BIST 9.550
DOLAR 34,54
EURO 36,01
ALTIN 3.005,35
HABER /  GÜNCEL

Sabiha Gökçen Dersim'i anlatıyor

CHP'li Hüseyin Aygün'ün sözleriyle başlayan Dersim tartışmasının hedefi haline gelen Sabiha Gökçen'in anılarındaki şok ifadeler...

Abone ol

Güneş gazetesi yazarı Rıza Zelyurt, bugünkü köşesinde Türkiye'nin ilk kadın pilotu ve Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen'in anılarındaki Dersim notlarını kaleme aldı. 

İŞTE O ANILARDAKİ ÇARPICI SATIRLAR...

1937'de Dersim (Tunceli) bölgesinde çıkan ayaklanmayı bastırmak için hükümet oraya bir de uçak filosu yollamıştı. O basit uçakları kullananlardan birisi de Atatürk'ün manevi kızı Sabiha Gökçen idi. Sabiha Gökçen; 1987 yılında yayımlanan anılarında (Atatürk'ün İzinde Bir Ömür Böyle Geçti) bu operasyona nasıl katıldığını da ayrıntılı olarak anlatıyor.

Kendisi; isyancılara karşı savaşmak istemiş; Atatürk bunu tehlikeli bularak engel olmak istemiştir. Lakin, Gökçen'in ısrarı karşısında onun da Dersim'e gitmesine izin vermiştir. Filo komutanına Atatürk şöyle anlatmış bu durumu:

"Bizim Gökçen uçağı ile Dersim harekâtına katılacak yarın sabah. O artık genç bir kız değil, bir genç askerdir. Bunun ne derece tehlikeli bir şey olduğunu biliyor. Ama göreve gönderilmediği takdirde böyle bir ayırımın onun en çok sevdiği meslek olan havacılık mesleğinden kopmasına neden olabileceği düşüncesindeyim. O halde şafakla beraber Dersim harekâtına katılacak."

ÜZGÜNDÜ

Bundan sonrasını da şöyle anlatıyor Sabiha Gökçen:

"1 Mayıs 1937 günü Elazığ yer tetik alanına gittik. Karargâhımız orası idi. Harekâtı Diyarbakır alay komutanı Feyzi Uçaner idare ediyordu. Bizim bölüğümüz takviye için istenmişti.

Harekâta katılan tek genç kız bendim. O gece geç saatlere kadar Dersim'deki olaylar üzerinde duruldu. Üst rütbeli subayların hepsi aynı kanıda idiler. 'Bu ayaklanmayı çok küçük bir zümre kendi çıkarları için yapmışlardı. Ulusumuzu bölmek, bu arada henüz yeni yeni kendine gelmekte olan genç Türkiye'yi yeniden büyük bir tehlikenin içine atarak parçalamanın yollarını aramak, yabancı devletlerle işbirliği yaparak kendi menfur ve bedbaht emellerine erişmek!...' Buna hiç kimse bigane kalamazdı kuşkusuz."

Lakin, Sabiha Gökçen; Dersim'de meydana gelen olaylara da üzülen bir insandı. Anılarında diyor ki: "İnsan bir yandan da üzülüyor elbet... Biz tek vücut olarak bir yüce birlik olarak savaşmamış mıydık düşmanla? Peki şimdi neden oluyordu bu ayaklanmalar? Niçin Dersim'de aldatılmış zavallı bir grup silahlanarak anlamsız bir takım hareketlere tevessül ediyordu? Hayır! Türkiye, Türk ulusu yeniden böyle bir kan deryasına atılmayacaktı."

ATATÜRK'Ü KANDIRDILAR

1938'de yapılan ikinci Dersim operasyonu temmuz ayında başlatılmıştı. Bu sırada Atatürk İstanbul'da hasta yatağında yatıyordu. Ata'nın çevresindekiler onun dışarıyla ilişkisini kesmişlerdi. Hatta ona açık açık yalan söylüyorlardı. Hastalığında sürekli olarak Ata'sının yanında kalan Sabiha Gökçen, anılarında bu kuşatmayı şiddetle eleştiriyor. İşte Atatürk'ün nasıl kandırıldığının örneklerinden birisi:

"İnönü'yü göremediği için üzgündü Atatürk. Hele böyle yatağından çıkamadığı günlerde dudaklarından hep 'İnönü nerede? İnönü ne yapıyor? Durumu ne?' sözleri düşmüyordu.

İsmet İnönü'nün sağlığı hakkında neden mi bilgi almak istiyordu? Açıklayayım:

Çünkü o gün Atatürk'ün etrafında bulunanlar, İnönü ile onun bir araya gelmesini istemiyorlar ve bunun için de maalesef ellerinden geleni yapıyorlardı.

Bir gün Tevfik Rüştü Aras Bey, Ata'yı ziyarete bazı konularda bilgi vermeye gelmişti. Atatürk bir ara kendisine dönerek sordu:

"Tevfik Rüştü Bey, İsmet Paşa'dan ne haber? Bu kadar hasta olduğumu bilmiyor mu? Neden beni arayıp, sormuyor kuzum?"

Tevfik Rüştü Bey bir an düşündükten sonra şu yanıtı verdi:

"Paşam zannedersem Sayın İnönü de biraz rahatsızlar"

Atatürk'ün kaşları çatıldı.

"İsmet rahatsız mı?"

"Öyle diyorlar Paşam! Kendileri maalesef safra kesesinden fazlaca muzdaripler. Hem de çok fazla"

"Yani?"

"Doktorların ifadelerine bakılırsa safra kesesi adeta bitmiş, sanki Allah geçinden versin ölümü davet ediyor."

"Vah vah çok üzüldüm çok... Tevekkeli değil beni aramıyor. Arasa rahatsızlığını söylemek zorunda kalacak. Buna çok üzüleceğimi biliyor ve bu nedenle de sesini duyurmak istemiyor. Onunla ilgilenmeliyiz. Evet evet onunla yakından ilgilenmeliyiz."

Ben bu konuşma karşısında ne yapacağımı şaşırmıştım. Çünkü söylenenlerin hemen hemen hepsi gerçeğe aykırı idi."

Sabiha Gökçen; hasta yatan Atatürk'ün çevresinin kuşatılmasını ve kandırılmasını şu cümle ile özetliyor:

"Bir insanı ölmeden ulusundan ayırıyor bu adamlar"

İşte 38 faciasının sorumlusu Atatürk'e; "İsmet Paşa safra kesesi rahatsızlığından ölmek üzere!" diyebilecek kadar pervasızlaşan bu çevredir.

ZELYUT'UN YAZISININ TAMAMINI OKUMAK İÇİ TIKLAYIN