KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, Kobani eylemlerine ilişkin yaptığı açıklamada, "Kürt halkı ve gençleri birçok yerde denetimi ele geçirdi" dedi.
Abone olİNTERNETHABER.COM - KCK Yürütme Konseyi üyesi Sabri Ok, AK Parti hükümetinin gelinen aşamada görüşmelerin kendi ekseninde artık yürümeyeceğini gördüğü için heyetin İmralı Adasına gidişini durdurduğunu iddia ederek bomba açıklamalar yaptı.
Yaklaşık 50 kişinin öldüğü Kobani eylemlerine ilişkin de konuşan Sabri Ok, "6-8 Ekim serhildanlarıyla beraber AKP gerçekten çok zorlandı" iddiasında bulundu.
"Kürt halkı ve gençleri birçok yerde denetimi ele geçirdi" diyen Sabri Ok, şöyle devam etti:
-"AKP hükümeti Kürt halkının artık eskisi gibi bu düzeyde serhıldanlar yapamayacağı hesabı yaptığı için bu serhıldanlar karşısında şok oldu. Büyük bir panik ve tedirginlik yaşadı. Öyle ki, 12 yıllık iktidarı boyunca ilk defa hükümeti kaybetme korkusuna düştü. İlk önce bu süreci atlatma, sonra da inisiyatifi kazanma politikası içine girdi. Gerçekten de halkımızın serhıldanı görkemli ve tarihsel değerdeydi."
PKK'ya yakınlığıyla bilinen Fırat Haber Ajansı'na konuşan Sabri Ok'un açıklamaları şöyle:
AK PARTİ KOBANi’NİN DÜŞMESİ İÇİN ÇALIŞTI
AKP'nin son iki yıllık sürece yaklaşımını, Rojava Devrimi karşısındaki tutumunu ve bu dönemdeki iç ve dış politikasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Yaklaşık iki sene önce Önderliğimiz gerçekten çok büyük bir sabırla çözüm sürecini başlatmak istedi. AKP’yi de bu sürece çekmeye çalıştı. Bugüne kadar tek taraflı olarak, Önderliğin ve hareketimizin gösterdiği sorumlu davranışlar ve attığı adımlarla çatışmasızlık sürdü ve görüşmeler yürütüldü. Eğer bir süreçten söz edilecekse tek taraflı adımların atıldığı, ama karşılığının olmadığı bir süreç vardı.
Bu anlamda bir çözüm sürecinden bahsetmek mümkün değildi. AKP’nin de sürece dahil olmasıyla ancak bir süreçten söz edilebilinirdi. Ancak AKP karşılıklı adımların atılacağı böyle bir sürece hiçbir zaman katılmadı. Zaten AKP’nin Kürt sorununun demokratik çözümü ve Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda hem zihniyet olarak, hem de politik uygulamaları anlamında hiçbir hazırlığı ve ikna düzeyi olmadı, olmamıştır.
Son süreçlerde Kobani’yle beraber Türkiye ile Kürdistan gündemi çok daha farklılaştı. Halkımız, devrimci demokratik güçler Kobani üzerinden duyarlılığını AKP hükümetinin politikalarını teşhir etme ve her fırsatta serhildanlar biçiminde ortaya koydu. Bu çok doğal bir durum olmakla birlikte olması gerekendi de. Ama AKP bunu hazmedemedi. Kobanê’nin sahiplenilmesinden çok, tecridini esas alan bir politika izliyordu. Beklediği, Kobani’nin bir an önce yerle bir olmasıydı. Nitekim Erdoğan “Kobani düştü, düşecek” diyordu. İç ve dış politikada tüm hesaplarını Kobani Direnişinin kırılması üzerine kurmuştu. IŞİD’in Rojava Devrimini bastırmasını ve Suriye’de hakim olmasını arzuluyordu. AKP’nin IŞİD’i baştan beri desteklemesi bunun içindi. Ama Kobani düşmedi, direndi ve AKP'nin hesapları boşa çıktı. IŞİD’in kazanması üzerine hesap yaptığından, uluslararası güçlerle karşı karşıya gelmesi durumu ortaya çıktı.
