklarını dünyaya getirdi.