Kobani halkı direndikçe hem Kürt halkı nezdinde, hem de tüm halklar nezdinde itibarı ve saygınlığı arttı. Rojava Devriminin etkisi yaygınlaştı. Bir bütün olarak Kürt Özgürlük Hareketi'nin moral gücü arttı ve mücadele gücü yükseldi. Dünyada Vietnam devriminden bu yana ilk kez Dünya Kobanê Günü ilan edildi. Bütün halklar devrimci, demokratik, özgürlükçü güçler 1 Kasım’da Kobanê’yle dayanışma gününün anlamına denk bir duruş ve ayağa kalkış içinde oldular. Dünyanın her ülkesinde demokrasi güçleri ve tüm sosyalist hareketler meydanları doldurdular. Bu, yeni bir dinamizmdi, yeni bir moral ve destekti. Böyle bir dinamizm ve güce sahip bir mücadeleyi geriletmek mümkün değildir. AKP dünyanın Kobani'yi sahiplenmesi karşısında da çok zorlandı. Bütün halklar ve dünya, Kobani için böyle bir duyarlılık gösterirken, AKP Kobani’nin düşmesini istiyor ve düşmesi için çalışıyordu. Öte yandan uluslararası koalisyon güçleri ve Amerika karşısında AKP’nin Kobani politikası çok farklıydı. AKP IŞİD’in güçlenmesi temelinde uluslararası güçler karşısında pozisyonunu güçlendirmeyi hesaplıyordu. Kobani’deki büyük direniş Rojava siyasetinde de, Ortadoğu siyasetinde de AKP'ye kaybettirdi. AKP, hesapladığı hiçbir sonuca ulaşamadı.
AK PARTİ KORİDOR AÇTI ÇÜNKÜ...
İmparatorluk kompleksli gibi bir gelenekten gelen AKP’nin, Türk-İslam sentezi politikalarıyla bölgeyi ben yönetirim, uluslararası bir gücüm gibi abartılı bir yaklaşımı var. Ama gerçek böyle değil. Hem uluslararası kamuoyu, hem de uluslararası siyaset karşısında AKP zorlandı. Kürt halkının geliştirdiği direniş ve serhildanlar, Kobani Direnişi AKP’yi göründüğünden daha fazla zorladı. Tüm bu tutum ve direnişler karşısında ‘koridor aç’ baskısına dayanamadı. Rojava Devrimci güçlerinin ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin geçmesini kabul etmediğinden üzerindeki baskıyı atmak için peşmergelerin Kobani’ye geçişine izin verdi. Aslında bu izinleri verirken bile Kobani üzerinden hesaplar yapıyordu. AKP, Kobani’de YPG ve YPJ güçleri zayıf düşer, inisiyatif ÖSO ve peşmergelerin eline geçer gibi bir hesapla hareket ediyordu.
KÜRT HALKI DENETİMİ ELE GEÇİRDİ
Kobani Direnişini desteklemek için Kürt halkının ayağa kalkışı karşısındaki tutumunu ve İmralı’daki görüşmelerin kesilmesi hangi durumun sonucudur?
6-8 Ekim serhildanlarıyla beraber AKP gerçekten çok zorlandı. Kürt halkı ve gençleri birçok yerde denetimi ele geçirdi. AKP hükümeti Kürt halkının artık eskisi gibi bu düzeyde serhıldanlar yapamayacağı hesabı yaptığı için bu serhıldanlar karşısında şok oldu. Büyük bir panik ve tedirginlik yaşadı. Öyle ki, 12 yıllık iktidarı boyunca ilk defa hükümeti kaybetme korkusuna düştü. İlk önce bu süreci atlatma, sonra da inisiyatifi kazanma politikası içine girdi. Gerçekten de halkımızın serhıldanı görkemli ve tarihsel değerdeydi.
Kürdistan'ın dört parçasının ayağa kalkışı, Kürt sorunuyla ilgilenen herkes için büyük bir mesaj oldu. Bu serhıldanlarla Kürt halkı ulusal, siyasal ve kültürel olarak yeni bir toplumsal ruh kazandı. AKP hükümeti Kürt halkının kazandığı bu düzeyi geriletmek ve kendisinin yaşadığı sarsıntıyı gidermek için Kürt Özgürlük Hareketine karşı hırçınca, tehditvari ve saldırgan bir üslupla bir psikolojik savaş kampanyası geliştirerek, bu temelde de irade kırmaya yönelmiştir. Nitekim birçok yurtsever katledilmiş, yüzlercesi tutuklanmıştır. Aslında bu saldırılarla gövde gösterisi yapıp gözdağı vererek boşa çıkan politikalarını örtbas etmek istiyordu. Böyle bir süreçte AKP, İmralı heyetinin Önderlikle görüşmesini engellemiştir. Yine AKP ile İmralı heyetlerinin görüşmeleri durmuş durumdadır.
Aslında Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketi artık iki yıllık süren görüşmelerin müzakere ve çözüm için adım atılacak bir aşamaya ulaştırılması gerektiğini vurgulamış, bunun dışındaki bir yaklaşımı kabul etmeyeceğini özellikle vurgulamıştır. Kürt sorununda çözüm politikası olmayan AKP hükümeti, Önder Apo ve Hareketimizin bu talebi karşısında gerçek yüzünü örtmek için serhıldanları bahane ederek üslubunu ve tutumunu sertleştirmiştir. Sesini yükselterek Kürt sorununda çözüm olmayan politikalarının üstünü örtmeye çalışmaktadır. Öte yandan bu tutumuyla ben istemediğim sürece barış diye bir şeyden bahsedilemez, her şey benim elimdedir gibi bir algı oluşturmak istemektedir. Diğer taraftan da çözüm sürecinin kapısı açık, masa yerinde duruyor diyerek sanki çözüm Kürt Özgürlük Hareketi'nin politikası nedeniyle gelişmiyor imajı yaratmak istiyor.
Aslında AKP'nin iki yıllık politikaları ve şu andaki tutumunu göz önüne getirdiğimizde bir çözüm sürecinden söz etmek mümkün değildir. Çünkü öyle bir süreç yok, bu kavram yerine oturmuyor. Doğrusu nedir? Önderliğimizin AKP’yi içine katarak geliştirmek istediği bir çözüm süreciydi. Önderliğimiz, çatışmasızlıkla, esir asker ve polislerin bırakılmasıyla, gerillanın geri çekilme iradesini ortaya koyan gerillanın yarıya yakınının Türkiye sınırları dışına çıkarılmasıyla çözüm ortamını oluşturarak AKP'ye adım attırıp bir çözüm süreci içine sokmak istemiştir. Ancak AKP bu adımlardan sonra yapması gereken hiçbir şeyi yapmadı. Sürekli oyalamayla zaman kazanma politikası izledi.
Dolayısıyla 2013 Newroz’unda başlatılan süreç yakın zamana kadar Önder Apo ve Hareketimizin tek taraflı iradesiyle bugünlere kadar geldi. Hareketimiz ve Önderliğimiz bütün tahriklere rağmen halklarımıza karşı sorumluluğun gereği sabırlı davrandı. Çift taraflı bir çözüm süreci ortaya çıkmadı. Bunun sebebi AKP’nin hegemonik retçi zihniyeti, inkarcı ve imhacı politikalarıydı. Eğer tüm fırsatlar ve zeminler sunulmasına rağmen Kürt sorununun çözümünde adım atılamıyorsa, nedeni, Türk devleti ve AKP'nin zihniyet değiştirmemesidir. Eğer zihniyet değişikliği olsaydı Önder Apo ve Kürt Özgürlük Hareketi'nin makul yaklaşımları karşısında Kürt sorunu kolaylıkla ve şimdiye kadar çoktan çözülebilirdi. AKP Kürdistan’daki gelişmeleri, Rojava Devriminin bölge üzerindeki etkisini, halkların uyanışını, Kürt sorununun bundan sonra ertelenemez bir şekilde mutlaka çözülmesi gereken zorunluluğunu, PKK’nin artan gücünü, itibarını, saygınlığını etkileme gücünü doğru ele alsaydı, gelişmeleri ve geleceği doğru okusaydı çözüm için adım atardı. Ancak kendi çözümsüz politikalarında ısrar etti. Çözüm politikası olmayınca, görüşmelerin de eskisi gibi sürmeyeceğini görünce heyetin Önderliğin yanına gidişini durdurmuş, engellemiştir.